Tarım arazilerinde fiili taksim olgusu, önalım hakkına engel teşkil eder mi? Dava dilekçesinde dava değeri olarak gösterilen ve harcı yatırılan değer üzerinden vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği-
Davacı eşin taşınmazın devrine açık rızası bulunmuyorsa, eşin açık rızası alınmadan yapılan işlemin geçerli olduğunu kabul etmenin imkansız olduğu- Yani eşin "açık rızası alınmadan" yapılan işlemin "geçersiz olduğunu" kabul etmenin zorunlu olduğu- Dava konusu taşınmazın aile konutu olduğu tanık ve taraf beyanları ve mahkemece yapılan keşifle anlaşıldığına göre tapusunun iptali ile davalı eş adına tescilini ve bu bölüm üzerine aile konutu şerhi konulmasına karar verilmesi gerektiği-
Mirasbırakanın ölümünden sonra uzun yıllar ses çıkarmayan davacıların, organize sanayi bölgesinin ve süt fabrikasının kurulması ile birlikte taşınmazın büyük rant kazanması üzerine mirasbırakan tarafından gerçekleştirilen temliklerin mirasçıdan mal kaçırmak amacıyla gerçekleştirildiği iddiasıyla iptal tescil davası açtıkları sonucuna ulaşıldığı- Her ne kadar muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak açılan davalar hak düşürücü süre ya da zamanaşımına tabi değil ise de mirasbırakanın ölümü üzerinden 35 yıl geçtikten sonra taşınmazın aşırı rant kazanmasından sonra dava açılmasının da dürüstlük kuralına aykırılık teşkil edeceği-
Hizmet verdiği davalı şirket ile ile davalı diğer şirket arasında organik bağ bulunduğunun, şirket ortakları ve yöneticilerin aynı şahıslar olduğunun, sözleşmeye taraf olan şirketin borçlulardan kurtulmak amacı ile salt başka bir isim ve tüzel kişilik altında hareket ederek borçların tasfiyesini imkansız kılma gayretinde olduğunun iddia edilmesine rağmen mahkemece bu hususta araştırma yapılmadan, “tüzel kişilik perdesinin kaldırılması teorisi”nin belirli ve sınırlı durumlarda sakınılarak kullanılması gereken bir yol olduğu ve perdenin aralanması koşullarının oluşup oluşmadığı ve sözü geçen şirketlerin aynı tüzel kişiliklere sahip olup olmadıkları değerlendirilmeden karar verilmesinin hatalı olduğu-
“Tüzel Kişilik Perdesinin Kaldırılması Teorisi”nin belirli ve sınırlı durumlarda sakınılarak kullanılması gereken bir yol olduğu- "Davalılar arasında organik bağ bulunduğu, şirket ortakları ve yöneticilerin aynı şahıslar olduğu, davalı borçlunun, borçlarından kurtulmak amacı ile salt başka bir isim ve tüzel kişilik altında hareket ederek borçların tasfiyesini imkansız kılma gayretinde olduğu" iddiaları mahkemece araştırılmadan ve somut uyuşmazlık bakımından perdenin aralanması koşullarının oluşup oluşmadığı ve sözü geçen şirketlerin aynı tüzel kişiliklere sahip olup olmadıkları değerlendirilmeden karar verilmesinin hatalı olduğu- Dava konusu alacak miktarının bilinebilir, hesap edilebilir, belirlenebilir yani likit alacak niteliğinde olması halinde davacı yararına İİK. mad. 67/2 uyarınca icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerektiği-
Menfi tespit davası- Bedelsizlik iddiası- Şahsi def'i- Mutlak def'i- Hayatın olağan akışına aykırılık-
28.02.2009 tarihinden sonra kullanılan kredilerde emekli maaşından kesinti yapılmasına yönelik muvafakatlerin önceden verildiği gerekçesiyle geçersizliğinden ve haksız şart teşkil ettiğinden bahsedilemeyeceği- Blokenin kaldırılması/alacak davasına ilişkin uyuşmazlığın sözleşmeye bağlılık ve ahde vefa ilkesine çerçevesinde çözümlenmesi gerektiği-
Arsa maliki ile yüklenici arasında düzenlenen arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi gereğince yükleniciden bağımsız bölüm temlik alınmasına dayalı olarak açılan tapu iptali ve tescil davalarında, davacının arsa sahibi ile yüklenici arasında düzenlenen arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi gereğince yükleniciye bırakılması kararlaştırılan bağımsız bölümü yükleniciden temlik alması halinde arsa sahibini ifaya zorlayabilmesi için bazı koşulların varlığı gerektiği- Yüklenicinin arsa sahibine karşı edimini tamamen veya kısmen yerine getirmeden kazanacağı şahsi hakkı üçüncü kişiye (davacıya) temlik etmesi halinde üçüncü kişinin (davacının) TBK.m. 97. hükmünden yararlanma hakkı bulunan arsa sahibini ifaya zorlayamayacağı- Diğer taraftan; kural olarak kendi edimini yerine getirmeyen tarafın, karşı tarafın borcunu yerine getirmesini isteyemeyeceği için temlik alan davacının bağımsız bölüm bedelini yükleniciye ödemiş olması, yüklenicinin de arsa sahibine karşı olan yükümlülüklerini yerine getirmiş olması gerektiği-
Perdenin kaldırılması kuramı sadece tüzel kişilik perdesinin arkasına saklanan ve onu dürüstlük kurallarına aykırı biçimde bir kalkan olarak sorumluluktan kurtulmak amacıyla kullanan kişilerin sorumlu kılınması yöntemi olup, bununla birlikte perdenin kaldırılması kuramı kişiler hukukunun temel öğelerinden biri olan tüzel kişilik kavramının (o somut olayda) yok sayılması anlamına geldiğinden bu kuramın, olayın özelliklerine göre istisnai hâllerde uygulama alanı bulabileceği- Davacı ile borçlu şirketlerin iç içe birlikte faaliyette bulundukları, şirketlerin alacaklılardan mal kaçırma amacıyla tüzel kişilik perdesinden yararlanmaya çalıştıkları, somut olay bakımından perdenin aralanması koşulları oluştuğundan usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararının onanması gerektiği-
TTK’nin 18/2 maddesi gereğince; her tacirin ticaretine ait faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi gerektiği, basiretli bir iş adamı gibi davranma yükümü aslında objektif bir özen ölçüsü getirmekte ve tacirin ticari işletmesiyle ilgili faaliyetlerinde, kendi yetenek ve imkânlarına göre ondan beklenebilecek özeni değil, aynı ticaret dalında faaliyet gösteren tedbirli, öngörülü bir tacirden beklenen özeni göstermesinin gerekli olduğunun kabul edildiği, bu bağlamda; davacıya yüklenmesi gereken basiretli işadamı gibi hareket etme yükümlülüğü, taraflar arasındaki sözleşmedeki belirsizlik karşısında, bilinmesi mümkün olmayan bir hususa karşı önlem alınmasını gerektirecek şekilde aşırı bir yoruma tabi tutulmamasını gerektirdiği, bu durumda; taraflar arasındaki genel kredi sözleşmesinin yoğun güven ilişkine dayandığı ve davacıya kredi limiti dâhilinde kredi kullandırılacağına dair güven oluşturulduğu, her ne kadar davalı bankanın davacının erken kapama talebini kabul etme yükümlülüğü bulunmamaktaysa da, davalının bu hakkını kullanırken dürüstlük kuralına ve hakkın kötüye kullanılması yasağına uymak zorunda olduğu, erken kapama ücretinin belirlenmesinde de davalı bankanın bankacılık uygulamalarını gözeterek dürüstlük kuralına ve hakkın kötüye kullanılması yasağına uygun davranması gerektiği, o hâlde; kredinin erken kapatılmasının her iki tarafın da menfaatine olduğu, tarafların serbestçe erken kapama ücretini belirleyebilecekleri, ancak bunun sınırının dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılması yasağı olduğu, tüketici kredisi niteliğindeki konut finansmanı kredilerinin erken kapatılması hâlinde dahi erken kapama ücreti alınmasının mümkün olduğu gözetilerek, diğer bankaların dava konusu krediler ile aynı özellikteki (kullanım tarihi, vade tarihi, taksit ödeme aralığı, miktarı, erken kapama tarihi) kredilerin erken kapatılması hâlinde alacakları erken kapama ücreti tespit edilerek, her iki tarafın menfaatleri de dikkate alınıp TMK’nin 2. maddesi çerçevesinde, bahsedilen hususlar da gözetilerek erken kapama ücretinin belirlenmesi gerektiği-