Borcun doğumu faktöring sözleşmesine dayanmakta olduğundan, borcun doğum tarihinin, faktöring sözleşmesinin imzalandığı tarih olduğu göz önünde bulundurularak, borcun tasarruftan önce doğduğu- Borçlu adına kayıtlı taşınmazlar üzerine davacı tarafından konulmuş hacizler olduğu ve kıymetlerinin davacı alacaklının alacağını karşılamaya yeter miktarda olup olmadığının net olarak açıklığa kavuşturulmadığı görüldüğünden, mahkemece, sözü edilen taşınmazlarla ilgili kıymet takdirleri yaptırılarak alacaklının alacağına yeter derecede olup olmadığının belirlenmesi gerektiği-
Haciz tarihinde dava konusu gayrimenkulün tapu resmi senedine göre davalı borçluya değil, diğer davalıya ait olduğu anlaşıldığından; mahkemece haciz tarihinde adreste borçlunun ikamet edip etmediğine dair resmi kayıtların dosya içerisine alınarak araştırılması gerektiği,bu nedenle haciz tutanağının geçici aciz vesikası olarak kabul edilerek işin esasına girilemeyeceği-
Borçlu hakkında aciz vesikası alınmamakla birlikte, borçlu kayıp ve adresi saptanamıyorsa, saptanan ve bilinen adreslerinde de icraca, borçlunun haczi kabil malının bulunmadığı tespit edilmiş ise, bu takdirde aciz hali gerçekleşmiş sayılacağı- Somut olayda, davacı alacaklı tarafından davalı borçlu aleyhine aynı gün üç icra takibi başlatılmış, ödeme emirleri üç icra takip dosyasında da aynı gün borçluya tebliğ edildiği; bir takip dosyasında borçlu adresine haciz için gidildiğinde; Borçlunun hazır olduğu ve alınan beyanında borçtan bilgisi olduğunu ancak şu an ödeme gücünün olmadığını kabul etmiş ve evde haczi kabil eşyaya rastlanılmadığı belirtildiği; diğer icra dosyalarında borçlunun adresine hacze gidilmemişse de; davacı alacaklı tarafından aynı gün başlatılan takip dosyasında gidilen hacizde evde haczi kabil mal bulunamadığı ve borçlunun beyanına göre de ödeme gücü olmadığı anlaşıldığından davalı borçlunun diğer icra dosyaları yönünden de aciz halinin gerçekleştiği kabul edilerek davanın bu icra dosyaları yönünden de kabulüne karar verilmesi gerektiği-
Davacı alacaklının da aralarında bulunduğu kişiler hakkında "senet yağması", "örgüt kurmak" suçlarından dava açıldığı ve mahkumiyet kararı verildiği ve bu miktar borcu verebilecek maddi gücü olmadığını, borçlu ile üçüncü kişi arasında dava konusu taşınmazla ilgili anlaşmazlık olduğu haklarında şikayet dilekçeleri verildiği anlaşılmakla, tasarrufun iptali davasının alacağın gerçek olmadığı dolayısı ile ön koşul yokluğundan reddine karar verilerek davalılar lehine maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği-
Kesin veya geçici aciz vesikasının, iptal davasının açılmasından önce alınmasının zorunlu olmadığı- Bozmadan sonra karar düzeltme aşamasında bile alınıp ibraz edilmesinin yeterli olduğu- Borçlunun haczi kabil malının bulunmaması halinde durumu tespit eden haciz zaptının, geçici aciz belgesi niteliğinde kabul edilebileceği- Borçlu şirket adresinde yapılan hacizde borca yeter mal bulunamamış ve borçlu adına kayıtlı 8 adet taşınmaz üzerinde davacı alacaklıdan önce 5 alacaklı bulunmakta olup bir başka dosyadan yapılan kıymet takdiri raporuna göre davacıdan önceki alacaklıların borçlarını karşılaması dahi mümkün olmadığından, davalı borçlunun aciz halinin gerçekleştiğinin kabulü ile tasarrufun iptali koşullarının değerlendirilmesi gerektiği-
Davacının takibe esas bononun lehtarı iken senedi ciro ederek borçlu konumuna geldiği ve davalı şirket yönünden borç senedin tanzim tarihinde doğduğu, takip konusu alacağın davalı tarafından temlik alınması durumunda, borcun temlik tarihinde doğmuş olduğu sonucunu doğurmadığı, tasarruf, borcun doğumundan sonra yapıldığından ve dava konusu taşınmaz aynı zamanda petrol işyeri olduğundan İİK. mad. 280/3 uyarınca tasarrufun iptali gerektiği-
Tasarrufun iptali davasına konu ruhsat sahalarının dava dışı 4. kişiye devredilip devredilmediğinin araştırılarak, devredilmiş olması halinde davacıya seçimlik hakkı hatırlatılarak davayı 4. kişiye yöneltip yöneltmediği veya davayı nakden tazminata dönüştürüp dönüştürmediği sorularak 4. kişiye yöneltilmesi halinde dahili dava dilekçesi ve duruşma gününün 4. kişiye tebliği ile taraf teşkilinin sağlanması, davacının 4. kişi yönünden bildireceği deliller ile 4. kişinin bildireceği deliller toplanarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Borçlu adına kayıtlı araç üzerinde 97 tane haciz bulunduğu, borçlunun halen kayıt maliki olduğu taşınmaz üzerinde haciz bulunup bulunmadığının dosyada yer alan tapu kayıtlarından anlaşılamadığı görülmekle, mahkemece bu taşınmaz üzerindeki hacizleri de gösteren tapu kayıtları getirtilerek taşınmazın değeri ve haciz miktarlarına ve araç değerine göre borçlunun aciz durumunun oluşup oluşmadığının araştırılması gerektiği- Davalı borçlu ile davalı üçüncü kişinin anlaşma suretiyle ilk oturumda boşanmalarına karar verilmiş olması ve borçlunun dava konusu mallarını eşine temlik etmesi, alacaklıdan mal kaçırmak kastını gösterdiğinden, mahkemenin dinlenen tanık anlatımlarına göre taraflar arasındaki boşanmanın ve buna göre dava konusu taşınmazın boşandığı eşine devrinin muvazaalı olduğu hususunun kanıtlanamadığına dair gerekçesinin yerinde görülmediği- Dava şartı olan geçerli bir aciz vesikasının bulunmaması nedeniyle davanın reddine karar verilmesi sebebi ile davalı lehine sonucu itibari ile de maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği-
TBK. mad. 19 uyarınca açılan muvazaalı işlemin iptaline ilişkin davada, davacının iddiasını kanıtlaması halinde, iddianın taşınmazın aynına ilişkin olmadığı, alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek İİK. mad. 283/1,2 kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacının taşınmazların haciz ve satışını isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerekeceği- Bu madde sadece davacıya haciz ve satış isteme yetkisinin kıyasen uygulanmasına ilişkin olduğundan, üçüncü kişinin tazminatla sorumlu tutulamayacağı- Bu tür davalarda aciz belgesi alınmasına gerek olmadığı- TBK mad. 19'adayalı olarak açılan muvazaalı işlemin iptali davalarında icra takibinin yapılması şart olmayıp davacının davalı borçludan bir alacağının olması yeterli olduğu, bu nedenle davacının alacağı ie ilgili olarak davanın akıbeti araştırılarak kesinleşmesi beklenmeden İİK mad. 277 vd. maddelerinden kaynaklanan dava imiş gibi kesinleşmiş bir alacağın varlığının aranması ve alacak miktarı tam olarak belirlenmeden davalı borçlunun mal varlığının borcuna yetip yetmeyeceğinin bu aşamada belirlenemeyeceğinden davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğu-
Devirlerin alacaklıyı zarara uğratmak amacıyla yapılıp yapılmadığının tespiti açısından; devredilen taşınmaz satış sözleşmeleri getirtilerek, taşınmazların tasarruf tarihindeki gerçek değeri ile satış değeri arasında fahiş fark olup olmadığı konusunda bilirkişi incelemesi yaptırılıp, sanık ve taşınmazı satın alan kişiler dinlenerek, taşınmazı satın alan şahıslar ile sanıklar arasında yakın akrabalık ya da yakın arkadaşlık ilişkilerinin bulunup bulunmadığı, taşınmazların halen kimin kullanımında olduğu, satış bedellerinin ödenip ödenmediği belirlenmeden, icra dosyasında borçlulara ait haciz konulan diğer gayrimenkuller üzerinde başka dosyalardan dolayı yapılan hacizlerin bulunup bulunmadığı ve sanıklar üzerinde borcu karşılamaya yeterli malvarlığı bulunup bulunmadığı hususunda bilirkişi incelemesi yaptırılmadan ve suça konu tasarrufun iptaline ilişkin davanın kesinleşmesi beklenilmeden eksik kovuşturma ile yazılı şekilde beraat kararı verilmesinin hatalı olduğu-