İİK. 277 vd. göre «tasarrufun iptâli davası» açılabilmesi için, davacının davalıdaki alacağından dolayı yaptığı icra takibinin kesinleşmiş olması ve bu takip(ler) sonucu alacaklının «aciz belgesi»ne dayanması gerekirse de, davacı-alacaklı tarafından açılmış veya açılacak alacak (tazminat) davasını sonuçsuz (karşılıksız) bırakmak amacı ile kötü niyetli borçlu davalı ile diğer davalı üçüncü kişi arasında yapılmış olan danışıklı (muvazaalı) mal kaçılmaya yönelik hukuki işlemlerin (tasarrufların) iptâli için de -BK. 18’e (şimdi; TBK. mad. 19) dayalı olarak- iptâl davası açılabileceği, bu davanın dinlenebilmesi için, davacı-alacaklının ayrıca «aciz belgesi» ibraz etmesine gerek bulunmadığı-
6183 sayılı yasa uyarınca kamu alacağından dolayı iptâl davası açılabilmesi için, -davadan önce veya dava sırasında- kesinleşmiş ve ödenmemiş bir kamu alacağının bulunmasının zorunlu olduğu–
Davacı alacaklı tarafından "kendisine borçlu olan davalı ile diğer davalı üçüncü kişi arasındaki işlemin, danışıklı (muvazaalı) olduğu, kendisini alacağından yoksun bırakmak amacıyla yapılmış olduğu" ileri sürülerek BK. 18 (şimdi; TBK. mad. 19) dayanılarak iptâl davası açılabileceği, muvazaanın onlara karşı işlenmiş bir "haksız fiil" niteliğinde olduğu, bu davanın dinlenebilmesi için, davacı-alacaklının ayrıca "aciz belgesi"ne dayanmak zorunda olmadığı, davadan muvazaanın varlığının anlaşılması halinde, İİK. 283/I'e göre "iptâl ve tescil olmaksızın taşınmazın haciz ve satışının istenebileceğine" karar verilmesi gerekeceği–
İstihkak davasının açıldığı tarihte hukuken geçerli bir haciz bulunmaması halinde, bu hacizle ilgili olarak açılan davada hukuki yarar bulunmadığından davanın reddi gerekirken "konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına" şeklinde hüküm kurulmasının yasaya uygun olmadığı- Haczin, borçluya ödeme emrinin tebliğ edildiği, borç kaynağı çekle belirtilen takip talebindeki adreste yapıldığı, bu tarihten önce aynı adreste yapılan haciz sırasında da borçlu şirket yetkilileri bizzat hazır bulundukları anlaşıldığından, İİK. mad. 97/a uyarınca, mülkiyet karinesinin borçlu, (dolayısıyla davalı karşı davacı alacaklı) yararına olacağı- Davacı-karşı davalı şirket, "işyerini boş olarak kiraladığını" ileri sürmüşse de, borçlu şirketin kullandığı ticarel nvani altında aynı ürünlerin satışının yapıldığı, çalışanlarının aynı şahıslar olması ve borç doğumundan sonra borçlu tarafından bir kısım malların devredilerek anılan şirketin aynı mallan bu kez davacıya satış olarak gösterilmesi olguları karşısında işyerinin üstü örtülü devir niteliğinde davacı şirkete devredildiğinin kabulü gerektiği- İşyeri devrinin İİK. mad. 44 koşullarına uygun olarak yapıldığı iddia ve isbat olunamadığı gibi, devralan 3. kişinin devraldığı şirketin borçlarından alacaklılara karşı sorumlu olacağı açık olduğundan, davacı karşı davalı 3. kişinin davasının reddine, davalı karşı davacı alacaklı tarafından açılan tasarrufun iptali davasının ise kabulüne karar verilmesi gerektiği- Borçluya ait olan davacı 3. kişi şirketle ilgili bulunmayan finansal kiralama sözleşmesine dayanarak davanın reddine karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Borçlunun ev ve işyeri adreslerinde tutulan haciz tutanaklarında "borçlunun bu adreslerden ayrılmış olduğu"nun belirtilmiş olması ve tapu, trafik ve bankalara yazılan müzekkerelere verilen cevaplardan "borçlunun, borcuna yetecek malvarlığının bulunmadığı"nın anlaşılması halinde, düzenlenen tutanakların "geçici aciz belgesi" niteliğinde sayılacağı-