Tebliğ işleminin usulsüzlüğü iddiasının yasal dayanağı İİK'nun 16. maddesi olup, bu yöndeki şikayetin, aynı maddenin 1.fıkrası uyarınca usulsüz tebliğ işleminin öğrenildiği tarihten itibaren 7 gün içerisinde icra mahkemesine yapılmasının zorunlu olduğu, 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 32. maddesi gereğince, tebliğin, usulüne aykırı yapılmış olsa bile, muhatabı tebliğ işleminden haberdar olmuş ise geçerli sayılacağı, bu durumda, aksine bir belge bulunmadığı sürece, muhatabın beyan ettiği öğrenme tarihinin, tebliğ tarihi olarak kabul edileceği-
İtiraz ve şikayet tarihinden sonra borcun ödenmiş olmasının, itiraz ve şikayetten açıkça vazgeçilmediği sürece, icra mahkemesinin borçlunun başvurusunu incelemesine engel teşkil etmeyeceği-
Tutanağa icra kefilinin sorumlu olacağı borç miktarının, kefilin kendi el yazısı ile yazılmadığı görüldüğünden, kefalet tutanağının TBK. mad. 583 uyarınca düzenlenmediği  ve bu durumdai şikayetin kabulü ile beraber "icra emrinin iptaline" karar verilmesi gerektiği-
Borçlunun icra mahkemesine başvurularından öncelikle incelenmesi gereken tebliğ tarihinin düzeltilmesine ilişkin talebi "şikayet" niteliğinde olup, şikayetin incelenmesi konusunda duruşma yapılmasına gerek olup olmadığı hususu icra mahkemesinin takdirine bırakılmış ise de, borçlunun temyiz dilekçesinde, mahkemece hükme esas alınan takip dosyasındaki dilekçenin altındaki imzayı kabul etmediği görüldüğünden, mahkemece duruşma açılarak ve bu dilekçe üzerinde imza incelemesi yaptırılarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerektiğinin kabulünün zorunlu olduğu-
"İflasın ertelenmesi davasında verilen ihtiyati tedbir kararı gereğince takip yapılamayacağı" ve "ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile ilamlı takipte zorunlu takip arkadaşlığına aykırı davranıldığına" ilişkin şikayetlerin süresiz olarak yapılabileceği-
İcra borcunun İİK mad. 89/1 uyarınca gönderilen haciz ihbarnamesi uyarınca üçüncü kişi tarafından ödenmiş olması, haczedilmezlik şikayeti hakkını ortadan kaldırmayacağı-
İcra kefalet tutanağının, kefaletin şeklini düzenleyen Türk Borçlar Kanunu'nun 583. ve 584. maddelerinde belirtilen şartlara uygun olarak düzenlenip düzenlenmediğinin belirlenmesi ve bu suretle, anılan kefalet işleminin İİK'nun 38. maddesi anlamında ilam mahiyetindeki belgelerden olup olmadığının tespit edilmesi ve oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği-
Takip tarihinden sonrası için değişen oranlarda faiz uygulanabilmesi için, talep edilen faiz oranının, takip tarihi itibariyle, nitelik olarak kanuni, ticari faiz gibi belirli bir faiz oranına denk olması gerektiği- Böyle bir durumda, alacaklının anılan faizlerden birini istediği kabul edileceğinden, faizin, anılan faiz türüne göre değişen oranlarda hesaplanması gerektiğinin borçlu tarafından her zaman ileri sürülebileceği-
İdare mahkemesinin "kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminata" ilişkin ilamının kesinleşmeden icra takibine konu edilebileceği-
Menfi tespit ve istirdat talepleriyle açılan dava sonucunda; ilamda menfi tespite ilişkin herhangi bir hüküm kurulmadığından, hükümde sadece ‘…TL’nin istirdadına’ denildiğinden, bu ilamın takibe konulabilmesi için kesinleşme koşulunun aranmayacağı-