Borçlunun icra mahkemesine başvurusu, vadesi gelmeyen senetlerin icra takibine konulamayacağına yönelik şikayet niteliğinde olup; şikayetin kabulü veya reddi halinde icra inkar tazminatına hükmedileceğine ilişkin İİK'nun 16. ve müteakip maddelerinde yasal bir düzenleme bulunmadığından mahkemece alacaklı aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilemeyeceği-
Borçlunun icra mahkemesine başvurusu, icra müdürlüğünce düzenlenen hesap tablosuna yönelik İİK'nun 16. maddesine dayalı şikayet olduğuna göre; İcra mahkemesince şikayet hakkında İİK'nun 18. maddesi uyarınca inceleme yapılarak oluşacak sonuca göre aynı kanunun 17. maddesinde belirtilen kararlardan birisi verilmesi gerekirken asliye hukuk mahkemesinin görevli olduğu yönünde hüküm tesisinin isabetsiz olacağı-
Borçlunun maaş hesabına yatırılan paranın kaynağı araştırılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Kendisine muhtıra tebliğ edilmeyen mirasçı icra müdürlüğüne verdiği itiraz dilekçesi ile icra dairesine depo edilen paraya itiraz ettiği, bu itirazın süresinde ve İİK'nun 153.maddesinde düzenlenen ipotek alacaklısının makbul bir sebeple itirazı olarak kabulü gerektiğinden bahisle, İİK. 'nun 153. maddesine dayalı ipoteğin fekki isteminin reddi gerektiği-
Takibe konu alacağın menkul mal hükmünde olan altın teslimine değil para alacağına ilişkin bulunması karşısında, alacağın İİK' nun 42. maddesi çerçevesinde genel haciz yolu ile ilamsız takibe konu edilebilmesinin mümkün olduğu-
Borçlu belediyenin hesaptaki paralarının, vergi, resim ve harç niteliğinde olmaları veya kamu hizmetinde fiilen kullanılıyor olmaları halinde (bu olgu belirlendiği takdirde) haczedilemeyeceği-
"Tebligat usulsüzlüğü şikayeti"ne ilişkin icra hukuk mahkemesi kararlarının "kesinleşmeden" uygulanamayacağı-
İlamda hükmedilen faiz alacağının fazla istendiği iddiasına dayalı şikayette, mahkemece, Devlet bankalarının takip konusu yabancı paraya fiilen uyguladığı en yüksek faiz oranlarının, ilgili bankalar genel müdürlüklerinden sorularak tespiti ile bu oranlar esas alınarak faiz hesabı yapılarak sonuca gidilmesi gerekirken, bilirkişinin şahsi çabası ile temin etttiği oranlara göre yaptığı hesaplamanın kabul edilerek hüküm kurulmasının isabetsiz olduğu-
İlamın hüküm bölümünde alacağın borcu üstlenen davalıdan tahsiline karar verildiği, diğer davalı aleyhine hüküm kurulmadığı, mahkemece, ilamda şikayet başvurusunda bulunan davalı aleyhine hüküm kurulmadığı nazara alınarak, istemin kabulü ile takibin bu borçlu yönünden iptaline karar verilmesi gerektiği-
Kamulaştırmasız elatmadan kaynaklanan tazminatlara ilişkin ilamların, icra takibine konu edilmesi halinde, elatma tarihi 09.10.1956 tarihi ile 04.11.1983 tarihi arasında ise; takibe konu ilamın tarihi 5999 sayılı Yasa'nın 1.maddesi ile 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'na eklenen Geçici 6. maddesinin yürürlüğe girdiği 30.06.2010 tarihinden önce olması durumunda İdarenin mal, hak ve alacaklarının haczedilebileceği, ilam tarihi 30.06.2010 tarihinden sonra ise İdarenin mal, hak ve alacaklarının haczedilemeyeceği- 04.11.1983'den sonraki el koymalarda ise; 6111 sayılı Yasa'nın Geçici 2. maddesi haciz yasağı getirmekle birlikte anılan Yasa maddesi Anayasa'ya aykırı görülerek 01.11.2012 tarihinde Anayasa Mahkemesi'nce iptal edilmiş olmakla uygulanırlığının kalmadığı bu durumda ilam tarihi yeniden haciz yasağının getirildiği 11.06.2013 tarihinden önce olması halinde haciz konulabileceğinden şikayetin reddi, ilam tarihi 11.06.2013 tarihinden sonra olması halinde ise haciz yasağı mevcut olduğundan şikayetin kabulünün gerektiği-