Tapu iptali ve tescil davasında; mahallinde keşif yapılarak davalılar arasında imzalanan arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi gereğince yüklenicinin edimini yerine getirip getirmediğinin saptanması, inşaatın mevcut durumu ile arsa sahiplerince eserin kabul edilecek seviyede olup olmadığının araştırılması, varsa eksik işler bedelinin depo ettirilerek birlikte ifa kuralı gereğince davacının tescile ilişkin talebinin değerlendirilmesi gerekeceği-
Muvaza iddiasının, HMK'nın 200 ve 201. maddelerinde belirtildiği üzere ancak yazılı delille kanıtlanabileceği, aynı kanunun 203. maddesinde sözü edilen yakın akrabalar arasında yapılmış olsa dahi muvazaanın yazılı delille ispat edilmesi gerektiği ve somut olayda iddiasını yazılı belge ile kanıtlayamayan ispat yükü kendisine düşen tarafın karşı tarafa yemin teklif etme hakkının da olması nedeniyle, mahkemece davacıya yemin teklif etme hakkının hatırlatılması ve buna göre bir karar verilmesi gerektiği-
Tapu kaydının iptali ve tescili davası sonunda pay ve paydaş durumu değişebileceğinden, tapu iptali ve tescil davasının 6100 sayılı HMK'nın 165/1. maddesi gereğince görülmekte olan ortaklığın giderilmesi davası için bekletici mesele teşkil edeceği-
Tapu iptali ve tescil davasında kayıt malikinin alınacak veraset belgesine göre tüm mirasçıların davaya katılmasının sağlanması gerektiği taraf teşkili sağlanmadan ve davacı tarafa bu konuda herhangi bir süre verilmeden yazılı gerekçeyle davanın usulden reddine karar verilemeyeceği aynı zamanda Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararlarının ya da kanunların geriye yürümezliği ilkesinin istisnalarını kamu düzeni, genel ahlak kuralları ile kazanılmış hak ilkesinin oluşturacağı kazanılmış hakkın söz konusu olduğu durumlarda Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının uygulanamayacağı-
Tapu iptali ve tescil davasında kayıt malikinin alınacak veraset belgesine göre tüm mirasçıların davaya katılmasının sağlanması gerektiği taraf teşkili sağlanmadan ve davacı tarafa bu konuda herhangi bir süre verilmeden yazılı gerekçeyle davanın usulden reddine karar verilemeyeceği-
Ortaklığın giderilmesi davasından ayrıca tapu iptali ve tescil davası açılmış ise, bu davada verilecek karar ile satışına karar verilen dava konusu taşınmazların pay ve paydaşlık durumu değişebileceğinden mahkemece tapu iptali ve tescil davalarının bekletici mesele yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği-
Vekil ile davalı arasında el ve iş birliği olup olmadığı bakımından mahkemece, yeterli araştırma yapılmadığı, bu durumda gerekli araştırma ve incelemenin yapılacağı, tarafların bu yöndeki delilerinin toplanarak tanıklarının dinleneceği, bozma ilamı sonrasında dosyaya ibraz edilen belgelerin diğer delillerle birlikte değerlendirileceği, ayrıca vekaletnamenin tanzim tarihi ile taşınmazın satış tarihlerinin de aynı olduğu gözetilerek davalının bilen ve bilmesi gereken kişi konumunda bulunup bulunmadığının şüpheye yer vermeyecek şekilde ortaya konularak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi, iptal hakkının kullanılmasının hiç bir şekle bağlı olmadığı; öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabileceği-
Taraflar arasındaki sözleşme ilişkisinin ayrılmaz parçası olan ve davacı tarafından imzalanan ihale şartnamesinin 18. maddesi hükmü bir arada değerlendirildiğinde, davacının taksitler halinde davalıya ödediği anaparanın iadesi talebinin yerinde olduğu, davacının ödemiş olduğu satış bedeline dava tarihinden itibaren yasal faiz isteyebileceği gözardı edilerek yazılı şekilde ifanın imkansız hale geldiği 31.07.2006 tarihinden itibaren yasal faize karar verilmesi bozmayı gerektireceği-
Muvazaa nedeniyle geçersiz sözleşmeye dayanılarak bir taşınmazın tapuda temliki yapılmışsa bu tescil yolsuz bir tescil hükmünde olup; tapuda yapılan temlik ve tesciller illi işlemler olduğundan tapunun dayanağı sözleşme geçersiz ise tapu kaydının da Medeni Kanunun 1025. maddesine göre iptali gerekeceği; ayrıca muvazaalı sözleşmeler yapıldığı andan itibaren taraflar arasında hüküm ve sonuç doğurmayacağından açılan dava sonunda verilen kararın, yenilik doğurucu (inşai) bir hüküm değil, açıklayıcı (ihdasi) bir hüküm durumunda olduğu-