İcra takibinden sonra açılan takibe konu bonolardan dolayı borçlu bulunulmadığının tespiti istemine ilişkin davada, davacı şirket vekilinin talebi üzerine takibin durdurulması talebinin reddine ancak İİK'nun 72/3 maddesi uyarınca teminat karşılığında icra veznesindeki paranın alacaklıya ödenmemesine dair tedbir kararı verildiği, davanın İİK'nun 72.maddesi uyarınca icra takibinden sonra açılan menfi tespit davası olması dikkate alındığında davacı vekilinin istinaf taleplerinin yerinde olmadığı-
Davacı şirket ile davalı avukat arasında imzalanan ve davacının da kefil olarak imzaladığı iflas erteleme davası için imzalanan avukatlık hizmet ve ücret sözleşmesi ile yine aynı şekilde imzalanan hukuk müşavirliği sözleşmelerinin de davalı avukatın gördüğü lüzum üzerine 'şeklinde bir beyanla vekillikten istifa etmesi nedeniyle mahkemece bu istifanın lüzum sebepleri sorulup, bunun haklı olup olmadığı araştırılarak' davalı avukatın her iki sözleşme ile kararlaştırılan ücreti hak edip etmediği, hak etmiş ise ne kadar ücret hakettiği saptanıp varsa haketmediği bölüm yönünden menfi tespit davasının kabulü gerekeceği- Tehdit nedenine dayalı menfi tespit davasının bir yıllık (hak düşürücü) süre içinde açılması gerekeceği-
Davacı dava dilekçesinde 'icra dosyasındaki takibe konu senetten dolayı toplam borcunun 147.636,02 TL olduğunu' belirterek 'bakiye 160.790,55 TL den borçlu olmadığının tespiti' isteminde bulunmuş olduğunda, mahkemece davacıların kabul etmediği 160.790,55 TL üzerinden inceleme yapıp, hüküm kurulması gerekirken, icra takibine konu toplam bono bedeli olan 300.000 TL üzerinden hesaplama yapılarak yazılı şekilde karar verilmesinin doğru görülmediği-
Feragat tarihinde, davalının vekili bulunmadığından davalı lehine vekalet ücretinin takdir edilemeyeceği-
Davanın 4 adet çekten dolayı borçlu olunmadığının tespitine ilişkin olduğu; factoring işlemine konu olan faturalar ile ilgili bilirkişi raporuna bakıldığında hepsinin davacının defterinde kayıtlı olduğu ve tutar olarak da çek miktarları ile uyumlu olduğunun görüldüğü- Çekin prensip olarak mevcut bir borcun tahsili amacıyla verildiğinden, avans olarak verildiğinin ispat yükünün davacıda olduğu- Tek başına çekteki keşide tarihinin, fatura tarihinden sonra olmasının, teslim alınan mallarla ilişkisi bulunmadığı sonucunu doğurmayacağı-
Kiracının anahtar teslimini yazılı delille kanıtlayamaması durumunda, dava konusu kiralananın bir başka şahsa yeniden kiraya verildiği tarihin tahliye tarihi olarak kabulü ile davacı-kiracının bu tarihe kadar olan kira bedelinden sorumluluğunun devam edeceğinin gözetilmesi gerektiği-
Menfi tesbit davasında davacı adı geçen şirket olduğundan bu tedbir kararının da davacı şirket hakkında verildiği, dolayısı ile bu tedbir kararının yalnızca davacı şirketi kapsayacağı, takip alacaklısı şirketin bu çeke dayanılarak keşideci şirket aleyhine takip yapmasına engel olmadığı anlaşılmakla yapılan takibin tedbir kararına aykırı olmadığı-
Davacının imzaladığı sözleşmelerdeki anapara kadar borçlu olduğunu kabul etmesi karşısında bu sözleşmedeki imzasını da kabul etmiş sayılacağı-
Bonoya dayalı icra takibinden kaynaklanan menfi tespit istemine ilişkin davada, davacıların senetlerin sahte olduğuna dair iddiaları ile savcılık soruşmasının halen devam ediyor olması ve soruşturmayla ilgili bir karar verilmemiş olması da nazara alındığında bu aşamada HMK'nın 209/1 maddesinin uygulanmasını gerektirir nitelikte olmadığı, İlk Derece Mahkemesinin de bu gerekçelerle talebi reddedip HMK 72/3 maddesi uyarınca tedbire hükmetmesinin yerinde olduğu-
6100 sayılı HMK.'nın 150/1. maddesi uyarınca dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilebilmesi için, tarafların usulüne uygun şekilde davet edilmiş olmaları ve buna rağmen duruşmaya gelmemeleri veya gelip de davayı takip etmeyeceklerini bildirmiş olmalarının gerektiği-
