Bankacılık Kanunu'nda -5411 sayılı Kanunun geçici 13. maddesi uyarınca- TMSF tarafından açılan tasarrufun iptâli davalarında aciz belgesi aranması şartının ortadan kaldırılmış olduğu–
Fon'a devredilen bankalar tarafından açılan tasarrufun iptâli davalarında -5411 sayılı Kanunun geçici 13. maddesi uyarınca- "aciz belgesi" aranmayacağı–
İİK. 277 vd. göre «tasarrufun iptâli davası» açılabilmesi için, davacının davalıdaki alacağından dolayı yaptığı icra takibinin kesinleşmiş olması ve bu takip(ler) sonucu alacaklının «aciz belgesi»ne dayanması gerekirse de, davacı-alacaklı tarafından açılmış veya açılacak alacak (tazminat) davasını sonuçsuz (karşılıksız) bırakmak amacı ile kötü niyetli borçlu davalı ile diğer davalı üçüncü kişi arasında yapılmış olan danışıklı (muvazaalı) mal kaçılmaya yönelik hukuki işlemlerin (tasarrufların) iptâli için de -BK. 18’e (şimdi; TBK. mad. 19) dayalı olarak- iptâl davası açılabileceği, bu davanın dinlenebilmesi için, davacı-alacaklının ayrıca «aciz belgesi» ibraz etmesine gerek bulunmadığı-
Aciz belgesi ibraz etmenin, tasarrufun iptali davalarında davanın görülebilme koşulu olduğu, mahkemece kendiliğinden gözönünde bulundurulacağı ve bu belgenin dava açılmadan, dava açıldıktan sonra veya temyiz aşamasından hatta hükmün Yargıtayca onanmasından/bozulmasından sonra ya da karar düzeltme aşamasında bile sunulabileceği–
Tasarrufun iptali davasının dinlenebilmesi için, davacı alacaklının alacağının gerçek bir alacak olması gerektiği- Mal varlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun, alacaklılarına zarar verme kastıyla yaptığı tüm işlemlerin, borçlunun içinde bulunduğu malî durumunun ve zarar verme kastının işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde iptal edilebileceği-
Danışıklı (muvazaalı) işlem (BK. 18; şimdi; TBK. mad. 19) nedeniyle hakları zarara uğratılan üçüncü kişilerin, bu danışıklı (muvazaalı) işlemin geçersizliğini ileri sürebilecekleri, çünkü danışıklı (muvazaalı) bir hukuki işlemin onlara karşı işlenmiş bir "haksız fiil" niteliğinde olduğu, "desteklerini öldüren" davalının (ya da "trafik kazasında yaralanmasına neden olan" davalının veya "boşanma davasına bağlı olarak açılan maddi/veya manevi tazminat veya nafaka davalarında, boşandığı eşinin") diğer davalıya -kendilerine tazminat (ya da nafaka) ödememek için- yaptığı danışıklı (muvazaalı) satış işleminin iptali istemiyle davacılar (alacaklılar) tarafından iptal davasında, davacıların açtıkları tazminat (ya da ceza) davasının sonucunun beklenilmeden davacıların davalıdan ne kadar alacaklı olduğu belirlenmeden, iptal davasının sonuçlandırılamayacağı–
Davacının zararının desteğin ölüm gününde doğduğunun benimsenmesinde zorunluluk bulunduğu- Ölüme yol açan aleyhine davacı tarafından tazminat davası açıldığı dosyadaki bilgilerden anlaşıldığı- Yargılama sonunda davaya konu edilen satışın danışıklı olduğunun kanıtlanması halinde davacı, satışa konu edilen maldan da alacağın tahsili için yararlanabilecekleri- Ancak, davacının bu hakkı ayni değil şahsi sonuç doğuracağından, danışıklı işlemin kanıtlanması durumunda araç sahibi hakkındaki tescilin iptâli değil, İcra ve İflâs Yasasının 283/1. maddesi kıyasen uygulanarak, iptâl ve tescile gerek olmaksızın aracın haciz ve satışına karar verileceği- Bu davada güdülen amaç da bu olduğundan, davacının karşılanması gereken bir alacağı bulunup bulunmadığının belirlenmesi gerekeceğinden, bunun için de davacının açtığı tazminat davasının sonucu beklenilmeli ve ona göre karar verilmesi gerekeceği-