6183 s. AATUHK’nun uygulanmasından doğan her türlü davalar için avukatlık ücreti tutarının maktu olarak belirlenmesi gerektiği- Davalı borçlunun, dava konusu araçları parasını kendi vererek diğer oğlu adına satın almasına ilişkin tasarrufların, nam-ı müstear şeklinde muvazaalı yapıldığı gerekçesi ile iptal edileceği, borçlunun oğlu olan üçüncü kişinin tasarrufların yapıldığı sırada gerek sigortalılık başlangıcı gerekse işe başlama tarihi nazara alındığında, iptale tabi tasarrufların bedelini ödeyebilecek ekonomik güce sahip olduğunun hayatın olağan akışına aykırı olduğu, borçlunun mamelekinden çıkan para ile üçüncü kişinin malvarlığına giren artışların da tasarrufun iptaline konu olabileceği, tanık beyanlarının tek başına iyiniyet ve ekonomik durumun ispatında yeterli olmadığı-
Mahkemece, şikâyetçinin borçlu aleyhine açtığı ve kabul edilen tasarrufun iptali davasının karar tarihinin şikâyet olunanın borçlusu aleyhine açtığı tasarrufun iptali davasından önce olduğu, bu durumda şikâyetçinin hacizlerinin daha önce kesinleşmekle, İİK.’ nun 100. maddesine göre şikâyetçinin sıra cetvelinde ilk sırada yer alması gerektiği gerekçesiyle, şikâyetin kabulü ile sıra cetvelinin iptaline karar verilmiş olmasında yasaya aykırı bir yönün bulunmadığı-
Tasarrufun iptali istemiyle açılan davada, mahkemece, "4389 Sayılı Bankalar Kanununun 14/5-d maddesi (5411 sayılı Bankalar Kanunu 'nun 142. maddesi) uyarınca Bankalar ile Fon ve bankaların iflas idareleri tarafından açılan hukuk davalarına asliye ticaret mahkemelerde görülmesi gerektiği gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiş olması" karşısında, İİK mad. 277 ve devamı hükümleri uyarınca açılan tasarrufun iptali davalarının İİK mad. 281 uyarınca genel mahkemelerde görülmesi gerekmekte olup, görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu-
Davalılar arasında düzenlenmiş bonoların “muvazaa ve hileye dayalı tanzim edilmiş batıl ve geçersiz bonolar olduğunun tespit ve kabulü ile icra takibinin iptali” talebiyle açılan davada, mahkemece davanın nitelemesi yapılmadığı gibi yazılı olduğu gibi yargılama usulleri ve dava şartları dahi farklı olan iki hukuksal nedene dayalı olarak (BK 18 ve İİK 277 vd.) davanın kabulüne karar verilemeyeceği- Tasarrufun iptaline bakan mahkemece davanın hangi hukuksal nedene dayalı olarak ele alındığının belirtilmesi gerektiği, bu niteleme sonucu hangi delilerin toplanması gerektiği, hangi ön şartların araştırılacağı ve hangi yargılama usulünün tatbik edileceği gibi hususların aydınlığa kavuşacağı- Gerek muvazaa (TBK. mad. 19) hukuksal nedenine dayalı iptal davalarında gerekse İİK. mad. 277 vd uyarınca açılan tasarrufun iptali davalarında; davacının, davayı açmakta hukuki yararının bulunması gerektiği (HMK. mad. 114/h)- Davacı, davanın kabulü halinde borçlu şirket malları üzerinde cebri icra yetkisi elde edeceğinden, davalı tarafından yapılan ve iptali istenen takipte, davalı borçlunun taşınmazları ve araçları üzerine konulan hacizler de davacının takiplerinden dolayı konulmuş hacizlerden sonra olduğundan, davacı tarafın bu davaların açılmasında hukuki yararları bulunduğu yolundaki iddialarının dayanağını teşkil eden hesapta ise davalıya para kalmadığı bildirildiğinden ve Mal Müdürlüğü de davalı borçlu şirketin herhangi bir alacağının bulunmadığını bildirdiğinden, davacının hukuki yarar ile ilgili ileri sürdüğü borçlu şirket hisseleri üzerine konulan hacizlerle ilgili olarak davalı taraf beyanları üzerinde durularak geçerli bir haciz olup olmadığı araştırılmadığından, davacının bu davayı açmakta hukuki yararı olup olmadığı yeterince irdelenmeden karar verilmesinin hatalı olduğu-
Tasarrufun iptali istemine ilişkin davada, Asliye Hukuk Mahkemesince, davacının temlik eden bankanın halefi sıfatıyla tasarrufun iptali davasını açtığı, 4389 sayılı Bankalar Kanunu (yeni 5411 sayılı Bankalar Kanunu) gereğince görevli mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemeleri olduğunu belirterek görevsizlik kararı verilmiş olması karşısında, taraflar arasındaki dava, Bankacılık Hukukundan yahut ticari ilişkiden değil, kredi sözleşmesinden doğan alacağa dayalı olarak davalıların mal kaçırma kastıyla hareket ettikleri iddiasına dayanan İİK. 277 ve devamı maddeleri uyarınca açılan tasarrufun iptali istemine ilişkin olup, bu tür davaların İİK mad. 281 uyarınca genel mahkemelerde görülmesi gerektiğinden, Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevli olduğu-
Şikayete konu temliklere ilişkin tasarrufun iptaline karar verilmiş olması halinde sanıklara yüklenen suçun unsurlarının oluşmuş olacağı-
Dava, tasarrufun iptali isteğine ilişkin olduğundan, bu tür davaların İİK.nın 281. maddesi uyarınca genel mahkemelerde görülmesi gerekeceği-
Şikayetçi alacaklının, "haczin düştüğüne" dair verilen karara karşı, icra mahkemesine yaptığı şikayetin reddedildiği, bir başka alacaklının açmış olduğu tasarrurfun iptali davasına bakan Asliye Hukuk Mahkemesi'nce verilen tedbir kararının taşınmazın satışını engel teşkil etmediği, şikayetçinin taşınmaza koymuş olduğu haczin "iki yıllık satış isteme süresi geçmiş olduğundan düştüğü" gerekçesiyle, sıra cetveline ilişkin şikayetin reddine karar verilmesinin isabetli olduğu-
İptale tabi tasarruflar hakkında ihtiyati haciz kararı verilebileceği- İhtiyati haciz isteminin kabulü için davanın tüm şartlarının oluşmasını beklemek, davacının bu davadan elde edeceği sonucu da engelleyebileceğinden, ihtiyati haciz isteminin kabulüne karar verilmesi gerektiği-
Şikayet olunanların açtığı tasarrufun iptali davasında konulan ihtiyati hacizlerin tasarrufun iptali davalarının kabulüne dair verilen karar üzerine kesinleştiği ve şikayetçinin alacağının İİK'nın 100. maddesindeki belgelere dayanmadığı görüldüğünden, paylaştırmanın haczi kesinleşen davalılar arasında garameten yapılmasında yasaya aykırılık olmadığı-