Usulsüz tebliğ işlemine ilişkin şikayetin öğrenildiği tarihten itibaren 7 gün içerisinde icra mahkemesine yapılması gerektiği-  Borçluya yapılan ödeme emri tebliğ işleminin usulsüz olduğu gözetilerek, borçlunun usule aykırı tebliği öğrenme tarihi olarak beyan ettiği tarihin ödeme emrinin tebliğ tarihi olarak kabul edilmesi gerektiği-
Şikayetçi tarafından açıkça şikayetten vazgeçilmedikçe dosya borcunun ödenmiş olmasının, icra mahkemesince usulsüz tebligata ilişkin şikayetin incelenmesine engel teşkil etmeyeceği-
Borçlunun kredi sözleşmesinde ve ipotek akit tablosunda bildirilen adresine çıkarılan hesap kat ihtarının, "adresin kapalı olduğu, muhatap borçlunun adreste tanınmadığı" şerhiyle tebligatın iade edildiği, oysa ki, muhatap borçlunun bir adres değişikliğinin olmadığı, daha sonrasında icra emrinin de aynı adreste muhatap borçluya bizzat tebliğ edildiği anlaşıldığından, ihtarname tebliğinin usulsüz olup, hukuki sonuç doğurmayacağı, bu durumda; usulüne uygun hesap kat ihtarı tebliği bulunmadığından, şikayetçi borçlu hakkında ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilamlı takip yapılmasının mümkün olmadığı-
Ödeme emrinde belirtilen cezai şart bedeli ve tüketim bedeline ilişkin miktarlar dikkate alındığında, usulsüz tebligata ilişkin şikayet hakkındaki istinaf talebinin kesinlik sınırının üzerinde bulunduğu-
Emniyet Müdürlğü’nce yapılan araştırma sonucu düzenlenen tutanağın incelenmesinde; borçlunun, şikayete konu tebligatın yapıldığı adrese zaman zaman geldiği, ancak tekrardan ayrıldığı, uzun zaman gelmediğinin tespit edildiğinin belirtildiğinin, mahkemece dinlenen tanık beyanlarında da, borçlu ile eşi arasında sıkıntılar olduğunun ve bir süre ayrı yaşadıklarının, daha sonradan barıştıklarının ifade edildiğinin, ancak dosya kapsamında borçlu ve eşi arasında mahkemece verilmiş bir ayrılık kararının bulunmadığının anlaşıldığı, o halde, ilk derece mahkemesince, borçlunun tebliğ tarihi itibariyle eşi ile ayrı yaşadığı hususunda mahkemece verilmiş bir ayrılık kararı bulunmadığı ve tebliğ işleminin şeklen Tebligat Kanunu’nun 16. maddesine uygun olduğu nazara alınarak, şikayetin reddi yönünde hüküm tesisi gerekirken, zabıta araştırması ve tanık beyanları ile sonuca gidilerek şikayetin kabulüne karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Satış ilanında ilanda satışın yapılacağı yer, gün ve saatinin açık ve kesin bir şekilde belirtilmesi gerektiği- Satış ilanının borçluya satıştan makul bir süre önce tebliğ edilmesi yasal bir zorunluluk olduğu- Borçlu icra takibinde vekil ile temsil ediliyor ise satış ilanının vekile tebliğ edilmesi gerektiği aksi halde borçluya satış ilanının tebliğ edilmemiş olması veya usulsüz tebliğ edilmesi başlı başına ihalenin feshi sebebi olacağı- Tebligat Kanunu muhatap adına kendisine tebliğ yapılabilecek kimseleri saymışsa da bu kimselerle, tebliğ muhatabı arasında husumet varsa bunlara tebligat yapılamayacağı yapılırsa da tebligatın usulsüz olacağı- Vekille takip edilen işlerde tebligatın vekile yapılacağı düzenlenmiş ise de vekil ile borçlu arasında menfaat çatışması bulunduğu ve vekilin icra takibinde hasım olarak ilgili olduğu işlerde borçlunun vekili sıfatı ile yapılacak tebligatların usulsüz olduğu-
Usulsüz tebligat şikayetine ilişkin yargılamanın yenilenmesi yoluna başvurulamayacağı-
Mahkemenin tebligatın usulsüz yapıldığına ilişkin değerlendirmesi yerinde olmakla beraber mahkemece ödeme emrinin usulüne uygun tebliğ edilmediğinin tespiti halinde ödeme emrinin iptaline karar verilmesi doğru olmayıp, şikayet eden hakkındaki takipten 01.09.2015 tarihinde haberdar olduğunu bildirmiş olmakla 7 günlük süre içerisinde dava açtığı ve yine hakkındaki takipten daha evvel haberdar olduğuna dair dosya kapsamında bir delil de bulunmadığı gözetilerek ödeme emri tebliğ tarihinin şikayet eden tarafça bildirilen tarih olarak düzeltilmesi gerekirken ödeme emrinin iptal edilmesinin doğru olmadığı-
Borçlunun işvereni olan 3. kişi şirket adına gönderilen maaş haciz müzekkeresinin tüzel kişi şirketi temsile yetkili kişi yada kişilerin o sırada orada bulunup bulunmadıkları tespit edilmeden ve yasada belirtilen prosedüre uyulmadan doğrudan daimi çalışan imzasına yapılan tebligatın usulsüz olduğu- 3. kişi şirket temsilcisine idari yaptırım kararlarının tebliğ edildiği iddia edilmişse de, her iki tebligatın da usulüne uygun olarak tebliğ edilmediği, dolayısıyla şikayetçi üçüncü kişinin maaş haciz müzekkerelerinden haberdar olduğundan söz edilemeyeceği-
Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri İle Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmeliğin 216/1 maddesinde “Hâkimin re’sen harekete geçtiği hâller ile kanunlardaki özel hükümler saklı kalmak kaydıyla taraflardan birinin talebi olmadıkça hüküm tebliğe çıkarılmaz. Taraflardan birinin talebi hâlinde hükmün bir nüshası makbuz karşılığında talep eden tarafa verilir, bir nüshası da diğer tarafa tebliğe çıkarılır.” düzenlemesinin hükme bağlandığı- Somut olayda, 'dosya içeriğinden tarafların talepleri olmaksızın gerekçeli kararın tebliğe çıkarıldığı' bu nedenle gerekçeli kararın usulüne uygun olarak tebliğ edilmediği anlaşıldığından, mahkemece verilen 16.06.2016 tarihli ek kararın ortadan kaldırılmasına-