Taraflar arasındaki menfi tespit davası-
Taraflar arasındaki menfi tespit davası-
Dava konusu olayda davalı kooperatifin, davacının eli ürünü olmayan imzayı havi kredi sözleşmesinden dolayı davacı aleyhine haksız takip yaptığı hususu, menfi tespit davası sonunda anlaşılmış ise de, davacı kefilin sözleşmedeki imzası nedeniyle davalının belgeye dayalı olarak var olduğunu düşündüğü hakkın kullanımı amacıyla başlattığı takibin kötüniyete dayanmadığının kabulü ile davacının tazminat isteminin reddinin gerekeceği-
Takip dayanağı ilamın, müstakilen açılan istirdat davasına ilişkin olup HUMK.nun 443. (HMK.nun 367/2.) maddesinde yer almadığından kesinleşmeden takip konusu yapılabilecek nitelikte olduğu, dayanak ilamın incelenmesinde, davanın, menfi tespit davası olarak açılıp daha sonra istirdata dönüşmesinin de söz konusu olmadığı, o halde İİK.nun 72. maddesine göre de kesinleşmenin aranmayacağı-
Takibin imzalı senetlere dayalı olarak var olduğu düşünülen hakkın kullanılması amacına dayalı olup, yargılama sonunda senetlerdeki imzaların davacıya ait olmadığı ve yapılan takibin haksızlığı belirlenmiş ise de, salt buna dayalı olarak davalı alacaklının icra takibini kötüniyetli olarak yaptığının kabulünün doğru olmadığı-
Muhtıranın iptali için açılan dava sonucunda davanın kabulüne karar verildiği, kararın Yargıtay’ca onanarak kesinleştiği, buna göre eldeki davanın konusuz kaldığı gerekçesiyle mahkemece esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmişse de, davanın yargılama sırasında konusuz kaldığı, bu durumda dava tarihi itibariyle tarafların haklılık durumunun değerlendirilmesi suretiyle yargılama gideri ve vekalet ücreti konusunda karar verilmesinin gerekeceği-
Taraflar arasındaki menfi tespit davası-
3.şahısın, takibin yapıldığı yer mahkemesinde ya da yerleşim yerinin bulunduğu yer mahkemesinde menfi tespit davası açabileceği-
Tasarrufun iptali davasında, üçüncü kişi davalının borcun gerçek olmadığı iddiası ve muvazaanın varlığı yönündeki savunmasının mahkemece incelenmesi gerektiği- Tasarrufun iptali davalarında alacaklıya alacağını tahsil olanağı sağlanırken bu alacaklının alacağının şeklen varlığının değil, gerçekliğinin amaçlandığı- Tasarrufun iptali davasının aleyhine sonuçlanması (ve kesinleşmesi) üzerine, adına kayıtlı taşınmazının satışını önlemek amacıyla icra dosyası borcunu yatıran üçüncü kişinin, icra dosyasına yatırdığı miktardan yersiz olduğunu iddia ettiği kısmı takip alacaklısından sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca talep hakkı bulunduğu- "Üçüncü kişinin aciz belgesine ve kesinleşen icra takibine bağlanan borcun gerçekte olmadığını, borçlu ile alacaklı arasında muvazaa bulunduğunu iptal davasında savunup isbat edebileceği, üçüncü kişinin iptâl davası dışında, alacaklının kötüniyetini veya haksız eylemini, hileli davranışını vs. ileri sürüp ispat etmediği sürece fazla ödediğini iddia ettiği faizi sebepsiz iktisap hükümlerine dayanarak alacaklıdan geri isteyemeyeceği, borçluya gidebileceği, aksi takdirde alacaklının kendisinden istirdat olunan miktar için ayrıca takip yapmak zorunda kalacağı, zaten kesinleşen takip için bunun mümkün olmadığı" şeklindeki görüşlerin HGK çoğunluğunda benimsenmediği-
Davaya konu takibin, kooperatif, borçlu ve kefil olan davacılar arasında düzenlenen 31.01.2001 tarih ve 399 nolu senedin tahsiline yönelik olduğu, davacılar hakkında ilamlı icra takibi yapılmış olup, mahkemece, 30.11.2006 tarihinde icra dosyasına gelecek olan paranın ödenmemesi konusunda tedbir kararının verildiği ve kararın infaz edildiği, buna göre, şartları oluştuğundan İİK 72/4 maddesinde düzenlenen tazminata hükmedilmesinin gerekeceği-