Tapu iptal ve Hazine adına tescil isteği-
Mahkemece, 5841 s. Yasa hükümleri uyarınca davanın reddine ilişkin olarak kurulan hüküm, verildiği tarih itibariyle doğru olduğu düşünülse de, 10.03.1969 gün ve 1/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçe bölümünde belirtildiği üzere Anayasa Mahkemesince bir hükmün iptalinin, kesin şekilde çözüme bağlanmış uyuşmazlıkları etkilemeyeceği ve henüz anlaşmazlık hali devam ediyorsa iptalin kapsamına gireceğinden, dava halen derdest olduğuna göre iptal hükmü uyarınca davanın değerlendirilmesi için hükmün bozulması gerekeceği-
5841 sayılı Yasanın yürürlüğü döneminde karara bağlanan davada hak düşürücü süreden reddedilmişse de, anılan yasa Anayasa Mahkemesince iptal edilmiş olduğundan ve henüz anlaşmazlık hali devam ediyorsa iptalin kapsamına gireceğinden, hak düşürücü süreden reddine ilişkin kurulan kararın Anayasa Mahkemesi’nin anılan iptal kararından sonra doğru olduğunun kabul edilemeyeceği- İşin esası hakkında 28/11/1997 değerlendirme yapılarak e yargılama masrafları yönünden de 6099 Sayılı Yasa hükümleri gözetilmek suretiyle uyuşmazlığın çözüme kavuşturulması gerektiği-
Her iki keşifte dinlenen yerel bilirkişi ve tanıkların da imarın 2234 ada 3 ve 2235 ada 1 sayılı parselleri arasında arkın bulunduğunu doğruladığı ve aynı zamanda çeltik fabrikasına giden araçların yolu olarak kullanıldığını bildirdikleri, böylece tescili istenen taşınmazın aktif yol ve ark olarak zeminde mevcut olduğu her ikisinin de kadimden beri ark ve yol olarak kullanıldığının dosya kapsamında sabit görüldüğü, kadim nitelikte bulunan su arkı ve araç yolunun TMK.nun 715 maddesi ve 3402 sayılı Kanunun 16/C maddesi gereğince Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden sayıldıkları, bu tür yerlerin TMK.nun 999. maddesi gereğince özel mülkiyete konu olacak şekilde tapuya tescilinin mümkün olmadığı-
Dava konusu 120 ada 214 numaralı parselin 387,16 m2 yüzölçümünde olduğu, paftasından anlaşılacağı üzere bu parselin kuzeyinde yol bulunduğu, yoldan sonra da köy içi mevkinde bulunan şahıslara ait taşınmazların bulunduğu, çevrede eylemli meranın da bulunmadığı, daha önce kadastro komisyonuna yapılan itirazla da 214 numaralı parselin çevresindeki taşınmazların mera niteliğinde olmadığının belirlendiği, bu belirlemelere göre, dava konusu taşınmazın mera niteliğinde olmadığı 120 ada 175 numaralı parselle birlikte miras ve intikal suretiyle önceki maliklerle birlikte davacının zilyetlik ve tasarrufunda bulunduğunun anlaşıldığı-
Esasen dava konusu yerin hali arazi niteliğiyle Hazine adına tespit edilmiş bulunması, Hazine’nin savunmasındaki taşlık ve kayalık niteliğinde bulunduğu yönündeki belirlemesi, uzman bilirkişilerin raporundaki bilgiler ve dosya kapsamındaki diğer bilgi ve belgeler birlikte değerlendirildiğinde dava konusu yerin imar ve ihyaya muhtaç yerlerden olduğunun anlaşıldığı, bu nedenle 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 17. maddesinde imar ve ihya için aranan tüm olumlu ve olumsuz koşulların mahkemece belirlenip saptanması ve olguların davacı yararına gerçekleştiğinin belirlenmesi halinde imar ve ihyaya muhtaç bir yerin kazanmayı sağlayan zilyetlikle edinilmesinin mümkün olacağı-
Hazinenin devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yer iddiasıyla açtığı tapu iptali ve terkin isteği-
İdare tarafından 3621 s. K. mad. 9 uyarınca "kıyı kenar çizgisi" haritasının düzenlenip, düzenlenmediği araştırılması ve üç jeologtan oluşturulacak uzman bilirkişi kurulu ve Tapu Fen Memuru aracılığıyla yerinde keşif yapılması; harita düzenlendiğinin ve davanın taraflarını bağlayan bir içerik kazandığının anlaşılması durumunda kıyı kenar çizgisi idarenin düzenlendiği harita ya değer verilerek saptanması gerektiği-
Taşınmazın işgal edilmesi nedeniyle ecrimisil talebine ilişkin davada; davalının dava konusu taşınmazda davacının muvafakati ile akde dayalı olarak oturmadığının sabit olduğu, davacının uğradığı ecrimisil tazminatı miktarının belirlenerek fuzuli şagil (haksız işgalci) olan davalıdan tahsiline karar verilmesi gerekirken, taşınmaz üzerinde tasarruf hakkı olmayan İlçe Müftülüğü’nün lojman tahsis kararının esas alınarak davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğu-
Davacıların taşınmazlarına giden kadim yolun kadastro tespiti sırasında davalılara ait taşınmazlara katıldığını, yol olan kısımların tapu kaydının iptali ile yol olarak terkini isteminde bulundukları, bilirkişi raporunda fotogrametrik harita üzerinde yapılan incelemede iddia edilen yerde yol olduğuna dair herhangi bir bulguya rastlanmadığının bildirildiği, soyut tanık ve bilirkişi beyanlarına itibar edilerek davanın kabulünün isabetsiz olduğu-