İflas kararının kesinleşmesi üzerine; konusuz kalan davada karar verilmesine yer olmadığına, maktu karar ve ilam harcı ile yargılama giderleri ve nispi vekâlet ücretinin davanın açılmasına neden olan tarafa yükletilmesine karar verilmesi gerekeceği-
İstihkak davalarında dava değerinin alacak miktarı ile hacizli malın değerinden hangisi az ise ona göre belirleneceği, somut olayda mahcuzların değerinin alacak miktarından daha az olduğu, ne var ki hacizli eşyaların, istihkak davası devam ederken satılarak paraya çevrilmesi halinde, istihkak davasının ihalede kesinleşen satış bedeline dönüşeceği-
Borçlunun 3. kişideki alacaklarının İİK'nun 106/2. maddesi uyarınca taşınır hükmünde olduğu, borçlunun icra mahkemesine başvurusunun, haczedilen banka hesabındaki paranın 3. kişiye ait olduğu nedeniyle haczin kaldırılması istemi olup, bu haliyle istihkak davası niteliğinde olduğu, borçlunun, haczedilen paranın 3. kişiye ait olduğu nedeniyle şikayet yolu ile haczin kaldırılmasını isteyemeyeceği gibi, istihkak davası açmasının da mümkün olmadığı, istihkak davasının ancak haczedilen taşınırın kendisine ait olduğunu iddia eden 3. kişi tarafından açılabileceği-
İİK’nun 96. vd. maddelerinde söz konusu edilip icra hukuk mahkemelerinin görev alanına bırakılan istihkak davalarının, hacizli mallara ilişkin davalar olduğu, bunun dışında kalan ihtiyati tedbir kararına konu mallara ilişkin istihkak davalarının İİK’nun kapsamı dışında kalacağı-
Kural olarak, istihkak davasında borçlunun davalı gösterilmesi için üçüncü kişinin istihkak iddiasına karşı çıkmış olmasının gerekeceği, borçlunun üçüncü kişi yararına istihkak iddiasında bulunması veya haciz sırasında hazır bulunmasına karşın üçüncü kişinin istihkak iddiasına karşı çıkmaması ya da İİK’nun 96/2. maddesi gereği yokluğunda yapılan üçüncü kişinin istihkak iddiası kendisine bildirilmesine rağmen verilen 3 günlük süre içinde itiraz etmemesi durumunda istihkak davasında davalı gösterilmesine gerek olmadığı, çünkü bu durumda borçlunun istihkak iddiasını kabul etmiş sayılacağı-
Mahkemece, kısa kararda “davanın kabulüne” biçiminde hüküm tesis edilmiş olmasına rağmen gerekçeli kararda, kısa karara aykırı olacak şekilde ayrıca davalı alacaklı aleyhine, hacizli malların toplam değerinin %15'i kadar kötüniyet tazminatının davalı alacaklıdan alınıp davacıya verilmesi yönünde hüküm kurulduğu, bu durum karşısında, gerekçeli kararın kısa karara uygun yazılmamasının doğru görülmediği, kararın bozulmasının gerektiği-
Davacı 3. kişi şirketin dayandığı, her kişi adına düzenlenmesi mümkün olan faturaların mülkiyet karinesinin aksini ispat için yeterli olmadığı, üstelik söz konusu faturaların borcun doğum tarihinden hatta takip tarihinden sonraki tarihli olduğu ve malın ayırt edici özelliği de belirtilmediğinden, mahcuza ilişkin olup olmadığının kesin bir şekilde tespit edilemediği, ayrıca, davacının buradaki faaliyetin haciz tarihinden önce başladığını iddia ederken, bir kira sözleşmesi dahi sunamadığı, sunduğu vergi levhasının ise beyana dayalı olarak düzenlenen her zaman temini mümkün belgelerden olduğu, bundan ayrı, davacının dava dilekçesinde borçlu şirket ortaklarından M.M.'nin eniştesi olduğunu beyan etmesi karşısında, davacı 3. kişi ile borçlu şirket ortakları arasında akrabalık ilişkisi bulunduğunun da açıkça anlaşıldığı, bu koşullarda, istihkak iddiası kanıtlanamamış olup istihkak iddiasının, alacaklıdan mal kaçırmak amacıyla danışıklı olarak ileri sürüldüğünün ve muvazaalı işlemler yapıldığının kabulünün gerekeceği-
Mahkemece yapılması gereken işin, İcra Müdürlüğü’nden İİK’nun 96/2. maddesindeki prosedürün uygulanıp uygulanmadığını ve borçlunun istihkak iddiasına itiraz edip etmediğini araştırmak olmasının gerekeceği, borçlu istihkak iddiasından haberdar edilmemiş ya da edilip de karşı çıkmışsa bu kez davaya dâhil edilerek öncelikle taraf teşkilinin sağlanarak, kendisine davayı takip ederek delillerini sunma, 6100 sayılı HMK’nun 321. maddesine uygun biçimde davaya ilişkin son diyeceklerini de bildirme olanağının tanınmasının gerekeceği-
Dava konusu kompresörlerin Grasso ve Sabro markalı olup, bu kompresörler davacı şirket adına kayıtlı taşınmazın teferruat listesinin 50. ve 52. sırasında da kayıtlı oldukları, anılan kompresörlerin 10.01.2013 tarihli haciz tutanağında da aynı marka zikredilerek kaydedildikleri, hacze ve eldeki davaya konu oldukları, zaten dava konusu bu 2 kompresörün monteli olarak fabrika binasında (taşınmazda) bulunduğunun da yapılan keşifte tespit edildiği, bu nedenle; dava konusu kompresörlerin davacı adına kayıtlı taşınmazda monteli halde bulunuyor olmasının, taşınmaz kaydına ekli teferruat listesinde de kayıtlı olması sebebiyle dava konusu yapılan bu kompresörler bakımından davanın kabulüne karar verilmesinin gerekeceği-
Dava konusu haciz esnasında araç haczedilip borçlu haciz esnasında hazır bulunduğu gibi haciz mahallinde borçluya ait evraklar bulunduğundan, hacze konu aracın tescilinin ise haciz tarihinden önce fakat borcun doğumundan sonra davacı şirket adına oluşturulmuş olduğu görüldüğünden, davalı alacaklı cevap dilekçesi ile borçlunun muvazaalı olarak malvarlığını kaçırmaya çalıştığını, işyerinin borçluya ait olduğunu belirttiğinden, davalı alacaklının cevap dilekçesi ile tanık deliline dayanmış olduğu anlaşılmış olup mahkemece davalı tanıklarının dinlenmesi için kesin süre verilerek oluşacak sonuca göre tüm delillerin birlikte değerlendirilerek karar verilmesi gerekeceği--