Davacı adına yapılan tespite aykırı olarak hazine adına tescil edilen taşınmazın, TMK’nun 1025. maddesi, anlamında yolsuz tescil niteliği taşıyacağı-
Satış vaadine konu taşınmazların mahkemece yapılacak inceleme sonucu teşhis ve tayini mümkün olursa, bu durumda, «belirli olma» özelliğinin varolduğunun söylenebileceği– Kişisel hak tanıyan iki sözleşmenin varlığı halinde önceki tarihli sözleşmeye öncelik tanınması gerekeceği–
Taraf olmadığı davalar sonucu alınan tescil tapularının Hazineyi bağlamayaca, 1964 yılında köye giren Toprak Komisyonunca tescil tapu kayıtlarına dayanılarak davalılara bırakılan taşınmazların murisleri ve davalılar tarafından kullanıldığı bilirkişi ve tanıklarca belirtilmişse de aslı devletin hüküm ve tasarrufu altındaki mer’a olan taşınmazların kişilerce iktisabının olanaksız olacağı, bu nedenle taşınmazın öncesinin niteliğinin araştırılmasının zorunlu olacağı-
Senede bağlı bir sözleşmeye karşı muvazaa iddiasının HUMK’un 288 ve 290. maddelerinde belirtildiği şekilde ancak yazılı delille kanıtlanabileceği sözleşmenin aynı kanunun 293. maddesinde sözü edilen yakın akrabalar arasında yapılmış olunması halinde dahi muvazaanın yazılı delile ispatı gerekeceği,böyle bir sözleşmenin resmi şekilde yapılmış olması halinde de adi yazılı delilin yeterli olacağı–
Ölünceye kadar bakma sözleşmesi yapıldıktan sonra, bakım borçlusunun bakım alacaklısını bir süre ailesinin içerisine alıp gözettiği, ancak gasp suçundan 13 yıl 9 ay ağır hapis cezasına mahkum olduğu anlaşıldığına göre, aslolan bakım borçlusunun kendisinin bakım alacaklısına bakması olduğundan, karısının bakım alacaklısına bakabileceği şeklindeki bir çözümün kabul edilemeyeceği–
Ehliyetsizlik hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine dayalı davalarda -ayırdetme gücünün nispi bir kavram olması, kişiye, eylem ve işleme göre değişmesi nedeniyle- bu yönde özellikle adli tıp kurumundan rapor alınmadan karar verilemeyeceği, butlanla illetli işlemin icazetle geçerli hale getirilemeyeceği–
Taşınmazın aynına ilişkin birden fazla taşınmazla ilgili davaların taşınmazlardan birinin bulunduğu yerde açılabileceği-
«Muris muvazaası hukuksal nedeni»ne dayalı iptal ve tescil isteğine ilişkin davalarda; sağlıklı, âdil ve doğru bir çözüme anlaşılabilmesinin, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün, diğer bir deyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlı olduğu–
Davacının müzayaka halinde bulunduğu ve çekişmeli taşınmazı bu nedenle davalıya sattığı iddiasının geçerlilik taşımadığı, dolayısıyla gabinin subjektif unsurunun olayda mevcut olmadığı-