Satış bedelinin menkulün muhammen bedelinin üzerinde olduğu anlaşıldığından, zarar unsuru gerçekleşmemiş olup; şikayetçiler, İİK'nun 134/8. maddesi kapsamında kendi menfaatlerinin muhtel olduğunu ispatlayamadıklarından şikayetçilerin ihalenin feshini istemekte hukuki yararlarının olmadığı, İİK'nun 134/2. maddesi uyarınca, işin esasına belirtilen nedenle girilmemiş olacağından şikayetçiler aleyhine para cezasına hükmedilmesi isabetsiz olup; hükmün bu nedenle bozulması gerekmekle beraber, anılan yanlışlığın giderilmesinin yeniden yargılama yapılmasını zorunlu kılmadığı-
Anonim şirketlerde yönetim ve temsili düzenleyen TTK' nun 365 ve bunu izleyen maddelerinde, şirket yetkili temsilcisinin görev süresi sona erdiğinde, bu sıfatlarının kendiliğinden düşeceğine ilişkin bir hüküm bulunmadığına ve şirketin organsız kalması da mümkün olmadığına göre, yerine yenisi atanmadığı sürece temsil yetkisinin devam edeceğinin kabulü gerekeceği, bu durumda satış ilanı tebliğ tarihinde söz konusu kişinin temsil yetkisinin devam ettiğinin anlaşıldığı, bu durumda tebliğ tarihi itibari ile şirketin yetkİlisi adı geçen kişi olduğundan asile yapılan tebligatın 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 12. maddesine göre usulsüz olduğu-
Satış bedelinin, muhammen bedelin yüzde yüzüne eşit veya üzerinde olması halinde zarar unsuru oluşmayacağından, ihalede zarar unsurunun gerçekleşmediğinin kabulü gerekeceği, bu durumda şikayetçinin ihalenin feshini istemekte hukuki yararının olmadığı-
İhalenin feshinin ihale tarihinden itibaren en geç yedi gün içinde istenmesi gerekeceği, harca tabi davalarda, davanın, harcın yatırıldığı tarihte açılmış sayılacağı-
Satış ilanı borçluya “muhatap ile birlikte aynı konutta beraber ve sürekli oturan oğlu ..... tebliğ edilmştir” şerhiyle tebliğe çalışılmış ise de; tebliğ anında borçlunun adresinde bulunup-bulunmadığı tespit ve tevsik edilmediğinden anılan tebligatın usulsüz olduğu-
İhalenin feshi talebinin reddine karar verilmesi halinde mahkeme davacıyı feshi istenilen ihale bedelinin yüzde onu oranında para cezasına mahkum edeceği-
Kesinleşen kıymet takdirinin yapıldığı tarihten itibaren iki yıl geçmedikçe yeniden kıymet takdiri istenemeyeceği, iki yıllık sürenin başlangıcının, sonradan kesinleşmesi koşulu ile kıymet takdirinin fiilen yapıldığı (keşif) tarihi olduğu- Satış tarihi itibariyle 2 yıllı sürenin geçip geçmediğinin re'sen nazar alınacağı- Satış isteme sürelerinin haciz tarihi itibariyle yürürlükte olan kanuna göre hesaplanacağı- Az da olsa satış avansının yatırılmış olması halinde, usule uygun satış talebi yapılmış sayılacağı- Satış talebi yapıldığında, icra müdürünün, alacaklıdan, satış avansını 15 gün içinde depo etmesini talep etmesi gerektiği, icra müdürünce verilen süre içinde belirtilen satış avansı depo edilmez ise, haczin kalkacağı (İİK.mad 110)- Satış talebinin hak düşürücü süreler içinde yapılıp yapılmadığının re'sen gözetmesi gerektiği- Satış isteme sürelerinin geçmesine karşın şeklen varlığını sürdüren haczin İcra İflas Kanunu'nun emredici nitelikteki anılan maddelerine aykırı bir durum yaratacağı ve ayrıca bu husus kamu düzeni ile ilgili olan bu husunun gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir görev olduğu- İhale konusu menkullerin, 09/04/2012 günü haczedildiği, alacaklının 18/09/2012 tarihinde satış talebinde bulunduğu, satış avansının ise 16/09/2013 tarihinde yatırıldığı yani, haciz tarihinden itibaren bir yıl olan satış isteme süresi içinde satış avansının yatırılarak satış talebinde bulunulmadığı, satış avansının bir yıllık sürenin geçmesinden sonra 16/09/2013 tarihinde yatırıldığı anlaşıldığından, ihale konusu menkuller üzerindeki haczin düşmüş olduğu ve bu nedenle mahkemece, İİK mad. 110 gereğince, anılan taşınırlar üzerindeki haczin kalktığı hususu dikkate alınarak, geçerli bir haciz olmaksızın ve kıymet takdirinin yapıldığı tarih üzerinden iki yıldan fazla süre geçtikten sonra yapılan ihalenin feshine karar verilmesi gerektiği-
İhalenin feshi talebinin reddine karar verilmesi halinde mahkemenin davacıyı feshi istenilen ihale bedelinin yüzde onu oranında para cezasına mahkum edeceği, Yasa'nın bu hükmünün emredici nitelikte olup kamu düzenine ilişkin bulunduğundan mahkemece re’sen uygulanması gerekeceği-
Satış bedellerinin, taşınmazların muhammen değerlerinin üzerinde olduğunun anlaşıldığı, bu durumda, borçlunun taşınmazların değerine yönelik bir itirazı da bulunmamakla kıymet takdirleri kesinleşmiş olduğundan zarar unsuru gerçekleşmemiş olup, borçlunun ihalenin feshini istemekte hukuki yararının olmadığı, mahkemece istemin zarar unsurunun bulunmaması nedeniyle reddi gerekirken, işin esasının incelenerek sonuca gidilmesinin doğru olmadığı-