Bildirilen hukuki sebeplerle bağlı olmayan hakimin hukuki sebebi kendiliğinden bulup uygulamakla sorumlu olduğu (HMK. mad. 33)-  Dava dilekçesindeki ileri sürüşe ve yargılama sırasındaki sözlü ve yazılı açıklamalara göre, davanın niteliği itibarıyla TBK'nun 19. maddesinde düzenlenen dava konusu işlemin danışıklı (muvazaalı) yapıldığı iddiasına dayalı tasarrufun iptali davası olması halinde, davacının icra takibine geçmesi ve aciz belgesi almasına gerek bulunmadığı ve davanın alacağın tahsiline yönelik bulunduğu gözetilerek iptal ve tescile gerek olmaksızın davacının taşınmazların haciz ve satışını isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerekeceği- Davanın TBK. mad. 19 uyarınca açıldığının kabulü ile dava dilekçesinde gösterilen ecirimisile ilişkin dava dosyasının akıbeti araştırılıp, kesinleşmesi beklenerek, maddi ve hukuki olgulara göre değerlendirme yapıldıktan sonra oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği- Davalı borçlunun aciz halinde bulunup bulunmadığının, davalı borçlunun beyan edildiği gibi üzerine kayıtlı traktörü ya da alacağı karşılayacak bir malvarlığı bulunup bulunmadığının mahkemece araştırılması gerektiği-
Tasarrufun iptaline ilişkin ilamda hükmedilen tazminat ve fer'ilerine ilişkin alacak kalemlerinin ilk takip dosyası üzerinden tahsili mümkün iken ayrı bir takibe konu edilmesinin usul ekonomisine aykırı olduğu, ikinci takibin iptaline karar verilmesi gerektiği-
Dinlenen davalı tanıklarından ... ve ....' nin beyanlarında davalı borçlu ile davalı 3. kişinin aynı binada oturdukları, komşuluk ilişkisi olduğunun belirtilmiş olduğu- Mahkemece İİK'nun 280.maddesine göre üçüncü kişinin davalı borçlu ile aynı apartmanda komşuluk ilişkisi olduğunun anlaşılmasına göre; davalı 3. kişinin borçlunun mali durumu ve alacaklılarını ızrar kastını bilen veya bilmesi gereken şahıslardan olup olmadığının değerlendirilerek sonucuna göre hüküm kurulması gerekeceği-
Tasarrufta bulunanın alacaklıya gerçek bir borcu olmadığı iddia ediliyorsa, bu durumda tasarruf sahibinin öncelikle borçlu sıfatı çözümlenmesi gerektiği, bu nedenle, üçüncü kişi-davalının, borcun gerçek olmadığı iddiası ve muvazaanın varlığı yönündeki savunmasının araştırılmasında zorunluluk bulunduğu-
İradesi sakatlanarak ve kandırılarak davaya ve takibe konu senetlerin imzalattırıldığı iddiasıyla yapılan haksız takibin iptali, senetlerin iptali ve borçlu olunmadığının tespitine ilişkin menfi tespit davasında; iddiaların ispatlanamadığı, bono ile ilgili icra takibinin 2007 yılında yapıldığı, icra takibinden sonra bile bu iddialara dayalı bir davanın açılmadığı, imza itirazı ile ilgili iddiaların ispatlanamadığı, davanın kambiyo senedine karşı açıldığı, senede karşı ileri sürülebilecek her türlü iddianın yazılı delil ile kanıtlanmasının gerektiği, davacının iddialarının ispatlanamadığı, davacının iddia ettiği olaylarla ilgili başvurularının olayın olduğu tarihte yapılması gereken başvurulardan olduğu, iddia edilen olayların üzerinden çok uzun süre geçtiği, davacının zamanında yapması gereken başvurularını yapmadığı ve bununda hayatın olağan akışına aykırı olduğu, davacının davasını ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilip, verilen kararın ve dolayısıyla alacağın kesinleşmiş olmasına rağmen; davacının gerçek bir alacağı olduğunun kanıtlanamadığı, mücerret bir borç ikrarı içeren kambiyo senedine dayalı bir takibe geçilmişse de, davacının ne iş yaptığını kanıtlayamadığı, borç verdiği konusunda herhangi bir delil sunamadığı, davalı borçlu ile nasıl bir ticari ilişkisi olduğunu açıklayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesinin doğru görülmediği-
"Alacaklı banka ile borcun tasfiyesi hususunda sözleşme imzaladığı, borcun ödendiği, buna ilişkin belge örneklerinin sunulduğu" anlaşıldığından, davacı banka ile yapılan sözleşmeler değerlendirilmek ve davacının alacağı ile ilgili araştırma yapılmak suretiyle sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği-
TBK mad. 19 göre davanın açılabilmesi davacının İİK mad. 277 ve devamı maddelerine dayalı olarak açılan tasarrufun iptali davasından farklı olarak davacının kesinleşmiş bir alacağının varlığı ön koşul olmadığı, ancak davacının bu davayı açmakta hukuki yararı olması için davalıdan bir alacağının olması gerektiği birlikte değerlendirildiğinde, davacı ile davalı mahkeme ilamı ile boşandıkları, boşanmada davacı lehine mali haklara hükmedilmediği, davacı tarafından herhangi bir katkı payı alacağı davası açılmadığı anlaşıldığından, davanın hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiği-
Borçlu adresinde yapılan haczin anılan borçlunun ödeme emrinin tebliğ edildiği adres olmadığı gibi, borçlunun adresten taşındığı tespit edildiğinden, borçluya ödeme emri bir başka adreste tebliğ edildiği halde bu adreste yapılmış haciz olmadığı gibi borçlunun başka adresi de araştırılmamış, borçlu hakkında bir aciz belgesi de sunulmamış olduğundan, haciz tutanağının İİK. mad. 105 kapsamında aciz belgesi niteliğinde olmadığı ve bu nedenle davanın ön koşul yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiği- Sulh sözleşmesini imzalayan 3 taraf yönünden konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesi gerektiği-
Taraf teşekkülü davanın her aşamasında kendiliğinden dikkate alınması gereken bir husus olduğu- Mahkemece iflas kararın kesinleşip kesinleşmediği araştırılarak kesinleşmemiş ise kesinleşmesinin bekletici mesele yapılması, karar kesinleşmiş ise iflas masasından 1. ve 2. alacaklılar toplantısının yapılıp yapılmadığı, İİK. mad. 245 uyarınca davacıya tasarrufun iptali davası yönünden yetki verilip verilmediği sorularak, davaya davacının mı, yoksa masanın mı devam edeceği belirlenmesi gerektiği-
Davalı dördüncü kişi yönünden ivazlar arasındaki fahiş fark yeterli olmayıp kötü niyetinin ispatlanmış olması gerektiği, bu davalı yönünden İİK. mad. 280/3 hükmümün de uygulanamayacağı-  Kötü niyeti ispatlanamadığından davalı dördüncü kişinin yönünden davanın reddine, İİK. mad. 283 gereğince davalı üçüncü kişinin taşınmazı elinden çıkardığı tarihteki değeri oranında tazminatla sorumlu tutulması gerektiği- İcra dosyalarından; birinde yapılan hacizde, haciz tutanağı İİK. mad. 105 anlamında geçici aciz vesikası niteliğinde ise de; diğer icra dosyalarında borçlu adresinde yapılmış bir haciz olmadığı gibi aciz belgesi de sunulmamış olduğundan, borçlu şirketin aciz halinin sözü edilen icra dosyaları yönünden sabit olmadığı ve bu nedenle; davacının yalnızca aciz vesikası sunulan icra dosyasındaki alacak miktarı ile sınırlı olarak İİK. mad. 283 gereğince davalı üçüncü kişinin taşınmazı elinden çıkardığı tarihteki değeri oranında tazminatla sorumlu tutulması gerektiği-