İş kazası sonucu oluşan sürekli iş göremezlik nedeniyle meslekte kazanma gücündeki kayıp oranı, kazalı sigortalıya bağlanacak gelir ve hüküm altına alınacak tazminatın miktarını doğrudan etkilediğinden bu oranın hiçbir duraksamaya yol açmayacak biçimde saptandığı tarihten itibaren (somut olayda, belirsizliğin Sosyal Sigortalar Yüksek Sağlık Kurulu kararı ile ortadan kalktığı tarihten) zamanaşımının başlatılması gerektiği- Meslekte kazanma gücü kayıp oranı, iş kazasından dolayı talep edilecek maddi tazminatın sınırlarının belirlenmesi için gerekli olduğundan, ıslah dilekçesi ile talep edilen maddi tazminatın zamanaşımına uğradığından söz etmenin mümkün olmadığı-
Alacağın temlikine ilişkin davalarda üçüncü kişi, temlik işleminin varlığını yükleniciye; alacağının kazanıldığını ise arsa sahiplerine karşı ispat etmek zorunda olduğundan, temlik işlemine dayalı davalarda arsa sahipleri ile yüklenici arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunduğu- Davanın arsa sahibi ve yükleniciye karşı açılması ve bunlar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunması sebebiyle, yüklenici ile arsa sahiplerinin davadaki varlığının ayrı ayrı düşünülemeyeceği- Zorunlu dava arkadaşlığı olan davalarda zorunlu dava arkadaşlarından birinin yokluğu halinde taraf teşkilinde eksiklik olacağından hükmün verilemeyeceği- Mahkemece, davacı tarafa arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin arsa sahibi olan tarafları hakkında dava açmak üzere mehil verilmesi, açılırsa o davanın eldeki dava dosyası ile birleştirilmesi, tarafların savunma ve delillerinin toplanması, özellikle yüklenicinin inşaat sözleşmesi gereğince edimlerini yerine getirip getirmediği belirlenerek davacının talepleri hakkında bundan sonra bir karar verilmesi gerektiği-
Gayrimenkul satış vaadi alacaklısı olan davacının, 30.07.2010 yılında yapılan sözleşmeden sonra, aynı taşınmazdaki pay temliklerine başkası adına vekil sıfatıyla katılması, bu devirlere karşı yasal ve fiili bir engeli bulunmamasına rağmen alacağını istememesi karşısında dürüstlük kuralına uygun hareket ettiğinin söylenemeyeceği-
Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesine konu işin yapılıp teslim edildiği durumlarda sözleşmelerin geçersizliğinin ileri sürülmesi iyiniyet kuralları ile bağdaşmayacağı gibi, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olacağı-
Davacı tarafça sunulan delillere göre, tapuda davacı adına kayıtlı taşınmazın vekâletname ile yetkili kılınan davalı tarafından önce eşine temlik edilip, kısa bir süre sonra da ondan devralarak vekilin kendisine mal ettiği sonucuna varıldığı, taşınmazın 2005 yılındaki arsa değeri 41.308,00TL olduğu hâlde çok altındaki bir bedelle devredildiği açık olup vekâlet verenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altında bulunan vekilin vekâlet görevini kötüye kullandığı- Zararlandırma eyleminin gerçekleşmesi halinde yetkinin kötüye kullanıldığının kabul edilmesi gerektiği-
Tarafların komşusu olan tanığın beyanlarına göre, erkek eşin davacıyı evden kovduğu, bu nedenle kadın eşin iki gece tanığın evinde kaldığı, sonrasında komşuların aralarında para topladığı, toplanan parayla davacıya uçak bileti aldıkları ve davacı eşi Kayseri’ye ailesinin yanına gönderdikleri anlaşılan olayda; erkek eşin davacıya hakaret ettiği ve zaten "eşini evden kovma" şeklinde gerçekleşen kusurlu davranışın kendi içinde "hakaret eylemini" barındırmasının doğal sonucu olmasına göre yerel mahkemece, somut olaya uygun ve aynı yönlere işaret eden bozma kararına uyulması gerekirken, davalı erkek eşin kişilik haklarına saldırı niteliği taşıyan kusurlu davranışının ispat edilemediği gerekçesiyle davacı kadın eşin manevi tazminat talebinin reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
Üçüncü kişinin hilesi ile sözleşme yapan kişinin sözleşmenin iptalini isteyebilmesi için lehine hile yapılan karşı tarafın sözleşmenin yapıldığı sırada hileyi bilmesi veya bilecek durumda olması gerektiği- İptal istemine konu bağımsız bölüm davalıya aitken, vekâletname ile yetkili kıldığı vekil tarafından aynı gün davacıya satılarak devri yapıldığından, taşınmaz satış sözleşmesini vekil sıfatıyla bizzat yapan bu kişinin hilesinin, hileyi bilmesi veya bilecek durumda olması koşulu aranmaksızın akidin hilesi olarak kabul edileceği- Taşınmaz satışlarında aracılık yapan bir kişinin işi gereği çok sayıda taşınmaz gezdirmiş olmasının hilenin bir unsuru olarak kabul edilemeyeceği- Basit bir inceleme ile satın aldığı taşınmazın bulunduğu mahalle ile niteliğini tespit etmesi mümkün olan davacının, resmi senet içeriği kendi huzurunda okunmuş ve tapu senedinin bir örneği verilmiş olmasına, yine aynı apartmandan kısa bir süre önce başka bir daire satın almış olmasına karşın, hile ile başka mahallede ve farklı nitelikte bir dairenin satıldığını ileri sürmesi inandırıcı olmadığı ve hile iddiasının ispatlanamadığı sonucuna varıldığı- Hile ispatlanamadığından taşınmazlar başında keşif yapılmasının da sonuca bir etkisinin olmayacağı-
Eldeki davanın sahtecilik hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescili istemine ilişkin olduğu- Kötü niyet iddiası def'i değil itiraz olduğundan (kötü niyet iddiasının) iddia ve savunmanın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği, mahkemece kendiliğinden nazara alınacağından delil listesinde tanık deliline açıkça dayanan ancak tanık isimlerini bildirmesi için süre verilmeyen davacıya tanık isimlerini bildirmesi için süre verilip, davalının bildirdiği tanıklar dinlendikten sonra ve Cumhuriyet Başsavcılığının eldeki davaya konu olay hakkındaki soruşturma dosyasına varsa eklenen yeni bilgi ve belgeler birlikte değerlendirilip sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Asıl dava, benzerlik ve iltibas hukuki nedenine dayalı olarak açılan markanın hükümsüzlüğü talebine; birleşen dava ise, tescil kapsamını aşacak şekilde markanın kullanılması suretiyle marka hakkına tecavüzün tespiti, durdurulması ve men’i ile maddi ve manevi tazminat taleplerine ilişkin olup..
TMK' nın (zilyetliğin korunmasına ilişkin) 981 ve devamı maddelerinde söz konusu edilen konunun, kişinin o an için ihlal edilen üstün zilyetliğinin korunması olup; bununla güdülen amacın, o an için bozulan kamu düzeninin sağlanması ve eski haline getirilmesi olduğu- Davacının, anılan yasanın zilyede vermiş olduğu haklardan, idari yoldan koruma (3091 sayılı Kanun'a göre) ve dava hakkını süresi içerisinde kullanmış olduğu gibi; TMK' nın 2. maddesine göre de, herkes haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorunda olup, bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeninin korumayacağının ifade edildiği-