Bataklık ve sazlık niteliğinde bulunan taşınmazlar TMK.’nun 715, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 16/C maddesi gereğince Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olup bu taşınmazlar üzerinde sürdürülen zilyetlik süresi neye ulaşırsa ulaşsın kazanmayı sağlayan zilyetlik, imar ve ihya ile kazanılamazlar. TMK.’nun 999.maddesi gereğince de bu gibi yerlerin özel mülkiyet niteliğinde tapuya tescilleri mümkün değildir. Dava konusu taşınmazın niteliği bataklık olduğuna ve bu gibi yerlerin özel mülkiyet niteliğinde tapuya tescilleri mümkün bulunmadığına göre, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, davanın kabulüne karar verilmiş olmasının hükmün bu nedenle bozulmasına sebep olacağı-
Hazine tarafından açılan bu tür davaların, taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğu iddiasını da barındırdığı ve 10 yıllık hak düşürücü süreye tabi bulunmadığı, ancak yargılama sırasında taşınmazın özel mülkiyete konu olabilecek nitelik taşıdığının saptanması halinde sürenin devreye gireceği-
Tapu iptal ve tescil isteğine ilişkin davada çekişmeli kilise ve müştemilatının tapu kapsamında kalıp kalmadığı belirlenerek tapu kapsamında kaldığı belirlenir ise davanın reddine karar verilip eğer, tapu kapsamı dışında kaldığı belirlenir ise kilise ve müştemilatının zilyetlikle iktisabı mümkün olmadığından bu bölümün taşınmazdan ifrazı ile bu kısımla sınırlı olmak üzere davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği-
Karayolları Genel Müdürlüğünce açılan elatmanın önlenmesi ve yıkım isteğine ilişkin davada, idare adına var olan kaydın yolsuz olup olmadığının, kamulaştırma işlemlerinin tamamlanıp tamamlanmadığının açıklığa kavuşturulup bunun sonucu olarak idareye söz konusu kaydın kütükten terkini imkanının tanınıp dava açması için önel verilereki, açıldığı taktirde terkin isteğinin kabulü ya da reddi yönünde verilecek karar doğrultusunda eldeki davanın hükme bağlanması gerekeceği- ATM cihazı İl Özel İdaresine ait parselde kalmakta olup, davada yer almayan idarenin taraf olmadığı bir davada yıkım kararı verilemeyeceği-
Yüzölçümünün küçülmesi nedeniyle bedeline hükmedilen kısmın davalı idare adına tesciline karar verilmesi gerekirken, bu kısmın da yol olarak terkinine dair hüküm kurulması, doğru değilse de; bu yanılgının giderilmesinin yeniden yargılama ya­pılmasını gerektirmeyeceği-
Karar tarihinden sonra yürürlüğe giren ve 3402 Sayılı Yasanın 36. maddesine bazı ilave düzenlemeler getiren 6099 Sayılı Yasa hü­kümleri gereğince yargılama giderlerinin davacı üzerlerinde bırakılması ve davalının yargılama giderlerinden ve 29.5.1957 tarih 4/16 Sayılı İ.B.K. gereğince yargılama gider­lerinden sayılan avukatlık ücreti ve HUMK. 'nun 423/3. maddesi gereğince harç­tan sorumlu tutulmamasının gerekeceği-
Önceden orman olan bir yer üzerindeki orman bitki örtüsü yok edilmiş olsa bile özel mülkiyete konu olamayacağı-
Taşınmaz arsa niteliğinde olduğuna göre, değerinin özel amacı olmayan emsal satışla­rına göre hesaplanmasının gerekeceği-
Arsa vasfındaki taşınmazın ecrimisilin tespitinde, el atılan bölümünün kiraya verilip verilemeyeceği ve kiraya verilirse ne kadar gelir getirebileceğinin araştırılmasının gerekeceği-
Dava konusu taşınmaz kadastro parseli olup, emsal alınan taşınmaz da kadastro parseli olduğundan, emsal karşılaştırması suretiyle bulunan m2 bedeline hükmedilmesi gere­keceği-