Borçlunun daha önce; ticaret siciline, tapu idaresine, notere, bağkura, icra dairesine, defterdarlığa, vergi dairesine, esnaf ve sanatkârlar siciline bildirdiği adresine -adres değişikliği ayrıca bir kuruma bildirmiş olmadıkça- Teb. K. 35/son’a göre tebligat yapılabileceği–
«Ödeme emri», «icra emri», «tahliye emri» vs.nin borçluya usulsüz olarak tebliğ edildiğinin -yapılan şikayet sonucunda- anlaşılması halinde, icra mahkemesince (tetkik merciince); «ödeme emrinin» («icra emrinin», «tahliye emri»nin) veya «takibin» iptaline değil «tebliğ tarihinin borçlunun bildirdiği ..... tarih olarak kabulüne (düzeltilmesine)...» şeklinde karar verilmesi gerekeceği–
Borçlu adına gönderilen tebligatın -alacaklı yanında çalışan bir kişi gibi- alacaklının hakimiyet sahasında çalışan kişiye tebliğ edilmiş olmasının, Tebligat Kanununun 39. maddesine aykırı olacağı–
Şirket adına çıkarılan ödeme emri tebligatının Ticaret Sicili Gazetesi’ne göre tek başına şirketi temsile yetkili olan kişiye yapılmasında bir usulsüzlük bulunmadığı–
Haciz sırasında hazır bulunan borçlunun, bu tarihte takipten ve ödeme emrinden (ödeme emrinin usulsüz tebliğinden) haberdar olmuş sayılacağı ve şikayet süresinin bu tarihten itibaren işlemeye başlayacağı–
«Usulsüz tebliğ»le ilgili istemin, tetkik mercine ‘gecikmiş itiraz’ şeklinde sunulmuş olması halinde de, başvurunun hukukî niteliği hakimce belirleneceğinden (HUMK. 76; şimdi; HMK. 33) istemin «şikayet» olarak incelenip sonuçlandırılması gerekeceği–
Haciz sırasında hazır bulunan borçlunun icra dosyasında bir işlem yapmış olmadıkça; dosya içeriğinden, takipten ve ödeme emrinden haberdar olmuş sayılmayacağı (ve ödeme emrinin usulsüz tebliği hakkındaki şikayet süresinin, haciz tarihinden itibaren işlemeye başlamayacağı)–
Borçlunun -«ödeme emri tebligatın usulsüz yapılmış olduğunu» ileri sürerek- «ödeme emrinin tebliğ tarihinin düzeltilmesini» istemekte hukuki yararının bulunduğu-