Bir kişinin tüm çalışma süresi boyunca hafta tatili kullanmadan çalışmasının hayatın olağan akışına aykırı olacağı-
Kıdem tazminatına esas süreye katılmayan ve mahsup edilmesi gereken Basın İş Kanuna tabi olarak çalışılmayan ve/veya hiç çalışılmayan dönemlerin olup olmadığının belirlenmesi gerektiği, dairece bu incelemenin yapılmadığı, bunun için de dosyanın daireye gönderilmesinin gerektiği-
Davalılardan Ankara Ticaret Odası Başkanlığı'nın asıl işveren olduğunun kabulü ile davacı sigortalı işçinin manevi zararından alt işveren şirket ile birlikte davalı Ankara Ticaret Odası Başkanlığı'nın da müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulmuş olmasının yerinde olduğu-
İşçinin 30 günlük ücretini aşacak şekilde işverene zarar verdiği iddia ediliyorsa öncelikle kusur ve zarar miktarı konusunda bilirkişi incelemesi yaptırılmasının gerekeceği-
4857 sayılı İş Kanununun 26. maddesi yönünden 1 yıllık hak düşürücü süre zarara neden olan olayın oluşumundan başlar; ancak 6 iş günlük ikinci süre, zarar miktarının belirlenmesinin ardından bu durumun feshe yetkili makama iletilmesiyle işlemeye başlayacaktır, zarar miktarının belirlenmesi bazen uzun zaman alabilir ve fesih hakkının kullanılması bakımından zarar miktarının belirlenmesinin gerekeceği ve işçinin ücreti ile kıyaslanması zorunluluğu olduğu-
Davacının çalışmış olduğu Türk Telekom Yardım Sandığını davalı olarak göstermek isterken işvereni olduğu düşüncesiyle izafeten Türk Telekom A.Ş’i hakkında dava açtığı anlaşılmış olup; bu durum husumet tevcihinde yanılgı kabul edilmeli ve davacıya gerçek hasıma davayı yöneltmesi için mehil verilmesinin gerekeceği-
Belirli süreli iş sözleşmesi işverence haklı nedene dayanmaksızın feshedilen işçinin bakiye süre ücretini isteyebileceği-
Davalı işveren tarafından davacının olumsuz davranışlarının uyarılara rağmen düzelmediği iddiası ile iş akdi feshedilmiş ise de davacının fiillerinin ağır bir sonuç olan feshi doğuracak nitelikte olmadığı gibi, davalı işveren tarafından Personel Yönetmeliğinde belirtilen prosedür uygulanarak fiillerin yaptırımı olarak öncelikle ve sırasıyla uyarı, kınama ve ücret kesilmesi gibi cezaların uygulanması gerekirken doğrudan ve fiillerin karşılamadığı ağır sonuç olan fesih yaptırımı uygulanmasının doğru olmadığı, bu nedenlerle işverenin iş akdini feshinin haklı nedene dayalı olmadığı-
İş kazası tarihinin, 15.11.1996 olduğu dikkate alındığında, davalı işveren şirket yönünden, davanın yasal dayanağını teşkil eden 506 sayılı Yasanın 9 ve 10.maddelerinin 4447 sayılı Yasa ile yapılan değişiklikten önceki hükmüne göre; işverenin Kurumun rücu alacağından sorumluluğu için, işe giriş bildirgesinin, sigortalının işe başlamasından itibaren bir aylık sürenin geçmesinden sonra Kuruma verilmesi ve sigorta olayının meydana gelmesinden önce Kuruma verilmemesi gerekeceği-
Çalışma süreleri yönünden, o dönemde sigortalı ile birlikte çalışan ve işverenin bordrolarında kayıtlı kişilerin somut bilgi ve görgülerine başvurulması, yapılan işin kapsamına ve süresine göre part-time çalışmayı mı, yoksa, full-time çalışmayı mı gerektirdiği, araştırılmak, böylece, bu konuda yeterli ve gerekli tüm soruşturma yapılarak uyuşmazlık konusu husus, hiçbir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak biçimde çözümlenip; deliller hep birlikte değerlendirilip takdir edilerek varılacak sonuç uyarınca bir karar verilmesinin gerekeceği-