Herkes için kesinleşmiş olan “ihale şartları” çerçevesinde yapılan ihalenin kesinleşmesinden sonra KDV’nin düşük olması gerektiğinden bahisle iadesi isteminin icra mahkemesinde ileri sürülemeyeceğinin kabulü gerekeceği-
Mahkemece, ilama dayalı takip dosyasındaki alacağın tahsil edildiği ve dosyanın kapatıldığı nedenle aynı icra dosyası yerine başka dosyadan bakiye alacağın tahsil edilmesinde hakkın kötüye kullanılması anlamında bir işlem olmadığı gerekçesiyle şikayetin reddine dair verilen karar usul ve yasaya uygun olup kararın onanması gerekirken bozma kararı verildiği anlaşılmakla, alacaklının karar düzeltme talebinin kabulünün gerektiği-
Borçlunun adresine Tebligat Kanunun 10. maddesine göre tebliğ edilen bir tebligat olmadan doğrudan satış ilanının muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresine Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesine göre yapılan tebligatın usulsüz olduğu- İİK.127 maddesinde satış ilanının taşınmazın tapu sicilinde kayıtlı ilgililere nasıl tebliğ edileceğini düzenlediği; bu düzenlemenin borçluyu kapsamadığı- Satış ilanı tebliğ edilememesi halinde ihalenin feshi şikâyet süresinin hükmü ıttıla tarihinden başlayacağı, bu sürenin ihaleden itibaren bir seneyi geçemeyeceği- Şikayetçi tüm tebligatların usulsüz olduğunu ileri sürdüğünden usulsüz tebligat ile şikâyetçinin ihaleye muttali olduğu ve bu tarihten itibaren şikâyet süresinin başladığı-
Şikayetçinin icra mahkemesine başvurusunun; iflas idaresinin değil, iflas müdürlüğünün işlemine karşı şikayet olup, İİK'nin 363/1. ve İİK'nin 365/1. maddeleri kapsamında yer almadığı, bu durumda Bölge Adliye Mahkemesi'nce istinaf isteminin esası incelenerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, şikayet konusu işlem yanılgılı değerlendirilerek, mahkeme kararının kesin olduğu gerekçesi ile istinaf isteminin reddine karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
İİK.'nun 297. maddesinde öngörülen takip yasağının "icra ve iflas takiplerinin başlatılmaması" değil, "başlatılıp yürütülmemesi", örn;ödeme emri gönderilmemesi olarak anlaşılmasının mümkün olmadığı- Her halükarda eğer geçici mühlet kararından sonra takip başlatılmış ve borçluya ödeme emri gönderilmiş ise, bu takibin geçici mühlet kararını veren asliye ticaret mahkemesi nezdinde (süresiz) şikayet yoluyla iptal edilebileceği-
Üçüncü kişinin "birinci haciz ihbarnamesine süresinde itiraz etmesine rağmen ikinci ve üçüncü haciz ihbarnamelerinin gönderilemeyeceğine" ilişkin şikayeti bir hakkın yerine getirilmemesi ile ilgili olduğundan, bu şikayetin süresiz olarak yapılabileceği-
Bozma sonrası hükümde davalı adının yanlış yazıldığı belirtilerek yapılan tavzih talebinin kabulüne dair verilen yerel mahkeme tavzih kararının, davacılar vekili tarafından temyiz edildiği, "dava açılan şirketin ünvan değişiklikleri arasındaki silsilenin doğru incelenmediği, mahkemece; davacı tarafın dava dilekçesinde davalı olarak gösterdiği A.Ş'nin, kazanın meydana geldiği tarihten itibaren gerçekleşen ünvan değişikliklerinin, aradaki silsile bozulmayacak biçimde takibinin yapılıp buna ilişkin ticaret sicil kayıtlarının getirtilmesi; dava açılan şirketin ünvan değişiklikleri sonucu hangi hali aldığı saptanarak hükmün tashihine (veya  bu talebin reddine) karar verilmesi" gerektiği belirtilerek bozulduğundan, bozma üzerine, doğru hasım hakkında verilecek yeni karar ve bu kararın kesinleşme durumu huzurdaki (hacizlerin kaldırılmasını, takibin durdurulması istemli) şikayetin esasına etkili olduğu dikkate alınarak karar verilmesi gerektiği-
Asliye Hukuk Mahkemesi'nin dava dosyasında itirazın iptalinin konusu takibin daha sonra İcra Hukuk Mahkemesi'nin kararı ile iptal edildiği ve yeniden gönderilen ödeme emri tebliğ üzerine ibraz edilen borca itiraz dilekçesi iken istinaf incelemesine konu itirazın iptali davasının konusu ise anılan icra hukuk mahkemesi kararının kesinleşmesinden sonra anılan icra takip dosyasında davalı borçluya tebliğ edilen ödeme emri üzerine ibraz edilen borca itiraz dilekçesi olduğu, Asliye Hukuk Mahkemesi'nin dava dosyası ile işbu davanın tarafları aynı olmakla birlikte itirazın iptaline konu borca itirazın aynı olduğundan söz konusu olamayacağından, mahkemece Asliye Hukuk Mahkemesi'nin dava dosyasının işbu dosya yönünden derdestlik teşkil etmeyeceği gözetilerek taraf delilleri toplanıp işin esasına girilerek sonucuna uygun bir karar verilmesi gerektiği-
Şikayetin, bir başka icra dosyasındaki müdürlük kararı ile ilgili olduğu, "haciz kararı gereğince alacaklı olduğu dosyadan haczin konulduğu dosyaya para gönderilmemesi ve gönderilen paranın iadesinin istenilmesi yönündeki" talebinin icra müdürlüğünce reddi işlemine yönelik olduğu ve bu işleme karşı da alacaklının süresi içinde icra mahkemesine şikayette bulunduğu anlaşıldığından, mahkemece şikayet dilekçesi kapsamında işin esasının incelenerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği-
Borçlu tarafından yapılan kısmi ödemelerle ilgili Borçlar Kanunu'nun 100. maddesi hükmü göz önünde tutularak, kısmi ödemelerin, öncelikle faiz ve masraflardan mahsup edilmesi, geriye kalan paranın ise, asıl alacaktan indirilmesi ve her ödeme yapıldıkça bakiye alacağın saptanması suretiyle hesap yöntemini de açıklayan ayrıntılı, hüküm kurmaya ve denetime elverişli nitelikte bilirkişi raporu alınarak sonuca gidilmesi gerektiği-