Hükme esas alınan bilirkişi raporunda "kredi sözleşmelerinin, önceki taahhüt ve sözleşme bağlantısı kuran bölümlerin boş bırakıldığından hukuken birbirlerinin devamı" olarak kabul edilmemiş ise de, borcun sıfırlandığı gün yeniden kredi çekilmesi ve kredi ilişkisinin hiç sekteye uğramadan devam etmiş olması gibi durumlar dikkate alındığında, her bir kredi sözleşmesinin fiilen birbirinin devamı olarak kabul edilmesi gerektiği ve bu bağlamda kredi sözleşmesinin teminatı olarak senedin de önceden doğan borç ilişkisinin de teminatı olduğunun ve bu durumda tasarrufun borcun doğumundan sonra yapıldığının kabulü gerektiği-
Davalı borçlu şirket hakkında yapılan takibin dayanağı reklama dayalı idare para cezasından kaynaklanmakta olup borcun en erken ilk reklamın yayımlandığı tarihte doğduğunun kabulü gerektiği- Satış tarihinde henüz borç doğmadığından davanın ön koşul yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiği- Davalı üçüncü kişinin dava konusu taşınmaza yaptığı iddiası ile masraflar için bir kısım belgeler sunmuş ise de bu belgelerdeki malzeme ve harcamanın hangi taşınmaz için yapıldığı somutlaştırılıp ispat edilmediğinden bu yöndeki itirazları dikkate alınmadığı, ancak davanın bedele hükmedilmesi halinde bu bedele faiz yürütülmesi mümkün olmadığı- Davalı borçlu şirket açılan tasarrufun iptali davasında üçüncü kişilerle birlikte zorunlu hasım olduğundan, davanın kabulü halinde yargılama giderinden diğer davalılar ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olması gerektiği- 6183 sayılı Yasanın uygulanmasından doğan her türlü davalarda vekalet ücreti tutarı maktu olarak belirleneceği- Davacının alacağı toplam 134.400,00 TL olduğundan ve bedele dönüşme halinde bu miktarın, davanın kabulüne karar verilen taraflardan tahsiline denilmesi gerekirken iki kez tahsil edilecek şekilde hüküm tesisinin de isabetsiz olduğu-
İcra dosyası kapsamından davalı borçlu şirket adına kayıtlı araç ve taşınmaz malların olduğu, bunların üzerinde bir çok haciz ve ipotek olduğu görüldüğünden, mahkemece borçlu adına kayıtlı tüm araç ve taşınmaz mallarını üzerindeki haciz, ipotek ve diğer sınırlamaları gösterir şekilde celp edilerek, gerekirse değerleri konusunda kıymet takdiri yapılarak, araç ve taşınmazın değerlerine göre üzerlerindeki haciz ve ipotekleri karşılamaya giderek davacının alacaklarını karşılamaya elverişli olup olmadığı tespit edilerek borçlunun aciz halinin belirlenmesi gerektiği-
Tasarrufun iptali davasında borçlunun aciz halinin olması gerektiği- Bozmadan sonra davacı alacaklı tarafından borçlu adresinde yapılmış ve İİK. mad. 105 niteliğinde olan bir haciz tutanağı sunulduğundan, ön koşul eksikliğinin giderildiğinin kabulü ile davanın esasına girilmesi gerektiği-
TBK 19'a dayalı iptal davasında taraflar tacir olsa da genel mahkemelerin görevli olduğu-
Dava konusu gayrimenkulün boşanma davası sonucunda verilen tazminatlardan sonra davalı üçüncü kişiye borcun çok üzerinde değeri bulunan dava konusu gayrimenkulün devredilmiş olması ve davalılar arasında akrabalık ilişkisi bulunduğunun ve davalı tanık beyanlarına göre "davalı üçüncü kişinin davalı borçlunun durumunu bildiği" yönündeki beyanlarını değerlendirilmeksizin eksik incelemeye dayalı davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğu-
İcra dosyası kapsamından davalı borçlu şirket adına kayıtlı araç ve taşınmaz malların olduğu anlaşılıyor ise de gelen bir kısım kayıtlardan taşınır ve taşınmaz üzerinde bir çok haciz ve ipotek olduğu görüldüğünden mahkemece, borçlu adına kayıtlı tüm araç ve taşınmaz malların üzerindeki haciz, ipotek ve diğer sınırlamaları gösterir şekilde celp edilerek, gerekirse değerleri konusunda kıymet takdiri yapılarak, araç ve taşınmazın değerlerine göre üzerlerindeki haciz ve ipotekleri karşılamaya giderek davacının alacaklarını karşılamaya elverişli olup olmadığı tespit edilerek borçlunun aciz halinin belirlenmesi gerektiği-
Borçlu A.Ş'in kurucu ortaklarından biri olan davalı limited şirketinin dava konusu parseli aynı şirketten satın alırken İİK. mad. 280 uyarınca borçlunun içinde bulunduğu mali durumu bilmemesinin mümkün olmadığı- Takibe konu ilamda alacağın dayanağı eser sözleşmesi olup borcun doğum tarihi kesinleşen ilam ile bu eser sözleşmesinin tarihi olduğu ve aksinin tanık beyanları ile ispatının mümkün olmadığı- Satışı borcun doğumundan önce olan taşınmazlar ile ilgili tasarrufun iptali davasının ön koşul yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiği-
Muvazaaya dayalı davalarda davacının icra takibine geçmesi ve aciz belgesi almasına gerek olmadığı- İİK 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen iptal davası açma hakkı davacının genel hükümlere,muvazaaya dayanarak dava açmasına engel olmadığı, davacının iddiasını kanıtlaması halinde iddianın taşınmazın aynına ilişkin olmadığı, alacağın  tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek İİK mad. 283/1,2 maddesinin kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacının taşınmazların haciz ve satışını isteyebileceği-
Davacı vekilinin dava dilekçesinde açıkça (TBK. mad 19 gereğince) "muvazaa" hukuksal nedenine dayanması durumunda, mahkemenin hukuki tavsif yapamayacağı ve bu durumda mahkemece davanın (İİK. 277 vd.) tasarrufun iptali davası olarak nitelendirilerek hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilemeyeceği-