Borçlu şirkete tebliğ edilen, şikayet konusu icra emrini içerir tebliğ mazbatasında tebliğin ne zaman yapıldığı belirtilmediğinden, anılan tebliğin usulsüz olduğu, mahkemece, borçlu şirketin usulsüz tebligata ilişkin şikayetinin kabulü ile Tebligat Kanunu'nun 32. maddesi uyarınca, tebliğ tarihinin, borçlunun bildirdiği öğrenme tarihine göre düzeltilmesine karar verilmesi gerekeceği-
Mahkemece, şikayetin kabulü ile takibin iptaline karar verilmiş, kararın temyiz edilmesi üzerine üzerine, Dairece yapılan temyiz incelemesi sonucunda, özetle; usulsüz tebligat şikayeti ile ilgili karar verildikten sonra işin esasına girilmesi gerektiği yönünde verilen bozma kararına uyulmasına rağmen bozma gereklerine uygun şekilde usulsüz tebligat şikayeti nedeniyle ödeme emrinin hangi tarihte tebliğ edilmiş sayıldığına ilişkin hüküm kurulmamasının isabetsiz olduğu-
Mahkemece, her somut olayın özelliği, cereyan şekli, gerçekleşen maddi olgular en ufak ayrıntılarına kadar göz önünde bulundurup iddianın tahkik edilmesi gerekeceği, ödeme emri tebliğ işleminin usulsüzlüğüne yönelik iddia, mahkemede her türlü delille ispat edilebileceğinden, öncelikle duruşma açılarak şikayetçiye (borçluya) ve karşı tarafa (alacaklıya) anılan konudaki delillerini mahkemeye ibraz etmeleri için imkan tanınmadan dosya üzerinden karar verilmesinin usule aykırı olduğu-
Tebliğ memuru, muhatabın adreste bulunmama sebebini, borçlunun adresinden geçici mi yoksa sürekli mi ayrıldığını, tevziat saatlerinden sonra adresine dönüp dönmeyeceğini, dönecekse ne zaman döneceğini tevsik etmeden "çarşıda" açıklaması ile yetinerek muhtara tebliğ ve 2 nolu fişin kapıya yapıştırılması ile tebliğ işlemini tamamladığından, anılan tebligat 7201 sayılı Tebligat Kanunu ve Tebligat Yönetmeliği'nde yazılı bulunan ilkeler uyarınca usulsüz olup, borçlunun muttali olduğunu beyan ettiği tarihten önce tebligatı öğrendiğinin de yazılı delille ispatlanamadığı, o halde mahkemece, ödeme emri tebliğ işleminin usulsüz olduğuna ilişkin şikayetin kabul edilerek 7201 sayılı Kanun'un 32. maddesi gereğince tebliğ tarihinin öğrenme tarihine göre düzeltilmesine karar verilmesi gerekeceği-
Borçluya yapılan örnek 7 ödeme emrinin tebliğine ilişkin tebliğ belgesinin incelenmesinde; borçlunun bilinen adresine normal yolla bir tebligat çıkarıldığı ve bu tebligatın borçlunun taşındığından bahisle iade olduğu,sonrasında adres kayıt sistemindeki adresine Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesine göre tebligat gönderildiği ve bu tebligatta ' mernis adresidir T.K. 21 gereğince iade edilmemesi ihtar olunur' şerhinin de düşüldüğü anlaşıldığından, 7201 sayılı Tebligat Kanunu ve Tebligat Kanunu'nun Uygulanmasına Dair Yönetmelik hükümleri uyarınca tebligatın usule uygun olduğunun kabulü gerekeceği, o halde, mahkemece, usulsüz tebligat şikayetinin reddine karar verilerek, şikayetin yasal 7 günlük süreden sonra yapıldığından bahisle süreden reddi kararı verilmesi gerekeceği-
Tebligat parçası incelendiğinde; adresin kapalı olduğu belirtilerek “danışmana” haber verildi şerhi ile tebliğ işlemi yapılmış olup, tebliğ memuru tarafından tebligat mazbatasında beyanda bulunan komşunun adı ve soyadı yazılmadığı ve haber bırakılan komşunun kim olduğu açık bir şekilde tespit edilmediği gibi, muhatabın adreste bulunmama sebebi ve tevziat saatinden sonra adrese dönüp dönmeyeceği de tespit edilmediğinden, Tebligat Kanunu'nun 21/1. ve Tebligat Yönetmeliği'nin 30/1. maddeleri gereğince anılan tebliğ işleminin usulsüz olduğu, o halde mahkemece, borçlu vekiline usulüne uygun olarak duruşma davetiyesinin tebliğ edilmesi ve buna rağmen duruşmaya gelinmemesi halinde, 6100 sayılı HMK'da yer alan yasa hükümlerinin uygulanması gerekirken, usulsüz tebligata dayalı olarak davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Vekile tebliğ zorunluluğunun bulunmasının, asile tebligat yapılması lüzumunu ortadan kaldırmayacağı, şöyle ki, 2004 sayılı İcra-İflas Kanunu'nun 76. maddesinde mal beyanında bulunmamak suçu, 338. maddesinde düzenlenen hakikate muhalif beyanda bulunma suçu gibi icra-iflas suçlarında, borçlunun cezalandırılabilmesi için icra emrinin borçlunun vekiline değil, kendisine tebliğ edilmiş olması gerekeceği, cezaların şahsiliği kuralı gereğince, borçlu asilin cezai yönden sorumlu tutulabilmesi için icra emrinin borçlu asile tebliğinin zorunlu olduğu-
Bilinen adresine çıkartılan ödeme emri tebligatının bila ikmal iade edilmesi üzerine, bu adresin borçlunun mernis adresi olması nedeniyle aynı adrese çıkartılan ödeme emrinin "Gösterilen adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olup, muhatabın (tanınmadığı/taşındığı) tebliğ imkansızlığı nedeniyle (Teb. K. m..21/2.) gereğince .. Muhtarı ...'ya .... tarihinde tebliğ edilerek, 2 nolu haber kağıdı muhatabın kapısına yapıştırılmıştır.” şerhi ile tebliğ edildiği, tebliğ zarfına "mernis adresi" olması dışında, usulünce düşülmüş bir şerh bulunmadığı, bu nedenle de tebliğ memurunca, Tebligat Kanunu'nun 21/2. maddesine göre yapılan tebliğ işleminin usulüne uygun olmadığı ve bu durumda ödeme emrinin usulsüz tebliğ edildiğine ilişkin şikayetin kabulü ile tebliğ tarihinin düzeltilmesine karar verilmesi gerektiği-
Ittıla tarihi, vekalet sunulan tarih olarak kabul edilerek öğrenme tarihine göre yasal 7 günden sonra yapılan usulsüz tebliğ şikayetinin süreden reddi gerektiği-
Borçluya gönderilen ödeme emrinin bila ikmal iade edildiği, sonrasında da borçluya, usulsüz de olsa, herhangi bir ödeme emri tebliğinin yapılmadığı görülmekle yapılan tebligat yok hükmünde olduğundan, borçlunun öğrenme tarihinin tebliğ tarihi olarak kabul edilemeyeceği- Mahkemece, "usulsüz tebligatın öğrenme ile usulüne uygun hale geleceği" gerekçesiyle borçlunun "ödeme emri tebliğ edilmeksizin ve takip kesinleşmeksizin banka hesaplarına konulan hacizlerin iptaline"  yönelik şikayetinin reddine karar verilmesinin hatalı olduğu-