Anayasa’nın 40. maddesinin 3. fıkrasında “kişinin resmi görevliler tarafından vaki haksız işlemler sonucu uğradığı zarar da kanuna göre Devletçe tazmin edilir.” hükmüne yer verildiği, keza Anayasa'nın 129. maddesinin 5. fıkrasında “memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlardan doğan tazminat davalarının ancak idare aleyhine açılabileceği”nin açıklandığı, TMK’nın 1007. maddesinde düzenlenen kusursuz sorumluluğun, tapu siciline bağlı çıkarların ve ayni hakların yanlış tescil sonucu sicile güven ilkesi yönünden değişmesi ya da yitirilmesi bu haklardan yoksun kalınması temeline dayanacağı, zira, sicillerin doğru tutulmasını üstlenen ve taahhüt eden devletin, aykırı kayıtlardan doğan zararları da ödemeyi taahhüt ettiği, o halde somut olayda davanın konusu, ....... ve ............. parsel sayılı taşınmazların kıyı kenar çizgisi kapsamında kalıp kalmadığının belirlenmesi ile sınırlı olup, davalı tarafa bu nedenle tazminat ödenip ödenmediği hususunun başka bir uyuşmazlığın konusu olabileceği, salt bu hususun kanundaki hukuki düzenlemeler doğrultusunda Kıyı Kanunu uyarınca terkine yönelik kabul hükmü kurulmasına engel olmadığı gözetilerek, Mahkemece usulüne uygun inceleme yapılarak davaya konu taşınmazların kıyı kenar çizgisi içerisinde kalıp kalmadığı değerlendirilmek suretiyle hüküm kurulması gerekeceği-
Tapu iptali ve terkin isteği yanında, yıkım isteğininde de bulunulduğu halde; Mahkemece, yıkım isteği yönünden olumlu ya da olumsuz bir hüküm kurulması gerektiği-
Kıyıların; devletin hüküm ve tasarrufu altında olup, herkesin eşit ve serbest olarak yararlanmasına açık olduğu-Tapusuz taşınmazın tescili istemine ilişkin davada, öncelikle yöntemince kıyı-kenar çizgisinin belirlenmesi ve zemine uygulanmasının gerektiğinden dava konusu taşınmazın bulunduğu yerde idarece oluşturulmuş kıyı kenar çizgisinin bulunup bulunmadığı Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü'nden sorularak belirlenmesi gerketiği; İdarece oluşturulmuş ve kesinleşmiş kıyı kenar çizgisi var ise, buna ilişkin karar ve dayanağı olan belgeleri ile kroki ve haritasının birlikte getirtilip dosya arasına konulması, mahallinde yerel ve teknik bilirkişi ile harita mühendisi aracılığıyla yapılacak keşifte araziye uygulanması, çekişme konusu taşınmazın yeri belirlenip harita üzerine işaretletilmesi gerektiği-
Kamulaştırma Kanunu’nun 21. maddesi uyarınca kamulaştırmadan vazgeçmenin sadece kamulaştırma kararı veren ve onaylayan yetkili mercinin kararı ile mümkün olduğu, dava dosyasında taşınmazın 79,30 m²’lik bölümüne ilişkin kamulaştırma kararı veren mercinin kamulaştırmadan vazgeçtiğine veyahut kamulaştırma işleminin iptal edildiğine ilişkin bir bilgi ve belge bulunmadığı, bu nedenle taşınmazın tamamının bedelinin tespit edilmesinin gerekeceği-
Mahkemece, 3 kişilik jeolog ya da jeomorfolog, 1 harita mühendisi ve 1 inşaat mühendisinden oluşacak bilirkişi kurulu eliyle, dava konusu taşınmazda yeniden keşif yapılması, topoğrafik memleket haritalarından da yararlanılarak kıyı kenar çizgisinin tespit edilmesi, keşfen tespit edilen kıyı kenar çizgisi ile Bakanlık tarafından onaylanan kıyı kenar çizgisinin fen bilirkişi tarafından kroki üzerinde gösterilmesi farklılık olursa sebebinin açıklattırılması, çevre parseller hakkında kesinleşmiş kıyı kenar çizgisi bulunup bulunmadığının araştırılması, bulunduğunun tespit edilmesi halinde kesinleşen kıyı kenar çizgisinin eldeki davada belirlenen kıyı kenar çizgisi ile çelişip çelişmediğinin göz önünde bulundurulması, çekişmeli taşınmazın tamamen veya kısmen kıyı kenar çizgisi içinde kalıp kalmadığının duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Mahkemece, (öncelikle) kayıt maliki ... Oğlu ...’ın kimlik bilgileri tespit edilerek davanın gerçek paydaş veya mirasçılarına yönlendirilip yönlendirilmediğinin saptanması, ondan sonra oluşacak sonuca göre başka taraf veya mirasçı var ise taraf teşkili sağlanması gerekeceği- Keşif 3 jeoloji mühendisi eşliğinde yapılmadığından, keşfen tespit edilen kıyı kenar çizgisi ile idarenin belirlediği kıyı kenar çizgisi arasındaki çelişkinin nedeni açıklanmadığından ve taşınmazda gözlem çukuru açılmak suretiyle gerekli inceleme yapılmadığından, usulüne uygun şekilde kıyı kenar çizgisi tespiti yapılmadan yazılı şekilde hüküm kurulmasının doğru olmadığı- Dava konusu ........ parsel sayılı taşınmaz, yeni parsel numarası aldığından, hükümde infaza elverişli şekilde yeni parsel numarası gözetilerek hüküm kurulması gerekirken, infaz kabiliyeti olmayan kadastral parsele göre karar verilmiş olmasının doğru olmadığı- Tapu kaydının iptali istemiyle dava açıldığına göre davalılar aleyhine vekalet ücreti ve yargılama giderine hükmedilmesinin isabetsiz olduğu-
Mahkemece; ziraatçi bilirkişiden, taşınmazın öncesinin ve hali hazır durumunun ne olduğu, içerisinde kayalık, taşlık ve benzeri yapıda alanların bulunup bulunmadığı, taşınmazın tarımsal amaçlı kullanılıp kullanılmadığı, toprak yapısı, bitki örtüsü ve niteliği hususlarında, bilimsel verilerle desteklenmiş, denetime elverişli ayrıntılı ve gerekçeli rapor düzenlenmesinin istenmesi, ondan sonra toplanmış ve toplanacak deliller çerçevesinde, dava konusu alanın Hazine adına tescil edilip edilemeyeceği, TMK’nin 715, 999 ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 16/A ve C maddeleri kapsamında Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan, özel mülkiyete konu olamayacak yerlerden olup olmadığı hususunda bir karar verilmesi gerekeceği-
3621 sayılı Kıyı Kanunu ile Türk Medeni Kanunu'nun 715 ve 999. maddelerine dayalı olarak açılmış tapu kaydının iptali ile sicilden terkinine-
Kıyı kenar çizgisi içerisinde kalan yerin tapusunun iptali ve binanın kal’i istemi-
8. HD. 24.09.2019 T. E: 4890, K: 7972-