Kadastro işlemi ile oluşan tespit ve kayıtların iptali için devlet veya diğer kamu kurum ve kuruluşları tarafından açılan ve henüz infaz edilmemiş bulunan dava ve kararlarda davalı aleyhine vekalet ücreti dahil yargılama ücreti hükmedilemeyeceği-
Taşınmazın öncesinin sazlık yerlerden olduğunun, Armutlu Çayı yatağında bulunduğu konusunda duraksamamak gerekeceği, sazlık ve bataklık niteliğinde bulunan yerler ile dere ve çay yataklarının TMK'nun 715 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 16/C. maddesi gereğince devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olup kazanmayı sağlayan zilyetlik, imar ve ihya ile edinilmelerinin mümkün olmadığı, bu tür yerlerin TMK’nun 999. maddesi gereğince özel mülkiyete konu yapılacak biçimde tapuya tescillerinin de olanaklı olmadığı-
Vergi kayıt miktarı 11.950 m2 olduğuna ve vergi kayıt miktarı kadar yer revizyon gördüğü parsellerle kayıt maliklerinin mirasçıları adına tespit ve tescil edildiğine göre, dava konusu taşınmazın miktar fazlasının göl sahasından edinildiğinin kabulü ile davanın reddine karar vermek gerektiği-
Kadastro mahkemesinin nizalı parselin kıyı kenar çizgisi içerisinde kalan bölümleri yönünden Yargıtay bozma kararı bulunduğu görülmekle, eldeki tapu iptali ve terkin davasını etkileyecek olan bu davanın sonucunun beklenmesi gerekeceği-
Davacı tarafından dava konusu taşınmazın bir kısmının tapu kaydının iptali ile Hazine adına tescili talep edildiği halde mahkemece, davacı vekilinin kısmen iptal ve tescil talep ettiği yer açıklattırılıp, kroki üzerinde gösterilmeden taşınmazın tamamının tapusunun iptaline karar verilmiştir. Taleple bağlılık ilkesi aşılarak istekten fazlasına hükmedilmesi HMK. 26. maddesine aykırı düşer. Hâkim iddia ve savunmayla bağlı olup, ondan fazlasına ve başka bir şeye karar veremez. İddia ve savunma çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçelerle hüküm kurulmasının hükmün bu nedenle bozulmasına sebep olacağı-
Fiili hâkimiyetin geçici nitelikli sebeplerle kullanılmamasının veya kullanma olanağının ortadan kalkmasının zilyetliği sona erdirmeyeceği, buna göre, uyuşmazlık konusu taşınmazın 13 yıl süre ile kullanılmamasının, taşınmazı bilerek ve isteyerek (terk kastı ile) terk ettikleri anlamına gelmeyeceği, kaldı ki, 13 yıllık süre de iradi terk için oldukça kısa bir süre olup, buna dayanılarak davanın reddinin yerinde görülmediği-
Dava konusu parselin kadastro çalışmaları sırasında tarla niteliği ile senetsizden davalı adına tespiti yapılmışsa da, bilimsel içerikli uzman bilirkişi raporları esas alınarak bu tür yerlerin TMK.’ nun 715, 999 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 16/C maddesi uyarınca, nitelik itibarı ile özel mülkiyete konu edilemeyeceği gözetilerek davanın reddi yerine takdiri delil niteliğinde olan mahalli bilirkişi ve tanıkların beyanlarına üstünlük tanınarak kabulüne karar verilmiş olması doğru değildir. Çünkü davacı Hazine, belirtilen Kanun maddeleri uyarınca iptal ve terkin isteğinde bulunmamış, özel mülkiyete konu olacak biçimde iptal ve adına tescil isteğinde bulunmuştur. HMK.’nun 26 maddesi gereğince hâkim istekle bağlı olup, ondan fazlasına ve başka bir şeye karar veremez. Bu ilkeyi gözardı eden mahkeme hükmünün, hükmün bu nedenle bozulmasına sebep olacağı-
Dava konusu parselin kadastro çalışmaları sırasında tarla niteliği ile senetsizden davalı adına tespiti yapılmışsa da, bilimsel içerikli uzman bilirkişi raporları esas alınarak bu tür yerlerin TMK. nun 715, 999 ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 16/C maddesi uyarınca, nitelik itibarı ile özel mülkiyete konu edilemeyeceği gözetilerek davanın reddi yerine takdiri delil niteliğinde olan mahalli bilirkişi ve tanıkların beyanlarına üstünlük tanınarak kabulüne karar verilmiş olmasının doğru olmadığı-