Somut olayda takip dayanağı çekin ibraz tarihinin 20/12/2006, bu çekin teslim edilme tarihini gösteren tevdii bonosunun tarihi ise 20/07/2006 olduğu, iptali istenen taşınmazın ilk satış tarihinin 2005 olduğu nazara alınarak, davacı alacağının dayanağını teşkil eden çekin keşide edilmesine neden olan ticari ilişkinin başlangıç tarihine yönelik olarak gerektiği takdirde defter incelemesi de yaptırılmak suretiyle bir araştırma yapılamadan, yani, alacağın doğum tarihinin iptali istenen satıştan önce olduğu kesinleştirilmeden, davanın kabulünün isabetsiz olduğu-
Aciz belgesinin dava açılmadan dava açıldıktan sonra veya temyiz aşamasından ve hatta hükmün Yargıtay'ca onanmasından veya bozulmasından sonra bile sunulma olanağının bulunduğu- Haciz sırasında düzenlenen haciz tutanağı içeriğinden borçlunun haczedilen mallarının borcu karşılamadığı gibi takip dosyasında yapılan araştırmada da borca yetecek haczi kabil malının bulunmadığının anlaşıldığı, bu durumda tarihli haciz tutanağının İİK.nın 105. maddesi uyarınca geçici aciz vesikası niteliğinde olduğunun kabulü ile dava şartının gerçekleştiği düşünülerek tarafların delillerinin toplanması, ondan sonra hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği-
Haciz sırasında hacze kabil mal olmadığının belirlendiği yine borçlunun icra dosyasına göre borcu karşılayacak değerde malı olmadığı bu durumda aciz halinin varlığının kabul edilmesi gerektiği-
Danışıklı işlem ile üçüncü kişilerin haklarının zarara uğratıldığının benimsenebilmesi için onların, danışıklı işlemde bulunandan alacakları bulunmalı ve danışıklı işlem o alacağın ödenmesini önlemek amacıyla yapılmış olması gerektiği- Zarara uğradıklarını ileri süren üçüncü kişilerin, danışıklı işlemde bulunduğu iddia edilen kişi hakkında tazminat davası açmış olmaları, bu davanın kabulü için tek başına yeterli olmadığı- TBK. mad. 19 kapsamında açılmış muvazaa nedenine dayalı iptal istemine ilişkin davada, davacının açmış olduğu tazminat davalarının sonucunun beklenmesi gerektiği-
İpoteğin paraya çevrilmesi yoluyla yapılan takipte borçlunun, süreli ipoteklerde ipoteğin vadesi gelmeden takibe konulamayacağı gerekçesiyle daha önce mahkemece icra emri iptal edildiği halde, alacaklı tarafça yeniden icra emri gönderilmesi talebinde bulunulduğunu belirterek, kendisine gönderilen ikinci icra emrinin iptalini talep etmiş, mahkemece vadenin dolduğu ve yeni bir icra emri gönderilebileceği gerekçesiyle (mahkemece) istemin reddine karar verildiği- İlk icra emrinin iptali istemiyle daha önce Ankara 2.İcra Mahkemesi'ne başvurulduğunda mahkemece her ne kadar vade dolmadan takip başlatıldığı gerekçesiyle icra emri iptal edilmiş ise de, aslında bu karar niteliği itibariyle o tarihte takip yapılamayacağı sonucunu da içermekte olup, bu durumda aynı takipte borçluya yeniden icra emri gönderilemeyeceği- O halde alacaklı tarafça bu karardan sonra vadenin dolması nedeniyle yeni bir takip başlatılması gerekirken, icra müdürlüğünce talep üzerine eski icra dosyası üzerinden borçluya yeni bir icra emri gönderilmesinin usulsüz olup, mahkemece borçlunun şikayetinin kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle istemin reddi yönünde hüküm tesisinin isabetsiz olduğu-
Tasarrufun iptali davalarının dinlenebilmesi için borcun, iptali istenen tasarruftan önce doğması dava ön koşulu olup, bu hususun mahkemece re'sen araştırılması gerektiği- Dava koşulu gerçekleşmediği taktirde işin esası hakkında hüküm kurulamayacağı- Borçlu ile davacı arasında imzalanan sözleşme ile takibin dayanağı olan ileri tarihli çeklerin verildiği ve bu hususun çek tevdii belgesine de yazıldığı anlaşılmakla borcun doğum tarihinin, çeklerin üzerinde yazılı tarih değil faktoring sözleşmesinin imzalandığı tarih olduğu-
Alacağa mahsuen yapılan taşınmaz devrinin mutad ödeme vasıtası olmadığı (İİK. mad. 279/1-2)- Ticari ilişkilerinden dolayı davalının borçlu şirket'in alacaklılarından mal kaçırmak ya da alacaklılarını ızrar kastı ile hareket ettiğini bilebilecek kişilerden olduğu (İİK. mad. 280/I)- İİK. mad. 280/son uyarınca, ticari işletmenin veya işyerindeki mevcut ticari emtianın tamamını veya mühim bir kısmını devir veya satın alan yahut bir kısmını iktisapla beraber işyerini sonradan işgal eden şahsın, borçlunun alacaklılarını ızrar kasdını bildiği ve borçlunun da bu hallerde ızrar kasdiyle hareket ettiğinin kabul edildiği, karinenin ancak iptal davasını açan alacaklıya devir, satış veya terk tarihinden en az üç ay evvel keyfiyetin yazılı olarak bildirildiğini veya ticari işletmenin bulunduğu yerde görülebilir levhaları asmakla beraber Ticaret Sicili Gazetesiyle; bu mümkün olmadığı takdirde bütün alacaklıların ıttılaını temin edecek şekilde münasip vasıtalarla ilan olunduğunu ispatla çürütülebileceği- Tasarrufun iptali davalarının dinlenebilmesi için borcun, iptali istenen tasarruftan önce doğması dava önkoşulu olup mahkemece res'en araştırılması gerektiği- Davacı takibinin dayanağını oluşturan çekin keşide tarihi, davalıya yapılan satış tarihinden daha ileri tarihli olduğu görüldüğüne göre, çekin vadeli olarak tanzim edilip edilmediği üzerinden durularak ve gerekirse alacaklı ile borçlunun ticari defterlerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak sonucuna göre davanın incelenmesi gerekeceği-
Davacının alacağı ilama dayalı olsa da takip konusu ilamın davalı tarafından tehiri icra talepli olarak temyiz edildiği ve ilamın henüz temyiz incelemesinde olup kesinleşmediği, davalı borçlunun tehiri icra kararı almak amacıyla takip konusu alacağı depo ettiği anlaşıldığından kararın kesinleşmesinin beklenerek sonra diğer iptal koşulları yönünden değerlendirme yapılması gerektiği- Davacı vekilinin İİK. mad. 282 'deki usuli eksikliği esas dava üzerinde gidermesi yerine ayrı dava açması usul ekonomisine uygun olmadığı gibi birleştirilen dava da hukuki anlamda ayrı bir dava olmadığından davacılar yararına esas dava üzerinden tek vekalet ücreti takdiri gerektiği-
Tasarrufun iptali davalarında, davacı alacaklı tarafından kesin veya geçici aciz belgesinin ibraz edilmesinin gerekeceği ancak davalı borçlular aleyhine yapılan takiplerde, borcu karşılayacak menkul ya da gayrimenkul mallarının bulunamaması, borçluların bilinen adreslerinden taşınmış olmaları, yeni adreslerini bildirmemeleri, mal beyanında bulunmamış olmaları ve tapu müdürlükleri ile bankalara yazılan müzekkerelerden de bir sonuç alınamaması karşısında, icra dosyası kapsamından borçluların "aciz hali"nin mevcut olduğunun kabul edileceği-
Borç, asıl borçlu tarafından ödenmiş olduğu halde -borcu üçüncü bir kişinin ödediği ileri sürülerek- alacak bir başka 3. kişiye temlik edilmiş ise de, yapılan bu işlemin borçlunun bir tasarrufu olarak kabulü gerekeceği, bu durumda aynı kasaba nüfusuna kayıtlı olmaları ve dosya kapsamından hakkında çok sayıda icra takibi ve tasarrufun iptali davası olması, hatta kendisi tarafından da temlik alınan icra takibine devam edilmesi nedeniyle davalı üçüncü kişinin borçlu davalının mali durumu ile alacaklıları ızrar kastını bilen veya bilmesi lazım gelen kişilerden olup olmadığının irdelenmesi ve bu hususun karar yerinde tartışılması gerekirken yanlış değerlendirme sonucu yazılı olduğu üzere davanın reddine karar verilemeyeceği-