Davacı alacaklının da aralarında bulunduğu kişiler hakkında "senet yağması", "örgüt kurmak" suçlarından dava açıldığı ve mahkumiyet kararı verildiği ve bu miktar borcu verebilecek maddi gücü olmadığını, borçlu ile üçüncü kişi arasında dava konusu taşınmazla ilgili anlaşmazlık olduğu haklarında şikayet dilekçeleri verildiği anlaşılmakla, tasarrufun iptali davasının alacağın gerçek olmadığı dolayısı ile ön koşul yokluğundan reddine karar verilerek davalılar lehine maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği-
Kesin veya geçici aciz vesikasının, iptal davasının açılmasından önce alınmasının zorunlu olmadığı- Bozmadan sonra karar düzeltme aşamasında bile alınıp ibraz edilmesinin yeterli olduğu- Borçlunun haczi kabil malının bulunmaması halinde durumu tespit eden haciz zaptının, geçici aciz belgesi niteliğinde kabul edilebileceği- Borçlu şirket adresinde yapılan hacizde borca yeter mal bulunamamış ve borçlu adına kayıtlı 8 adet taşınmaz üzerinde davacı alacaklıdan önce 5 alacaklı bulunmakta olup bir başka dosyadan yapılan kıymet takdiri raporuna göre davacıdan önceki alacaklıların borçlarını karşılaması dahi mümkün olmadığından, davalı borçlunun aciz halinin gerçekleştiğinin kabulü ile tasarrufun iptali koşullarının değerlendirilmesi gerektiği-
Davacının takibe esas bononun lehtarı iken senedi ciro ederek borçlu konumuna geldiği ve davalı şirket yönünden borç senedin tanzim tarihinde doğduğu, takip konusu alacağın davalı tarafından temlik alınması durumunda, borcun temlik tarihinde doğmuş olduğu sonucunu doğurmadığı, tasarruf, borcun doğumundan sonra yapıldığından ve dava konusu taşınmaz aynı zamanda petrol işyeri olduğundan İİK. mad. 280/3 uyarınca tasarrufun iptali gerektiği-
Tasarrufun iptali davasına konu ruhsat sahalarının dava dışı 4. kişiye devredilip devredilmediğinin araştırılarak, devredilmiş olması halinde davacıya seçimlik hakkı hatırlatılarak davayı 4. kişiye yöneltip yöneltmediği veya davayı nakden tazminata dönüştürüp dönüştürmediği sorularak 4. kişiye yöneltilmesi halinde dahili dava dilekçesi ve duruşma gününün 4. kişiye tebliği ile taraf teşkilinin sağlanması, davacının 4. kişi yönünden bildireceği deliller ile 4. kişinin bildireceği deliller toplanarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Borçlu adına kayıtlı araç üzerinde 97 tane haciz bulunduğu, borçlunun halen kayıt maliki olduğu taşınmaz üzerinde haciz bulunup bulunmadığının dosyada yer alan tapu kayıtlarından anlaşılamadığı görülmekle, mahkemece bu taşınmaz üzerindeki hacizleri de gösteren tapu kayıtları getirtilerek taşınmazın değeri ve haciz miktarlarına ve araç değerine göre borçlunun aciz durumunun oluşup oluşmadığının araştırılması gerektiği- Davalı borçlu ile davalı üçüncü kişinin anlaşma suretiyle ilk oturumda boşanmalarına karar verilmiş olması ve borçlunun dava konusu mallarını eşine temlik etmesi, alacaklıdan mal kaçırmak kastını gösterdiğinden, mahkemenin dinlenen tanık anlatımlarına göre taraflar arasındaki boşanmanın ve buna göre dava konusu taşınmazın boşandığı eşine devrinin muvazaalı olduğu hususunun kanıtlanamadığına dair gerekçesinin yerinde görülmediği- Dava şartı olan geçerli bir aciz vesikasının bulunmaması nedeniyle davanın reddine karar verilmesi sebebi ile davalı lehine sonucu itibari ile de maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği-
TBK. mad. 19 uyarınca açılan muvazaalı işlemin iptaline ilişkin davada, davacının iddiasını kanıtlaması halinde, iddianın taşınmazın aynına ilişkin olmadığı, alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek İİK. mad. 283/1,2 kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacının taşınmazların haciz ve satışını isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerekeceği- Bu madde sadece davacıya haciz ve satış isteme yetkisinin kıyasen uygulanmasına ilişkin olduğundan, üçüncü kişinin tazminatla sorumlu tutulamayacağı- Bu tür davalarda aciz belgesi alınmasına gerek olmadığı- TBK mad. 19'adayalı olarak açılan muvazaalı işlemin iptali davalarında icra takibinin yapılması şart olmayıp davacının davalı borçludan bir alacağının olması yeterli olduğu, bu nedenle davacının alacağı ie ilgili olarak davanın akıbeti araştırılarak kesinleşmesi beklenmeden İİK mad. 277 vd. maddelerinden kaynaklanan dava imiş gibi kesinleşmiş bir alacağın varlığının aranması ve alacak miktarı tam olarak belirlenmeden davalı borçlunun mal varlığının borcuna yetip yetmeyeceğinin bu aşamada belirlenemeyeceğinden davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğu-
Devirlerin alacaklıyı zarara uğratmak amacıyla yapılıp yapılmadığının tespiti açısından; devredilen taşınmaz satış sözleşmeleri getirtilerek, taşınmazların tasarruf tarihindeki gerçek değeri ile satış değeri arasında fahiş fark olup olmadığı konusunda bilirkişi incelemesi yaptırılıp, sanık ve taşınmazı satın alan kişiler dinlenerek, taşınmazı satın alan şahıslar ile sanıklar arasında yakın akrabalık ya da yakın arkadaşlık ilişkilerinin bulunup bulunmadığı, taşınmazların halen kimin kullanımında olduğu, satış bedellerinin ödenip ödenmediği belirlenmeden, icra dosyasında borçlulara ait haciz konulan diğer gayrimenkuller üzerinde başka dosyalardan dolayı yapılan hacizlerin bulunup bulunmadığı ve sanıklar üzerinde borcu karşılamaya yeterli malvarlığı bulunup bulunmadığı hususunda bilirkişi incelemesi yaptırılmadan ve suça konu tasarrufun iptaline ilişkin davanın kesinleşmesi beklenilmeden eksik kovuşturma ile yazılı şekilde beraat kararı verilmesinin hatalı olduğu-
Tasarrufun iptali davasının görülebilmesi için borçlu davalı hakkında yapılmış ve kesinleşmiş bir icra takibinin bulunması ve bu koşulun karar kesinleşinceye kadar mevcudiyetini devam ettirmesi gerektiği- Davalı borçlu tarafından davacı alacaklı aleyhine açılan dava sonucunda icra mahkemesince İİK. mad. 71 gereğince icranın geri bırakılması kararı verildiği ve bu kararın kesinleştiği anlaşıldığından ve mahkemece davacı alacaklı tarafından İİK. mad. 33a/2 uyarınca açılmış bir dava bulunup bulunmadığı araştırılarak dava açılmış ise sonucunun beklenmesi, açılmamış olması halinde bu takip dosyası ile ilgili davanın ön koşul yokluğundan tasarrufun iptali davasının reddine karar verilmesi gerektiği-
Davalı borçlunun alacaklıya olan borcunun dayanağının, davacı alacaklı Faktoring Hizmetleri AŞ ile dava dışı AŞ. arasında imzalanan faktoring sözleşmesine dayandığı, çek tevdii bordrosuna göre borçlu tarafından ibraz edilen dava konusu çekin, 28.09.2012 keşide tarihli olmasına rağmen 28.06.2012 de faktoring firmasına tevdii edildiği, bu durumda dava konusu araçlar ile ilgili tasarruf tarihlerinin dava konusu çekin davacı faktoring firmasının teminatını teşkil etmek üzere davalı borçlu tarafından ileri tarihli düzenlenerek davacıya ibraz edildiği, davacı ile davalı borçlu arasındaki borcun da tasarruf tarihlerinden önce doğduğu anlaşıldığından, tacir olan borçlu şirketin ticari defterleri üzerinde bir inceleme yapılmadan, salt çekin tarihinin borcun doğumu olarak kabul edilmesinin hatalı olduğu- Mahkemece işin esasına girilerek toplanan ve toplanacak deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Takip konusu alacağın 09/11/2016 tarihinde doğduğu, davacı tarafça iptali istenilen tasarrufların (taşınmazların devirlerinin) ise, takip konusu alacağın doğduğu tarihten önce 14/03/2016 tarihinde gerçekleştirildiğinin anlaşıldığı; gerek İİK'nun 277 ve devamı, gerekse de TBK'nun 19. maddesi gereğince muvazaa iddiasına dayalı olarak açılan iptal davalarında davanın dinlenebilmesi için iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılması gerektiği-