Dava konusu şey üzerinde kim veya kimler hak sahibi ise, davayı da bu kişi veya kişilerin açması gerekeceği- Davayı açabilmek için gerekli sıfatın dava konusu şey üzerinde hak sahibi olan kişiye ait olduğu- Eldeki tapu iptali ve tescil isteminde dava hakkı, mutlak olarak mülkiyet hakkı sahibine ait olduğuna göre, dava konusu taşınmazın davacının babasına ait olduğu gözetilerek davanın taraf sıfatı yokluğundan reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile esastan reddine karar verilmesinin doğru olmadığı-
Davalının duruşmadaki beyanında taşınmazın kendi kullanımında olduğunu kabul etmiş olmasına rağmen, mahkemece kiracılık ilişkisi olduğu gerekçesiyle bu davalı yönünden davanın reddine karar verilmiş olmasının isabetsiz olduğu- Davaların birleştirilmesi hâlinde, birleştirilen davalar birlikte görülmekle birlikte ayrı dava olma özelliğini korudukları ve her bir dava hakkında ayrı ayrı hüküm kurulması gerektiği-
Dairece, mahkeme kararı bozulmuş olup, bozma ilamına harç ikmali ve el atmanın önlenmesi yönünden uyulmasına, ecrimisil talebi yönünden eski kararda direnilmesine karar verilmiş ise de kısa karar ve gerekçeli kararda, direnmeye ilişkin olarak hüküm kurulmadığından ve gerekçelendirme yapılmadığından usule uygun bir direnme kararından bahsedilemeyeceği-
Davacı mülkiyet hakkına dayanarak, kira sözleşmesi kapsamında kalmayan alan için el atmanın önlenmesi ve ecrimisil istemiyle eldeki davayı açmış olup  mahkemece her ne kadar kullanımın rızaya dayalı olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmişse de; dava açmakla artık rızanın, geri alınmış sayılması gerektiği- Kira sözleşmesi kapsamında kalmayan ve el atıldığı iddia edilen kısmın yeniden yapılacak keşifle tereddüte yer bırakmayacak şekilde belirlenmesi, bu kısmın ecrimisil hesabının ise uzman bilirkişi tarafından hesaplanarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Tapu kütüğündeki kaydın değiştirilmesi ve kütük üzerindeki düzeltmelerin, bir başka ifade ile tapuda cins ve vasıf düzeltilmesi işlemlerinin tapu idaresince yapılacağı ve idari bir görev olduğu- Davacının maliki olduğu bağımsız bölümlerin tapu kaydında “mesken” olarak görünen cinsinin “apart daire” olarak tashihine ilişkin davanın görülebilirlik koşulu olmadığından reddine karar verilmesi gerektiği-
Davalı tarafından davacının taşınmazına yapılan el atmanın açıkça saptanması, fen bilirkişi raporunda el atılan kısımların ayrıntılı olarak gösterilmesi, ileri sürülen isteklerden el atmanın önlenmesi isteği ile ilgili olarak zemin değerinin hesaplanması, davacıya el atmanın önlenmesi, yıkım ve eski hale getirme tazminatı istekleri yönünden ayrı ayrı dava değerini bildirmesi için süre verilmesi, bildirilen dava değeri üzerinden varsa eksik kalan peşin harcın alınması ve bilirkişi raporu ile saptanan dava değeri üzerinden harç alınmak suretiyle hüküm kurulması gerektiği-
Davalıya kat karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca verilmesi gereken dairelerin ve 1 adet dükkanın değeri esas alınarak tazminata hükmedilmesi gerekirken, bilirkişi tarafından numaratajda değişiklik yapıldığı, blokların yerlerinin değiştiği belirtilerek hesaplanan değerleri üzerinden tazminata hükmedildiği anlaşıldığından, öncelikle numaratajda değişiklik yapılan taşınmazların kat karşılığı inşaat sözleşmesi ve projeye göre davalıya bırakılanların aynı olup olmadıklarının açıkça tespiti, farklı taşınmazlar olduğunun saptanması halinde sözleşmede belirtilen taşınmazların değerlerinin saptanarak bu değer üzerinden tazminata hükmedilmesi gerektiği- HMK. mad. 240/2 uyarınca, ikinci tanık listesi verilemeyeceği- Eldeki davayla birleştirilmesine karar verilip daha sonra tefrik edilerek ayrı bir esasa kaydedilen birleşen dosya ile ilgili hüküm kurulmasının hatalı olduğu-
Tavzih yoluyla hüküm değiştirilemeyeceği gibi, hakimin tavzih ile de hükümde unutmuş olduğu talepler hakkında karar verip, bunu hükmüne ekleyemeyeceği, somut olaya gelince mahkemece, davacının tavzih talebi üzerine davalılar aleyhine hükmedilen vekalet ücretinin ve harcın değiştirildiği anlaşıldığından, davalılar aleyhine hükmedilen vekalet ücretine ve harca ilişkin hükmün tavzih yolu ile değiştirilmesinin isabetsiz olduğu-
Gerek öğretide ve gerekse yargısal uygulamalarda ifade edildiği üzere ecrimisil, diğer bir deyişle haksız işgal tazminatı, zilyet olmayan malikin, malik olmayan kötüniyetli zilyetten isteyebileceği bir tazminat olup, 08.03.1950 tarih 22/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında; fuzuli işgalin tarafların karşılıklı birbirine uygun iradeleri ile kurduğu kira sözleşmesine benzetilemeyeceğinin, niteliği itibarı ile haksız bir eylem sayılması gerektiğinin, haksız işgal nedeniyle oluşan zararın tazmin edilmesi gerekeceğinin vurgulandığı, ecrimisilin, haksız işgal nedeniyle tazminat olarak nitelendirilen özel bir zarar giderim biçimi olması nedeniyle, en azının kira geliri karşılığı zarar olduğu, bu nedenle, haksız işgalden doğan normal kullanma sonucu eskime şeklinde oluşan olumlu zarar ile kullanmadan kaynaklanan malik ya da zilyedin yoksun kaldığı faydanın (olumsuz zarar) ecrimisilin kapsamını belirleyeceği, haksız işgalin, haksız eylem niteliğinde olduğu, 25.05.1938 tarih ve 29/10 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ve Yargıtay'ın aynı yoldaki yerleşmiş içtihatları uyarınca ecrimisil davaları beş yıllık zamanaşımına tabi olup bu beş yıllık sürenin dava tarihinden geriye doğru işlemeye başlayacağı-
E.tmanın önlenmesi bir haksız eylem olduğundan devam ettiği veya yenilendiği müddetçe her zaman yeni bir davanın konusunu teşkil edebileceği, kesin hükmün ancak hüküm anındaki durumu tespit edeceği ve hükümden sonraki döneme etkili olmayacağı-