Tasarrufun iptali davalarında, davacı alacaklı tarafından kesin veya geçici aciz belgesinin ibraz edilmesinin gerekeceği ancak davalı borçlular aleyhine yapılan takiplerde, borcu karşılayacak menkul ya da gayrimenkul mallarının bulunamaması, borçluların bilinen adreslerinden taşınmış olmaları, yeni adreslerini bildirmemeleri, mal beyanında bulunmamış olmaları ve tapu müdürlükleri ile bankalara yazılan müzekkerelerden de bir sonuç alınamaması karşısında, icra dosyası kapsamından borçluların "aciz hali"nin mevcut olduğunun kabul edileceği-
Borç, asıl borçlu tarafından ödenmiş olduğu halde -borcu üçüncü bir kişinin ödediği ileri sürülerek- alacak bir başka 3. kişiye temlik edilmiş ise de, yapılan bu işlemin borçlunun bir tasarrufu olarak kabulü gerekeceği, bu durumda aynı kasaba nüfusuna kayıtlı olmaları ve dosya kapsamından hakkında çok sayıda icra takibi ve tasarrufun iptali davası olması, hatta kendisi tarafından da temlik alınan icra takibine devam edilmesi nedeniyle davalı üçüncü kişinin borçlu davalının mali durumu ile alacaklıları ızrar kastını bilen veya bilmesi lazım gelen kişilerden olup olmadığının irdelenmesi ve bu hususun karar yerinde tartışılması gerekirken yanlış değerlendirme sonucu yazılı olduğu üzere davanın reddine karar verilemeyeceği-
Tasarrufun iptali davasında alacaklının alacağının kesinleşmiş olması dava şartı ise de iptale konusu tasarruf işleminin yapıldığı tarihten önce borcun doğmuş olması yeterli olup, bu tarihten önce takibin de kesinleşmiş olmasının görülebilme koşulu olmadığı- Dava konusu "yat'ın ticari nitelikte ve borçlu şirketin ticari işletmesine dahil olduğu­ anlaşıldığından, ticari işletmenin tamamını veya mühim bir kısmını teşkil edip etmediği hususunda yeterli araştırma yapılmadan, ticari işletmenin faaliyet alanı, satılan malın niteliği de göz önüne alınarak gerektiğinde uzman bilirkişiden gö­rüş alınmak ve borçlu defterleri üzerinde inceleme yaptırılmak suretiyle İİK. mad. 280/son şartlarının oluşup oluşmadığı değerlendirilmeden hüküm kurulmasının isabetsiz olduğu-
Davacı tarafın, dava dilekçesinde her ne kadar aciz vesikasından söz etmiş ise de olayların açıklanması kısmında İİK. hükümlerinin benzetme yoluyla uygulanmasını istemiş ve hukuki sebepler bölümünde de muvazaa hükümlerine dayandığı ; cevaba cevap dilekçesinde dahi davanın Borçlar Kanunu kapsamında açılmış olduğunu sarih olarak belirttiği; davanın muvazaa hükümleri kapsamında değerlendirilip buna istinaden taraf delillerinin toplanıp sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Davalı 4.ve 5. kişinin kötüniyetli oldukları ispatlanamadığından adı geçen davalılar hakkındaki davanın reddine karar verilmesi gerekeceği- Davalı ile 3. kişi arasındaki dava konusu tasarruf yönünden anılan taşınmazın tapudaki satış bedeli ile bilirkişi tarafından belirlenen rayiç değer arasında misli fark bulunması nedeniyle anılan tasarrufun İİK 278/2 madde gereğince iptale tabi olduğu- Davalılar hakkındaki dava reddedildiğinden, diğer davalı hakkındaki davanın bedele dönüşmesi nedeniyle taşınmazın değeri olan miktarın davacının alacak ve fer'ileriyle sınırlı olarak davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmesi gerekeceği-
Haciz konulan taşınmazın kaydında önceki tarihli hacizler bulunması ve bu hacizlerin miktarları itibariyle satıştan davacıya pay düşmeyeceğinin anlaşılması halinde haciz tutanağının geçici aciz vesikası olarak kabulü gerekeceği-
Borcun tasarruf tarihinden sonra doğmuş olması nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
6183 s. K. mad. 24 uyarınca açılan tasarrufun iptali isteğine ilişkin davada, bonoları borçlu davalıdan ciro yolu ile alan ve 3. kişi konumunda olan davalı arasında ticari ilişki olup olmadığı ve ciro edilen bonoların hangi ticari veya hukuki ilişki nedeniyle ciro edildiğine ilişkin olarak davalılardan delillerinin istenilmesi, gerektiğinde ticari defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yapılması, davalı ile 3. kişi arasındaki işlemin iptali gerektiği sonucuna varıldığında, davalı 4. kişinin kötü niyetinin kanıtla­namaması nedeniyle 6183 s. K. mad. 31 uyarınca iptal isteminin bedele dönüşeceğinin göz önünde bulundurulması gerektiği-
Ancak aciz belgesinin sunulması için yapılacak satışlar için başlayan süreç devam ettiği gibi davacının kendi elinde olmayan nedenlerden dolayı satış işlemlerinin uzamış olması halinde, dava şartı olan borçlunun aciz halinin gerçekleşip gerçekleşmediğine dair işlemlerin neticelenmesinin beklenmesi gerektiği- Dava konusu iki taşınmaz üzerinde banka lehine konan ipoteklerin tutarının, intifa hakkı değerinin oldukça üzerinde olduğu görüldüğünden, mahkemece dava konusu taşınmazlar üzerindeki banka ipoteklerinin ödenip ödenmediği, ödenmiş ise intifa hakkının satış işlemlerinin tamamlanması beklenerek davacının alacağının tamamen ödenip ödenmediği, borcun tamamen ödenmemesi halinde ise, haciz tutanağının İİK. mad. 105 anlamında "geçici aciz belgesi" olarak kabulü ile davanın esasının incelenmesi ve dava konusu (taşınmazların çıplak mülkiyetinin satışı şeklinde gerçekleşen) tasarrufların iptale tabi olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiği-
Davacı vekili tarafından davalı aleyhine yapılan icra takibinin, boçlunun borcu karşılayacak malı bulunamadığını ileri sürerek anlaşmalı olarak boşanıp davalı eşine nafaka ödemesine ilişkin tasarrufun iptalinin talep edildiği davada, nafakanın bir mahkeme kararına dayandığı gerekçesi ile davanın reddi yönünde verilen kararın isabetli olduğu-