Davalılar tarafından çekme mesafesine uyulmadan sera inşa edilmesi keyfiyeti idareyi ve idari yaptırımı ilgilendirdiği halde, davalıların taşınmazlarında yer alan seraların çekme mesafesi gözetilerek ortak sınırdan geri çekilmesine yönelik talebin kabulü ile çekme mesafesi içinde, ancak davalıların mülkiyet sınırları içerisinde bulunan sera bölümlerinin kal’ine karar verilmiş olmasının isabetsiz olduğu-
Mahkemece uyuşmazlığın taşınmaza ilişkin bulunması nedeniyle yerel bilirkişi ve tanıkların keşif yerinde dinlenmesinin, davacının dayanmış olduğu satış sözleşmesinin tanık ve yerel bilirkişiler vasıtası ile zemine uygulanmasının, senet gayri sabit sınırlar içerdiğinden taşınmazın miktarı 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 20. maddesi gereğince 5.000 m2 kabul edilerek sabit sınırlardan başlatılmak suretiyle belirlenmesinin, yerel bilirkişi ve tanıkların gösterdiği sınırlar esas alınarak teknik bilirkişiden infaza elverişli rapor ve kroki temin edilerek sonucuna göre hüküm kurulmasının gerekeceği-
Davalıyla yapılan taşınmaz satış vaadi sözleşmesinin, yüklenici şirket ile davacı arsa sahibi arasındaki kat karşılığı inşaat sözleşmesine dayanılarak yapıldığı ve bunun sonucu olarak davalının çekişmeli daireyi teslim alıp kullanmaya başladığından iyiniyetli olduğu; ancak, davalının bu iyiniyetli kullanımının, açılan tapu iptal-tescil davasının reddedilip kesinleşmesi ile son bulduğu; ancak dava tarihinde çekişmeli daireyi tasarrufunda bulundurmasında kötüniyetli olduğu söylenemeyeceğinden, davalının ecrimisilden sorumlu tutulmaması gerektiği-
Dosyada tapu kaydının tedavül kayıtları eksik olduğundan tapu kaydının tüm tedavülleri ile birlikte getirtilmesinin, bilirkişiden denetime elverişli rapor alınmasının, bilirkişi raporu esas alınmak suretiyle davacı A. ve davalı C. adına belirlenen payın tesciline karar verilmesinin gerekeceği-
Davanın taşınmazın aynına yönelik olduğu gözetildiğinde olayda HMK’nun 382. ve 383. maddelerinin uygulama yerinin bulunmadığı, zira dava malvarlığına yönelik olup, bu hali ile HMK’nun 2. maddesi kapsamında olduğunun kabulünün zorunlu olduğu, bu madde uyarınca da davada görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu-
Boğaziçi ön görünüm bölgesinde ve yapılaşma yasağı kapsamında kalan taşınmazda vasıf değişikliğine de yol açacak nitelikte bir yapılaşmanın ortadan kaldırılması için tüm paydaşların muvafakatinin gerekli bulunmadığı gözetilerek yıkıma da karar verilmesinin gerekeceği-
E.tmanın önlenmesi davası yönünden değer bildirilmemiş ise de, ilk kararın ret niteliğinde bulunması nedeniyle Dairece, bozma nedeni yapılmamış ancak bu kez elatmanın önlenmesi davasının kabulüne karar verildiğine göre taşınmazın yöntemine uygun biçimde değerinin belirlememesinin ve bu değere terettüp eden harca hükmedilmemesinin doğru olmadığı-
Yenileme kadastrosu yargılama aşamasında yapılıp kesinleştiğine, dava tarihi itibarıyla davacının kadastral parseline davalının tecavüzü sabit olup, yenileme ile tecavüzün ortadan kalktığına göre davacının dava tarihi itibarıyla davasında haklı olması nedeniyle, yargılama giderlerinin davalıdan tahsiline karar verilmesi gerekeceği-
Öncelikle davada ileri sürülen elatmanın önlenmesi isteği bakımından dava değeri belirlenerek harç ikmalinin sağlanmasının, ondan sonra işin esası bakımından hüküm kurulmasının gerekeceği-