• “1998 ve 1999 Tasarısı”ndaki Gerekçe

     “Madde 715 - Yürürlükteki kanunun 641 inci maddesini karşılamaktadır.

    Maddenin kenar başlığı içeriğine uygun olarak değiştirilmiştir. Maddede sadece taşınmaz mallar söz konusu olduğundan ‘şey’ terimi yerine ‘yer’ terimi kullanılmıştır.

    Madde kaynak kanuna uygun olarak üç fıkra hâline getirilmiştir.”



  • “1984 Tasarısı”ndaki Gerekçe:

     

    ‘Madde 636 - Madde, yürürlükteki Kanunun 641. maddesini karşılamaktadır. Hüküm değişikliği yoktur. Madde baş-lığında ve metinde yer alan “sahipsiz şeyler” deyimi, yerine “sahipsiz yerler” deyimi konulmuştur. Zira, burada taşınmaz mallar sözkonusu olduğundan, hem taşınmazı hem de taşınırı ifade eden “şey” teriminin kullanılması uygun değildir.’:

     

    6. Sahipsiz yerler ve yararı kamuya ait mallar

    Madde 636 - Sahipsiz yerler ile yararı kamuya ait mallar Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır.

    Aksi sabit olmadıkça, kayalar, buzullar gibi tarıma elve-rişli olmayan yerler ve bunlardan çıkan kaynaklar ile yararı kamuya ait sular kimsenin mülkiyeti altında değildir.

    Sahipsiz yerler ile yararı kamuya ait malların kazanılması, bakımı, korunması, işletilmesi ve kullanılması özel kanun hükümlerine tâbidir.


  • “1971 Tasarısı”ndaki Gerekçe

     

    ‘1) Terim ve ifade: Maddenin kenar başlığındaki (şeyler ve mallar) yerine, evvelce bir terim olarak kabul edilmiş bulunan (eşya) ve (umuma ait) kelimeleri yerine de (kamuya ait) kelimeleri kullanılmış (devletin hüküm ve tasarrufu) yerine (dev-letin egemenlik ve tasarrufu) denilmiştir. Bu son terim değişikliği önemlidir; çünkü bu maddeden maksat, devletin doğrudan doğruya tasarruf edebileceği, yani özel mülkiyet kurallarına göre tasarruf edeceği eşyayı belirtmek değil, devletin egemenliği ve gözetimi altında bulunan eşyanın belirtilmesidir. Bu mad-dede yapılan terim ve ifade değişikliklerinden birisi de (ahkam-ı mahsusa vazolunur) ibaresi yerine (özel yasa kurallarına bağ-lıdır) ibaresinin kullanılması şeklinde oluşmuştur. Bundan baş-ka (kimsenin mülkü değildir) ibaresine açıklık getirerek bunun yerine (özel mülkiyete konu olamaz) denilmiştir.

    2) Biçim değişikliği: Bugün yürürlükte bulunan metin iki cümleden oluşmuş bir tek fıkra durumundadır. Oysa bu madde ayrı ayrı üç kuraldan oluşmuş bulunduğu için madde, İsviçre aslında olduğu gibi üç bağımsız fıkra halinde tedvin edilmiştir. Ancak İsviçre’de kanton hükümleri gözönüne alınarak tedvin edilmiş bulunan ve bizim 641 inci maddeyi karşılayan 664 üncü madde hükümleri tabiatiyle bizim ön tasarıya alınmamıştır.

    3) Kural değişikliği: Bu madde yeniden tedvin edilirken 1961 Anayasası’nın özel mülkiyet ve ülkenin tabîi zenginlikleri ve tabiî kaynakları hakkında getirmiş olduğu kurallar gözönüne alınmış ve böylece 641 inci madde ile Anayasa’nın bu konu ile ilgili çeşitli maddeleri arasında paralellik sağlanmıştır. Ön ta-sarının bu maddesinde, şimdi yürürlükte bulunan metne kıyasla yapılan değişiklikler şöyle özetlenebilir:

    Birincisi: 1.fıkrada bir kural değişikliği yoktur, yukarıda “terim ve ifade” kısmında belirtilen düzeltmelerden gayri hiçbir değişiklik yapılmamıştır. Bu birinci fıkra yürürlükteki metnin 1 inci cümlesini karşılamaktadır.

    2 nci fıkra yürürlükteki metnin 2 nci cümlesini karşılamakta olup bunda önemli ekleme ve değişiklikler yapılmıştır. Yürürlükteki metnin özel mülkiyete konu olamayacak malları sayarken “hilâfı sabit olmadıkça” kaydını koyması, bu 2 nci fıkrada sayılan yerlerin özel mülkiyette olabileceği gibi bir anlam taşıdığından, oysa maksat hiçbir suretle bu olmadığından ve hele şimdi Anayasa kuralları karşısında hiçbir suretle müm-kün olamayacağından yukarıdaki kayıt kaldırılmıştır. Bundan başka yürürlükteki metnin 2 nci cümlesinde (kamuya ait sular ile tarıma elverişli olmayan yerler, kayalar, tepeler, dağlar ve onlardan çıkan kaynaklar), özel mülkiyete konu olamayacak yerler olarak sayılmış, denizler, göller, deniz ve göl kıyıları, yeraltı suları, madenler, petrol yatakları ve ormanlar, buzullar buraya konmamıştır. Oysa bütün bunlar kamuya ait olup, özel mülkiyete elverişli olmayan daha doğrusu Anayasa’ya göre özel mülkiyete konu olamayacak olan yerlerdir. Bu sebepten tasa-rının 2 nci fıkrası bu yerlerin eklenmesi suretiyle tamamlanmış ve ayrıca şimdi özel mülkiyet altında bulunan bu gibi yerlerin, kamulaştırılacağı hükmü son fıkrada konmuştur. Böylece, yu-karıda belirtildiği gibi Türk Anayasa’sının kamu malları hakkında koymuş olduğu prensip, Medenî Kanunun bu 641 inci maddesinde, ayrıntılı olarak düzenlenmişti.

    3 üncü fıkra, yürürlükteki metnin 3 üncü cümlesinin karşılığıdır. Bu fıkra, yapılan eklemlerle yukarıki 2 nci fıkraya uygun duruma getirilmiş olup, fıkranın ruhunda bir değişiklik yoktur. Böylece bu 3 üncü fıkra 2 nci fıkrada sayılmış olup özel mülkiyete konu olamayacak olan yerlerin kullanılması ve işletilmesinin, konulacak olan özel yasalarla düzenleneceği belirtilmiştir. Şunu da belirtmek gerekir ki, madenlerin taşınmaz niteliğinde olduğu, 632 nci maddenin 4 nolu bendinde gösterildiği halde bunların edinilmesi, kaybedilmesi ve işletilmesi Medenî Kanun kurallarına değil tamamen özel Maden Kanunu kurallarına tabi bulunduğundan 641 inci maddenin 3 üncü fıkrasına madenlerin de eklenmesi bilhassa gerekli görülmüş-tür. Bir de buzullar (glasyeler) memleketimizde yalnız Ağrı dağında bulunmakla birlikte, ileride bunların enerji kaynağı olarak işletilmesi mümkün olabileceğinden, bunlar da bu maddeye eklenmiş bulunmaktadır.’:

     

    6. Sahipsiz veya kamuya ait eşya:

    Madde 641 - Sahipsiz olan veya kamuya ait bulunan mal- lar devletin egemenlik ve tasarrufu altındadır.

    Denizler, göller, içeriye doğru yüz metreye kadar olan deniz ve göl kıyaları, madenler, petrol yatakları, ormanlar, akar sularla yer altı suları, kayalıklar, tepeler, dağlar, buzullar gibi tarıma elverişli olmayan yerlerle bunlardan çıkan kaynaklar kamuya ait olup hiçbir zaman özel mülkiyete konu olamaz.

    Sahipsiz toprakların benimsenmesi, yollar, meydanlar, göller, deniz ve göl kıyaları, akar sular ve yatakları, ormanlar, madenler ve petrol yatakları, yer altı suları gibi kamu mallarının kullanılması ve işletilmesi ve ikinci fıkrada söz konusu olan deniz ve göl kıyılarının kamulaştırılması, özel yasa kurallariyle yapılır.”