-Yaptıkları ilaçlama sebebiyle çevrede bulunan arı kovanlarına verilen zarar sonucunda tazminat ödemek zorunda kalan- narenciye bahçesi maliklerinin arı kovanlarının bahçelerinden uzaklaştırılmasına ilişkin bir nevi komşuluk hukukundan ve mülkiyet hakkının kullanılmasından kaynaklanan “müdahalenin önlenmesi” davasında; taraflar, haklarını kullanırken bulundukları duruma, olayın niteliğine, yasal dayanaklarla belirlenen çerçeveye, yerel örf ve adetlere, hoş görülebilecek dereceye kadar bazı yükümlülüklere (doğan zararlara) karşılıklı olarak katlanmaya, buna karşılık hoş görü sınırını aşan olaylardan ise kaçınmaya özen göstermek zorunda olduğundan; mahkemece, taşınmaz mülkiyetini düzenleyen MK'nun ilgili hükümleri ile Arıcılık Yönetmeliği’nin taraflara yüklediği ödevlerin taraflarca ne derece yerine getirdiklerinin, ilaçlama zaman ve tekniklerinin araştırılarak uzman bilirkişilerden alınacak raporlarla birlikte değerlendirilip oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği-
Davalının işgalinin geçerli bir kira sözleşmesine dayanması halinde, haksız elatmasından söz edilemeyeceği, bu itibarla davalının kiracılık savunmasının araştırılmasının zorunlu olduğu-
03.07.2003 tarih ve 4916 Sayılı Kanunla 3533 Sayılı Kanunda yapılan değişikliğin uygulanması için dava konusu olan uyuşmazlığın gayrimenkulün aynına ilişkin bulunması gerektiği, dava konusu kayık çekek yerlerinin bulunduğu alanın tapusuz olması dolayısıyla mülkiyetinin Hazineye ait olduğu, üzerindeki muhtesatın aidiyetinin tespitinin istendiği, hal böyle olunca uyuşmazlığın gayrimenkulün aynına ilişkin olmadığı ve 4916 sayılı Kanunla yapılan değişiklikle getirilen istisna kapsamına girmediği-
Harita ve krokisi bulunan tapu kayıtlarına Medeni Kanun'un 719, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 20. maddesi uyarınca kapsam belirleneceği, sınırlar değişebilir nitelikte ise veya tam olarak kapanmayıp açık yönler kalıyorsa, kayda değişmez sınırlarla bağlantı kesilmemek suretiyle miktarına göre kapsam belirlenmesi, ayrıca tapu fen memuru veya mühendisi sıfat ve yeteneğini taşıyan uzman bilirkişi veya bilirkişilerden keşifte saptanan bilgi ve bulgulara uygun ve uygulamayı tam olarak yansıtan, infaza elverişli rapor ve kroki alınmasının zorunlu olduğu-
Malik davacının eşinin izin vermesiyle taşınmazların kullanılmasını haklı ve geçerli neden oluşturmayacağı-
Mülkiyete ilişkin çekişmelerin taşınmazın mevcut çap kayıt ve krokisi dikkate alınmak suretiyle çözüme kavuşturulacağı, imarla oluşan çap kayıtlarının geçersiz hale gelmekle birlikte sicil kaydının ayakta olduğu, söz konusu kayıt iptal edilip sicilden terkin edilmeden kadastral mülkiyet durumuna göre çözüm sağlanamayacağı- Çaplı taşınmaza el atmanın önlenmesi ve yıkım isteklerine ilişkin davada, davacılara dayanaksız kalan imar çap kayıtlarının iptali için önel verilmesi, bu hususta dava açıldığı takdirde sonucunun beklenmesi, açılan dava neticesinde kadastral mülkiyet durumuna dönülmesi halinde eksikliklerin tamamlanması ve ondan sonra bir karar verilmesi gerekeceği-
Mahkemece deliller gerekirse yeniden toplanmak suretiyle mahallinde keşif yapılarak daha önce gelen sel nedeniyle davacının ne kadar zarar gördüğünün tespit edilmesi gerekeceği, önce yapılan keşifte bilirkişi sel nedeniyle meydana gelen zararı değil olması gereken zararı hesapladığından, muhtemel zarar yönünden kabul kararı verilmesinin mümkün olmayacağı-
Taraflar arasında geçerli olarak kurulan sözleşmenin, 5.2.1947 tarih, 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı anlamında bir inanç sözleşmesi niteliğini taşımadığı-