Takibe dayanak belgeler anılan adi ortaklık adına düzenlendiği ve takipte istenilen asıl alacak miktarının, borçlu idarece ödendiği gözönüne alındığında, borçlu tarafın yanlış gösterilmesinin kabul edilebilir bir yanılgıya dayandığı- Alacaklının yaptığı yanlışlığı fark ederek HMK. mad. 124 kapsamında iradi değişiklik yapıp adi ortaklığı oluşturan şirketler aleyhine takibe devam etmesiyle mahkemece ödeme emrinin iptal edilmesinin yasaya uygun olduğu-
Tüzel kişiliği olmayan sağlık merkezinin bağlı olduğu Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu yerine sağlık merkezi hakkında takip yapılması, maddi hataya ve kabul edilebilir bir yanılgıya dayalı olup, dürüstlük kuralına da aykırı olmadığından, alacaklının HMK. mad. 124/3-4. maddesi uyarınca taraf değişikliği yapmak suretiyle bu yanlışlığı düzeltmesinin mümkün olduğu-
Tüzel kişiliği olmayan devlet hastanenin bağlı olduğu Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu yerine hastane hakkında takip yapılması, maddi hataya ve kabul edilebilir bir yanılgıya dayalı olup, dürüstlük kuralına da aykırı olmadığından, alacaklının HMK. mad. 124/3-4. maddesi uyarınca taraf değişikliği yapmak suretiyle bu yanlışlığı düzeltmesinin mümkün olduğu-
Mahkemece, duruşmada davalı vekiline HMK'nun 124/3-4. maddeleri gereğince borçlu tarafı düzeltip adına ödeme emri çıkarması için iki hafta kesin süre verilmiş ise de; davalı vekili takip talebinde taraf değişikliği yapmaksızın sadece adi ortaklığı oluşturan şirketler adına ödeme emri çıkartılmasının talep ettiğinden mahkeme ara kararının süresi içerisinde yerine getirilmediğinin anlaşıldığı, mahkemece, takibin iptaline karar verilmesi gerekeceği-
Davalı olarak gösterilen işverenin davacının babası olduğu ve dava tarihinden önce vefat ettiği sabit olmakla, davacının babasının ölümünü bilebilecek durumda olması karşısında, kabul edilebilir bir yanılgı sonucu dava açtığından söz edilemeyeceğinden, davacıya davayı mirasçılara yöneltme imkanı tanınmasına gerek olmadığı-
Dava, adi ortaklığa karşı açılmış olup adi ortaklığın tüzel kişiliği olmadığından, adi ortaklığa karşı açılmış olan dava, diğer ortakların tümüne karşı yöneltilmiş demek olduğundan, husumet tüm ortaklara yöneltilerek taraf teşkili sağlandıktan sonra uyuşmazlığın esası hakkında bir karar verilmesi gerektiği-
İşe iade davalarına özgü olarak, asıl işveren-alt işveren ilişkisinin söz konusu olduğu davalarda, davalı taraf yönünden bir çeşit şekli (usûlî) bakımdan mecburi dava arkadaşlığının mevcut olduğunun kabul edilmesi gerektiği- İşe iade davasının yalnızca asıl işveren veya alt işveren aleyhine açılması durumunda, mahkemece, davanın hemen reddedilmemesi, davalı olarak gösterilmeyen asıl işveren veya alt işverene davanın teşmili için davacı tarafa süre verilmesi, verilen süre içinde, diğer dava arkadaşına teşmil edilirse davaya devam edilmesi, aksi halde davanın sıfat yokluğundan reddedilmesi gerektiği-
Tarafların mirasbırakanının ev ve tarla vasıflı taşınmazını akitle dava dışı T. E.'ye satış şeklindeki temliki, onun da davalıya temlikinin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunun kabulü ile HMK'nın 124.maddesinin uygulama koşulları da oluşmadığından, diğer mirasçılar hakkındaki davanın sıfat yokluğundan (husumetten) reddine karar verilmesi gerektiği-
Usul hukukumuzda davaya dahil diye bir müessese bulunmayıp, bir kimseye dahili dava yoluyla taraf sıfatı verilemeyeceği-
İş kazası ve meslek hastalığı ile hastalık bakımından işverenin sorumluluğunu düzenleyen 5510 sayılı Kanunun 21. maddesinin birinci fıkrasında; sigortalıya ya da ölümü halinde hak sahiplerine bağlanan gelirler ile yapılan harcama ve ödemelerin işverenden rücuen tahsili koşulları düzenlenmiş olup; işverenin sorumluluğu için, zarara uğrayanın sigortalı olması, zararı meydana getiren olayın iş kazası veya meslek hastalığı niteliğinde bulunması, zararın meydana gelmesinde işverenin kastının veya sigortalının sağlığını koruma ve iş güvenliği mevzuatına aykırı bir hareketinin ve bu hareket ile meydana gelen iş kazası ve meslek hastalığı arasında illiyet bağının bulunması gerektiği- İşverenin, işçilerin sağlığını koruma ve iş güvenliğine ilişkin mevzuatın kendisine yüklediği, objektif olarak mümkün olan tüm tedbirleri alma yükümlülüğünü yerine getirmemesi ve bu nedenle iş kazası veya meslek hastalığı şeklinde sosyal sigorta riskinin gerçekleşmesi halinde, kusur esasına göre meydana gelen zararlardan Sosyal Güvenlik Kurumuna karşı rücuen sorumlu olduğu- İş kazası, meslek hastalığı ve hastalık, üçüncü bir kişinin kusuru nedeniyle meydana gelmişse, sigortalıya ve hak sahiplerine yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerinin yarısı, zarara sebep olan üçüncü kişilere ve şayet kusuru varsa bunları çalıştıranlara rücu edilebileceği-