Ödeme emrinin tebliğ edildiği adresin iş yeri adresi olmadığı ve tebligat da geçen kişinin çalışan olmadığı konusunda borçlu tarafın itirazı bulunmadığı gibi, ödeme emrinin borçluya Teb. Kan.'nun 17. ve 20. maddelerine uygun olarak aynen "-alıcı dışarda- tevziaat saatinde muhatabın adreste bulunmadığını beyan eden çalışan sekreter ... imzadan imtina ederek evrakı almaktan kaçındığından 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 21. maddesi gereğince evrak mahalle muhtarlığına tebliğ edilmiş, 2 nolu haber kağıdı adreste bırakılarak çalışan sekreter ....'e haber verilmiştir" şerhi ile tebliğ edildiği anlaşıldığından, mahkemece, borçlunun ödeme emrinin usulsüz tebliğ edildiği yönündeki şikayetinin reddine karar verilmesi gerekeceği-
Borçlu şirket adına çıkartılan ödeme emrinin, şirket temsilcisinin bulunmadığı veya evrakı bizzat alamayacak durumda olduğu hususu belirtilmeksizin "site yöneticisi" imzasına tebliğ edilmesinin Teb. K. 12. 13 ve Yönetmeliğin 21. maddesine aykırı olduğu, bu durumda öğrenme tarihinin Teb. K.'nun 32. maddesine göre bildirilen tarih olarak düzeltilmesi, borca ve imzaya itirazların esasının incelenerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği-
Satış ilânının, borçlu mirasçılara Tebligat Kanunu mad. 21/1 veTebligat Yönetmeliğinin 30. maddelerine uygun olarak tebliğ edilmediği-
Tebliğ usulüne aykırı yapılmış olsa bile, muhatabı tebliğ işleminden haberdar olmuş ise geçerli sayılacağı ve muhatabın beyan ettiği öğrenme tarihinin, tebliğ tarihi olarak kabul edileceği (Teb. Kan. mad. 32), bu durumda mahkemece, tebliğ tarihinin öğrenme tarihi olarak düzeltilmesi ile yetinilmesi gerekirken ayrıca ödeme emrinin iptaline dair hüküm kurulmasının isabetsiz olduğu-
Borçlunun, icra dairesine itiraz etmesinden ayrı olarak yedi günlük şikayet süresi içinde tebliğ tarihinin düzeltilmesi için icra mahkemesine başvurmasının zorunlu olduğu- Kendisine 103 davetiyesi tebliğ edilen borçlunun şikayetinde bu tebligatın usulsüzlüğü talebinde bulunulmadığı ve takipten belirtilen tarihten daha önce muttali olduğu anlaşıldığından, icra mahkemesine yaptığı başvurunun yedi günlük süreden sonra olduğu (İİK. mad. 16/1) dikkate alınarak şikayetin süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerekeceği-
Usulsüz tebliğ edildiğini iddia edilen ödeme emrinin tebliğ edilmesinden sonra, borçlu vekili tarafından icra müdürlüğüne verilen dilekçe ile borca ve imzaya itirazlarını bildirdiği görülmüş olmakla, şikayetçi borçlunun aynı tarihte icra takibi ve ödeme emri tebliğ işlemini öğrendiğinin kabulü gerekeceği ve bu durumda yasal 7 günlük süreden yapılan şikayetin süre aşımı nedeni ile reddine karar verilmesi gerekeceği-
Tebligat mazbatasını çıkaran mercii tarafından Tebligat Yönetmeliği'nin 16/2. maddesi kapsamında bir şerh verilmediği için tebligatın Teb. K.'nun 21/1. ve Tebl. Yönetmeliği'nin 30. maddesine göre yapılması gerekirken, dağıtıcının kendiliğinden TK'nun 21/2. maddesine göre yapmasının kanuna aykırı olduğu-
Tebliğ usulüne aykırı yapılmış olsa bile, muhatap tebliğe muttali olmuş ise geçerli sayılıp, muhatabın beyan ettiği tarihin tebliğ tarihi olarak kabul edileceği ve bu durumda öğrenme tarihinden itibaren İİK. mad. 168/5 gereği 5 günlük yasal sürede yapılan zamanaşımı itirazının esasının incelenmesi gerekeceği-
İcra mahkemece, tebliğ tarihi itibariyle muhatap yerine tebligatı alan kişinin itiraz eden borçlunun çalışanı olup olmadığı hususunda SGK'dan ve diğer kurumlardan araştırma yapılması, gerektiğinde tanık dinlenmesi suretiyle sonuca gidilmesi gerekirken eksik inceleme ile itiraz eden borçlunun beyanını esas alan kolluk tutanağına göre karar verilmesi isabetsiz olduğu-
Haciz ihbarnamesi tebliğ işleminin usulsüzlüğü ancak ilgilisi tarafından İİK'nun 16.maddesi uyarınca yasal sürede icra mahkemesinde şikayet yoluyla ileri sürülmesi halinde değerlendirilebilecek bir husus olup, icra müdürlüğünce kendiliğinden nazara alınıp tebligatın usulsüz olduğu değerlendirilerek alacaklının haciz isteminin reddine karar verilemeyeceği-