Resmi taksim sözleşmesi gereğince davalılar arasında devredilen ve taksim edilen taşınmazlar arasında çok önemli bir oransızlık bulunmadığı anlaşıldığından tasarrufun iptali davasının bu taşınmazlar yönünden reddine karar verilmesi gerektiği-
İİK mad. 277 vd gereğince açılan tasarrufun iptali davalarında, davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin bulunması gerektiği- Bu ön koşulların bulunması halinde ise İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığı araştırılması gerektiği- Mahkemece, davalı borçlu ve davacı alacaklı arasındaki borç ilişkisinin gerçek bir borç olmadığı kanaatine varılarak davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğu-
Davacılar ile davalılar arasında imzalanan ortaklık sözleşmesi ve dava konusu taşınmazların satış akit tablosundan davacıların gerek tapu memuru önünde ve gerekse sonrasında yazılı sözleşme imzalanması sırasında dava konusu taşınmazların satışta aracılık yapan davalı adına kayıtlanmasını kabul ve bu hususa muvafakat ettikleri, davacılar tarafından davalı yönünden hile ve desisenin gerçekleştirilmesi suretiyle tapunun edinildiği ispatlanamadığından davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
11. HD. 09.05.2019 T. E: 2017/4589, K: 3590-
Davacı alacaklı tarafından borçlu adresinde yapılmış İİK. mad. 105 niteliğindeki bir haciz tutanağı temyiz aşamasında dosyaya sunulmuş olduğundan, ön koşul eksikliğinin giderildiğinin kabulü ile tasarrufun iptali davanın esasına girilmesi gerektiği-
Davacı vekili dava dilekçesinde ve duruşmadaki beyanlarında "davalı üçüncü kişi ile davalı borçlu arasındaki ilişkinin muvazaalı olduğunu, davalıların amca çocukları olduğu, davalı üçüncü kişinin, davalı borçlunun durumunu bilen ve bilmesi gereken kişi olması sebebi ile de kötü niyetli olduğunu" beyan etmiş olup dosya içindeki bilgilerden de davalıların aynı yerde oturduğu, davalıların yakın akraba olduğu, dinlenen davalı tanık beyanlarına göre de "davalı üçüncü kişinin davalı borçluya dava konusu gayrımenkulün bedelini parça parça ödendiği" beyan edilmişse de, ödemelere ilişkin belge de sunulamadığı görüldüğünden, davalılar arasında muvazaa olduğunun anlaşılmasına göre davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği-
Davalı borçlunun alacaklıya olan borcu, davacı alacaklı ile davalı borçlu arasında imzalanan sözleşmeye dayalı oluğundan davacı ile davalı borçlu arasındaki borcun da tasarruf tarihlerinden önce doğduğu, sözleşme tarihi yerine daire teslim tarihi gözetilerek değerlendirme yapılamayacağı- Davalı borçlunun dava dışı Genel Müdürlük ile yaptığı sözleşme kapsamında yaptığı inşaat sebebi ile kendisine düşecek dairelerin dava dışı 3. kişilere satıldığı, bu kişilerin de davalı borçlu aleyhine tüketici mahkemelerinde açtığı davaların davalı borçlu aleyhine sonuçlandığı iddiası gereği, söz konusu tüketici mahkemeleri dosyaları dosya içerisine alınarak, davalı borçluya kalacağı iddia edilen gayrimenkullerin akıbetinin ne olduğu, borçlunun uhdesinde olup olmadığı araştırılarak sonucuna göre davalı borçlunun aciz halinin değerlendirilmesi gerektiği- Dava konusu gayrimenkulün çevresinde davalı 3. kişinin gayrimenkullerinin olduğunun anlaşılmasına, davalılar tarafından da bunun kabul edilmesine göre İİK. mad. 280 uyarınca, davalı 3. kişinin davalı borçlunun durumunu bilen ve bilmesi gereken kişi olup olmadığı değerlendirilmeksizin dava konusu gayrimenkulün satım bedeli ile gerçek bedeli arasında farkın olmaması gerekçesi ile davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğu-
Aciz belgesinin dava açılmadan, dava açıldıktan sonra veya temyiz aşamasından ve hatta hükmün Yargıtay'ca onanmasından veya bozulmasından sonra bile sunulabileceği- Davalı borçlunun dava konusu taşınmaz haricinde mevcut gayrımenkullerin icra dosyasından satışının yapıldığı, ihalelerin kesinleştiği ve ihale bedelinden alacaklıya artan bedel kalmadığı, dava konusu icra dosyasından da davalı borçlunun bilinen adreslerine menkul haczine gidildiğinin anlaşıldığı ve hacze kabil malı bulunmadığı anlaşılmış olup yapılan ihaleler neticesinde davacı alacaklıya para kalmadığının gösterildiği sıra cetvelinin kesinleşip kesinleşmediği de araştırılarak sonucuna göre icra dosyası içerisindeki haciz tutanaklarının geçici aciz vesikası niteliğinde olduğunun kabulü ile dava şartının gerçekleştiği düşünülerek işin esasına girilmek suretiyle tarafların delillerinin toplanması, ondan sonra hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği-
Davalının maaşından 1/4 oranında yapılacak kesinti, borcu karşılamaya yetecek mal varlığının bulunduğu anlamına gelmeyeceğinden, adresinde yapılan hacizde, haczi kabil malının bulunmadığının tespit edilmesi nedeniyle haciz tutanağının geçici aciz belgesi niteliğinde olduğunun kabulü gerekeceği-
Borçlu hakkında aciz vesikası alınmamakla birlikte, borçlu kayıp ve adresi saptayamıyorsa, saptanan ve bilinen adreslerinde de icraca, borçlunun haczi kabil malının bulunmadığı tespit edilmiş ise, bu takdirde aciz halinin gerçekleşmiş sayılacağı- Davalı borçlunun bilinen adresine yapılmış bir menkul haczinin de bulunmadığına dair tutulan İİK. 105 kapsamında aciz belgesi niteliğinde kabul edilen haciz tutanağının da dosyaya ibraz edilmediği anlaşıldığından davanın aciz vesikası yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiği-