Davanın açıldığı tarih itibariyle yürürlükte olan HMK. mad. 107 uyarınca, belirsiz alacak davasının açılabileceğinin kabul edilmiş olduğu- Davacı vekili, dava dilekçesinde mal rejiminin tasfiyesi ile 10.000 TL katılma alacağının tahsiline, fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmasına karar verilmesini istemiş ve sonra davacı vekili harcını yatırmak suretiyle sunduğu dilekçede, 65.565 TL katılma alacağının tahsilini istemiş olup mahkemece bu dilekçenin "ıslah dilekçesi" olduğu kabul edilmişse de, dava tarihi itibariyle dava belirsiz alacak davası olduğundan, bu dilekçenin "ıslah" dilekçesi değil, "talep belirleme" dilekçesi olduğunun kabul edilmesi gerektiği- Mahkemece "bozmadan sonra ıslah yasağının bulunduğu gerekçesiyle davacının katılma alacağının dava dilekçesindeki talebi ile bağlı kalınarak kısmen kabulü ile katılma alacağının tahsiline" karar verilmesinin dosya kapsamına uygun düşmediği-
Davalının, davacının belirli bir tarihten itibaren istihdam edilmeye başlandığı, dolayısıyla bu tarihten önceki çalışmalarından sorumluluklarının olmayacağına ilişkin savunmasının araştırılması gerektiği-
Davacının, çalışma süresini, kendisine en son ödenen aylık ücret miktarını, kanunen hak kazandığı izin süresini belirleyebilecek durumda olduğu, taraflar arasında aylık ücret miktarı noktasındaki uyuşmazlığın varlığının, alacağı belirsiz hale getirmeyeceği, anılan sebeplerle, kıdem tazminatı ve yıllık izin ücreti talepleri açısından, davanın belirsiz alacak davası türünde açılmasında hukuki yarar bulunmadığından anılan taleplerin usulden reddine karar verilmesi gerekeceği-
Davacının, çalışma süresi ve ücretini bildiği, bu halde, dava konusu kıdem ve ihbar tazminatı ile yıllık izin ücreti alacaklarının gerçekte belirlenebilir alacaklar olduğu ve dolayısıyla belirsiz alacak davasına konu edilemeyecekleri nazara alınarak, hukuki yarar yokluğundan anılan alacaklara yönelik taleplerin usulden reddi gerekeceği-
Dava konusu kıdem tazminatı ve yıllık izin ücreti alacakları bakımından davacının; çalışma süresini, kendisine en son ödenen aylık ücret miktarını, tazminat hesaplamasına esas alınacak aylık ücrete ek para veya parayla ölçülebilen sosyal menfaatleri, hak kazandığı izin süresini, çalışma süresi boyunca varsa kullanmadığı veya karşılığı ödenmeyen izin sürelerini belirleyebilecek durumda olduğu, bu halde, dava konusu kıdem tazminatı ve yıllık izin ücreti alacaklarının gerçekte belirlenebilir alacaklar olduğu ve dolayısıyla belirsiz alacak davasına konu edilemeyecekleri nazara alındığında, bu alacaklar bakımından hukuki yararın bulunmadığının anlaşıldığı-
22. HD. 04.03.2019 T. E: 2017/20550, K: 4871-
22. HD. 28.02.2019 T. E: 28, K: 4730-
Manevi tazminatın bölünmezliği kuralına aykırı biçimde manevi tazminat istemli davanın kısmi veya belirsiz alacak davası olarak açılamayacağı ve ve manevi zararın HMK. mad. 107 uyarınca göre dava yolu ile tespitinin de istenemeyeceği-
Gerek dava dilekçesindeki anlatım gerekse de toplanılması talep edilen deliller arasında işyeri kayıtlarının da bulunduğu gözetildiğinde, işçiye sağlanan ayni menfaatlerin işverene olan maliyetinin ve dolayısıyla giydirilmiş ücret miktarı ile kıdem tazminatının, tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin öncelikle karşı tarafın vereceği bilgilere bağlı olduğu, bu itibarla, somut olayda dava konusu kıdem tazminatı alacağının belirsiz olduğu- Yıllık izin ücreti alacağında; davacının, kendisine en son ödenen aylık ücret miktarını, çalışma süresini, hak kazandığı izin süresini, çalışma süresi boyunca varsa kullanmadığı veya karşılığı ödenmeyen izin sürelerini belirleyebilecek durumda olduğu, bu halde, dava konusu yıllık izin ücreti alacağının gerçekte belirlenebilir alacak olduğu ve dolayısıyla belirsiz alacak davasına konu edilemeyeceği-