İş kazası sonucu sürekli iş göremezliğe maruz kalan işçinin uğramış olduğu maddi ve manevi zararın giderilmesi istemine ilişkin davada, 1475 Yasada alt işveren ile birlikte asıl işverenin de sorumlu olduğu belirtildiğinden, davalı TEİAŞ (asıl işveren), iş kazasından doğan zararlardan işçiye karşı diğer davalılar ile birlikte müteselsilen sorumlu olduğunun kabulü gerekeceği-
Dava; iş kazasından doğan rücu tazminatı istemine dair olup, Mahkemece yapılacak iş; davalı işverenin zararlandırıcı sigorta olayının meydana gelmesindeki kusur oranı belirlenerek yasal mevzuat çerçevesinde davalının sorumlu olduğu miktarın belirleneceği ve davalı tarafça kabul edilen miktarın gözetileceği, kabule göre de; davacı kurum dava dilekçesinde asıl alacak miktarına onay, sarf ve tediye tarihinden itibaren yasal faiz de talep etmiş olup, davalı tarafından yapılan ödemenin talebin tamamını karşılamamış olması karşısında, talep gibi yasal faize de hükmedilmesi gerekeceği-
İş verilmediği günlerde zamanını işyerinde geçirmeyen davacı işçinin, çağrı usulü bir çalışma şekline göre çalışmakta olduğundan aralıklı çalıştığının kabul edilmesi gerekeceği ve bu tür çalışmada çalışılmayan günlerin kıdemden sayılamayacağı, davacının çalışılan ve çalışılmış sayılan günleri toplamı üzerinden kıdem tazminatının hesaplanması gerekeceği-
İşyerindeki üretimle ilgili olmayan ve asıl işin tamamlayıcısı niteliğinde bulunmayan bir işin üstlenilmesi halinde, 506 Sayılı Kanun uygulaması yönünden aracıdan söz etme olanağı kalmayacak, ortada iki bağımsız işveren bulunacağından, hizmet tespiti davasında husumetin asıl işverene değil, hizmet akdinin tarafı olan bağımsız işverene yöneltilmesi gerekeceği-
Sigortalılığın tespiti davasında, reşit olmayan çocuğu temsilen düzenlenen vekaletname ile verilen vekalet görevi çocuğun reşit olmasıyla sona ermeyeceği gibi, çocuğun reşit olmasından sonra yapılan işlemlerin ancak onun icazeti olmadığı durumda geçersiz hale geleceğinden, somut olayda da küçüğün reşit olduktan sonra kendisi adına yapılan işlemlere icazet etmediği yönünde bir irade bildirimi olmadığı gözetilerek reşit çocuk ile vekili arasındaki ilişkinin devam ettiğinin kabulü gereceği Sigortalı tarafından primlerin süresi içinde ödenmesi ve ödemenin yapıldığının kuruma belgelendirilmesi gerektiği halde talep edilen dönemde prim ödediğini ve bu ödemenin Kuruma belgelendirdiğini "alındı" belgesi ile ispat edemedikleri gözetilmelidir. Sosyal Güvenlik Kurumu harçtan muaf olduğu halde yargılama giderleri içine katılarak başvuru harcının Kuruma yükletilmesinin isabetsiz olduğu-
506 Sayılı Kanun kapsamında çalışmakta iken, aynı işyerindeki çalışmasına T.C. Emekli Sandığına tabi olarak kesintisiz olarak devam eden kimsenin için “hizmet” kavramının, hem sigortalı hem de emekli sandığı hizmeti birlikte değerlendirilmek suretiyle belirlenmesi ve hak düşürücü sürenin hesabında da bu belirlemenin esas alınması gerekeceği ve çalışmanın kesintisiz olduğu belirgin olduğundan hizmet tespiti davası açmak için yasada öngörülen beş yıllık hak düşürücü sürenin dolduğunu kabul edilemeyeceği-
İsteğe bağlı olarak primi ödenmiş sürelerin hizmet süresi olarak kabul etmeye engel bir yasa hükmü bulunmadığı, sigortalılığın zorunlu oluşuna 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanunun getirdiği istisnalardan birisi “isteğe bağlı” sigortalılık olduğu ancak fiili hizmet süresinin karşıtının isteğe bağlı sigortalılık süresi olmadığı, isteğe bağlı sigortalılık süresinin, zorunlu sigortalılığın karşıtı olduğu- T.C. Emekli Sandığı Kanununa tabi olarak geçen fiili hizmet zammının (gerçekte fiili bir hizmet süresi olmadığı halde) fiili hizmet süresinden sayılması ve itibari hizmet kavramına dahil olmaması ile primi ödenen süre olması sebebiyle 2829 Sayılı Kanun’a göre hizmet birleştirilmesinde dikkate alınacağı- 506 Sayılı Kanuna tabi ve primi ödenmiş isteğe bağlı sigortalılık süresinin son yedi yıllık fiili hizmet süresinin hesabında dikkate alınması gerektiği-
SSK tarafından karşılanmayan zararın ödetilmesine yönelik icra takibine yapılan itirazın iptaline ilişkin davada davacıların kesinleşen maddi zararlarının belirlendiği ve bu dosyada karar altına alınmayan alacak kesiminin de iş mahkemesinde davaya konu yapılarak hüküm altına alındığının anlaşılmasına, kesinleşen davadaki tazminat miktarları göz önüne alındığında ek davada fazla hakkın saklı tutulduğunun karar altına alınmasının bağlayıcı bir yönünün bulunmamasına göre 3. ek dava niteliğindeki takip talebine yapılan itirazın iptali isteminin reddine karar verilmesi gerekeceği- Alacağın likit olmadığı ancak hesaplama sonucu ve mahkeme kararı ile belirleneceği durumlarda icra inkar tazminatına da hükmedilmemesi gerektiği- Sadece icra inkar tazminatına ve vekalet ücretine dair açıklamalarda bulunup, bu hususu temyiz etmekle birlikte, dilekçe sonunda “re’sen bulunacak nedenler” ibaresinin de kullanılması sebebiyle hükmün tüm yönleriyle temyiz edildiğinin kabul edilmesi gerekeceği-
Çalışmanın 11 ayın üzerine çıktığı hallerde mevsimlik iş ilişkisinin dışına çıkıldığı kabul edilmiş ve daha sonraki çalışmalar için yıllık izin hakkının doğduğu sonucuna varılmış olduğu-