Paylı mülkiyette paydaşlar arasında ortak idare ve kullanma durumu söz konusu olduğu; bu ihtiyacın gereği olarak hisselerin mümkün olduğu kadar hissedar elinde toplanmasını temin etmek amacıyla paylı taşınmazlarda hissedarların temlik hakkı sınırlandırılarak kanuni önalım hakkı tanındığı- Önalım hakkının, taşınmaz mal mülkiyetinin kanundan doğan takyitlerinden biri olup yenilik doğuran bir hak olduğu- Taşınmaz mülkiyetinin takyitlerinden olan kanuni önalım hakkının, taşınmazda hisse sahibi bulunan şahsa, diğer bir kimsenin payının üçüncü kişiye satılması hâlinde o hisse müşteriye neye mal olmuş ise o miktar ile ve belli bir süre içinde satın almak yetkisini veren ayni bir hak olduğu- Kanuni önalım hakkından söz edebilmek için paylı mülkiyet hükümlerine tabi bir taşınmazdaki payın üçüncü şahsa satılması gerektiği- Gerçek bir satışın konusu olmayan, satım niteliğinde olmayan pay temliklerinde yasal önalım hakkı doğmayacağı- Önalımda, önalım hakkını kullanan kişinin payı satın alana ödemekle yükümlü olduğu bedel hibede mevcut olmadığı; önalım hakkını kullananın hiçbir bedel ödemeden payın kendisine devrini istemesinin mümkün olmadığı- Paydaşlar arasında fiili taksim bulunduğu taktirde önalım hakkının kullanılmasının dürüstlük kurallarına aykırı olduğunun kabul edilebilmesi için, yasal önalım hakkına konu payın ilişkin bulunduğu bir taşınmazın varlığı, bu taşınmazın, paydaşlarca kendi aralarında taksim edilmesi ve davacı ve davalıya pay satan paydaş (paydaşların) taşınmazın belirli bir kısmını kullanması gerekli ve yeter olduğu- Davalı, taşınmazda fiili taksim yapıldığı ve herkesin kendi bölümünü kullandığı iddiasında bulunmuş ise de keşif sırasında dinlenen tanıklar davalıya pay satışı yapan önceki paydaşların dava konusu 84 parsel sayılı taşınmazda fiilen kullandıkları yer bulunduğuna ilişkin beyanda bulunmadıklarından taşınmazda fiili taksimin varlığından söz edilemeyeceği bu nedenle de davacının ön alım hakkını kullanmasının dürüstlük kurallarına aykırılık oluşturmayacağı-
Önalım hakkından kaynaklanan tapu iptal ve tescil istemine ilişkin davada; paydaşın paydaşa yaptığı satışlarda, önalım hakkı kullanılamayacağından, davanın reddine karar verilmişse de; davalının, dava konusu taşınmazlarda payını satarak paydaşlık sıfatını kaybettiği anlaşıldığından, işin esası incelenerek bir hüküm kurulması gerektiği-
Önalım davası ortaklığın giderilmesine ilişkin kararın kesinleşmesinden sonra açılmış olup, anılan davada henüz tapuda iptal ve tescile ilişkin herhangi bir hüküm verilmediğinden ve dolayısıyla önalım hakkı cebri icrayı engellemeyeceğinden, mahkemece satış işlemlerinin durdurulmasına karar verilmesinin hatalı olduğu- Şikayetçi, önalım davası sonucu adına oluşacak tapu kaydına dayalı olarak ihtilaflı payla ilgili taleplerini genel mahkemede açacağı davada ileri sürebileceğinden, mahkemece istemin reddine karar verilmesi gerektiği-
Mülkiyet hakkını tescilden önce kazanan tarafın tasarruf hakkını ancak tescille elde edebildiği durumda davacının taraf olmadığı kararın kesinleştiğini bilmesi ve bu duruma göre önalım hakkını kullanılmasının beklenilmesi TMK.nın 1020. maddesinde düzenlenen "Tapu sicilinin açıklığı" ilkesine de aykırılık oluşturup tescile ilişkin bildirim yapılmayan davacı, payın davalı adına tescilinden sonra iki yıl içinde dava açtığından hak düşürücü süre geçmediğinden davacıya çekişme konusu payın dava tarihindeki bedeli ile tapu harç ve masraflarından oluşan önalım bedelini depo etmesi için uygun bir süre verilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği-
Davacıların elbirliği mülkiyetine konu paylarına dayanarak açtığı davada diğer malikin muvafakatinin alınmadığı veya terekeye temsilci atanmadığı anlaşıldığından, taraf teşkili sağlanmadan ve noter ihtarlarının iştirak halinde maliklere usulüne uygun olarak tebliğ edilip edilmediği araştırılmadan işin esası hakkında bir karar verilmesinin doğru olmadığı-
Önalım bedelinin belirlenmesinde esas alınacak satış bedelinin, (temlik tarihi itibariyle hesaplanan -davalının ödediğini iddia ettiği- gerçek bedelin değil) tapudaki satış bedeli olduğu-
Davacının adres kayıt sisteminde iki adresi olup, davalı tarafından noter aracılığıyla yapılan bildirimin anılan adreslerden biri olduğunun ve tebligatın 7201 sayılı Tebligat Kanun'un 21. maddesine göre usulüne uygun şekilde yapıldığının dosya içindeki belgelerden anlaşıldığı, bu durumda davanın süresinde açılmadığından reddi gerekeceği-
Önalım davasına konu payın ilişkin bulunduğu taşınmaz paydaşlarca özel olarak kendi aralarında taksim edilip her bir paydaş belirli bir kısmı kullanırken bunlardan biri kendisinin kullandığı yeri ve bu yere tekabül eden payı bir üçüncü şahsa satarsa, satıcı zamanında bu yerde hak iddia etmeyen davacının tapuda yapılan satış nedeniyle önalım hakkını kullanmasının TMK’nın 2. maddesinde yer alan dürüst davranma kuralı ile bağdaşmayacağı, kötüniyet iddiasının 14.02.1951 tarihli ve 17/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca davanın her aşamasında ileri sürülebileceği gibi mahkemece de kendiliğinden nazara alınması gerekeceği, bu gibi halde savunmanın genişletilmesinin söz konusu olmadığı, eylemli paylaşmanın varlığı halinde davanın reddi gerekeceği-
Dosya kapsamına ve mevcut delil durumuna göre davacının bedelde muvazaa iddiası ispatlanamadığından mahkemece, davacıya akitte gösterilen satış bedeli ve satış masraflarından oluşan toplam bedel üzerinden önalım hakkını kullanıp kullanmayacağı sorularak, kullanılacağını beyan etmesi halinde tapuda gösterilen satış bedeli üzerinden dava harcı ikmal ettirilerek, daha önce yatırılan önalım bedeli ile tapuda gösterilen bedel arasındaki farkı depo etmesi için uygun süre tanınması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği-
E.li paylaşmanın varlığı halinde davanın reddi gerekeceği, eylemli paylaşımın davanın her aşamasında ileri sürülebileceği gibi mahkemece de res'en dikkate alınması gerekeceği, davalı eylemli paylaşımın varlığını ileri sürmüş olmasına rağmen mahkemece yargılama sırasında keşif yapılmadığı, eylemli bölüşümün varlığı halinde önalım hakkının kullanılamayacağı, bu nedenle, taşınmazda fiili taksimin bulunup bulunmadığının saptanabilmesi için uzman bilirkişilerin katılımı ile keşif yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği-