4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 705. maddesinde düzenlendiği üzere, taşınmazın mülkiyetinin kazanılmasının tescille olacağı, mahkemece konusunda uzman bilirkişiden rapor alınmak suretiyle, davacının taşınmazın mülkiyetini kazandığı tarihe kadar tahakkuk eden ecrimisil ve faiz tutarının tespiti, davacının yapmış olduğu toplu ödemelerin bu tutarı geçip geçmediği, fazladan ödeme varsa bu tutar üzerinden davacının borçlu olmadığının tespitine ve fazla ödemenin istirdatına karar vermek gereceği-
Her ne kadar, dava dışı paydaş ile yapılan kira sözleşmesi pay ve paydaş çoğunluğu sağlanamadığından geçersiz ise de, dosya içinde yer alan ortaklık tasfiye sözleşmesinin 4. maddesi ve davaya konu yerin kullanımının birleşen davada davacı ile dava dışı paydaşa bırakıldığı bağımsız bölüm listesi dikkate alındığında, birleşen davada davacının, asıl dava davacısı şirketin dava konusu taşınmazdaki kullanımına muvafakatinin bulunduğu, buna göre asıl davada davacı şirket ile dava dışı paydaşın imzaladığı kira sözleşmesinin geçerli hale geldiği anlaşıldığına göre, birleşen davada davacının taşınmazı kullanımı geçerli kira sözleşmesine dayandığından asıl davanın (menfi tespit) kabulüne, birleşen davanın (itirazın iptali) reddine karar verilmesi gerekeceği-
Borçlunun sahtelik nedenine dayalı olarak açtığı menfi tespit davası, İİK. mad. 72 kapsamında bir dava olduğundan, anılan maddedeki usule göre mahkemeden alınacak ihtiyati tedbir kararı ile icra takibinin durdurulabileceği- Sahtelik nedeniyle açılan menfi tespit davası gibi, cumhuriyet savcılığına aynı nedenle yapılan şikayet ve ceza mahkemesinde açılan davanın da kendiliğinden icra takibini durdurmayacağı ve bekletici mesele yapılamayacağı- Cumhuriyet savcılığı veya ceza mahkemesince tedbir kararı verilirse icra takibinin durdurulabileceği- Takibin kesinleşmesi öncesi veya sonrasında takibe konu senedin sahteliğinin iddia edilmesinin HMK'nun 209. maddesi uyarınca takibin durdurulması sonucunu doğurmayacağı, bu hüküm, genel mahkemelerde açılan davalarda, senedin delil olarak kullanılamayacağını öngördüğü, icra takibine etkisinin olmadığı-
Davanın icra takibinden sonra açılan menfi tespit davası niteliğinde olduğu, ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemeyeceği ancak borçlunun gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın % 15'inden aşağı olmamak üzere teminat göstermesi halinde icra veznesindeki paranın alacaklıya ödenmemesi konusunda tedbir kararı verilebileceği, mahkemece verilen "takibin durdurulmasına yönelik talebin reddine" dair kararda isabetsizlik bulunmadığı, o halde mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla davacının istinaf başvurusunun esastan reddinin gerektiği-
Menfi tespit davalarında kural olarak ispat yükü alacaklıya ait ise de alacak ilişkisi kambiyo senedinden kaynaklanıyorsa senede karşı senetle ispat kuralı gereği ispat yükünün tekrar borçlu tarafa geçtiği- Senedin üzerindeki malen kaydının borçlu tarafından doğrulanması halinde senedin talilinden söz edilemeyeceğinden ispat yükünün davacı borçlu üzerine kalacağı-
İİK'nın 16. maddesi uyarınca icra memur işlemini şikayete ilişkin davada, Cumhuriyet Savcılığına yapılan şikayet ve ceza mahkemesinde açılan davanın kendiliğinden icra takibini durdurmayacağı ve bekletici mesele yapılamayacağı,  borçlu tarafından İİK'nın 72/3. maddesi koşullarında menfi tespit davası açılması halinde alacağın %15'inden aşağı olmamak üzere teminat karşılığında mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyla icra veznesindeki paranın alacaklıya ödenmemesinin istenebileceği, mahkemece verilen tedbir kararının İİK'nın 72/3. maddesi uyarınca verilmiş olduğu ve ve ayrıca takibin durdurulması kararı verilmediği-
Davanın menfi tespit istemine ilişkin, istinafa konu kararın ise HMK'nun 209. maddesi gereğince takibin teminatsız durdurulması talebinin reddine ilişkin ara karar olduğu; davacının takibin HMK'nun 209/1. maddesi uyarınca teminatsız durdurulması talebinin reddine karar verildiği, ancak davacı vekili, dava konusu çekin üzerindeki kaşenin gerçeği yansıtmadığını ve savcılığına suç duyurusunda bulunduklarını belirtmiş ise de, henüz soyut nitelikte olan, somut hal almayan takibe konu senedin sahteliği veya imzaya itiraz iddialarının HMK'nun 209/1. maddesi uyarınca takibin durdurulması için yeterli olmadığı-
Eğer yanlardan biri senet metninde yazılı kaydın doğru olmadığını söylüyorsa, lehine olan senet karinesinin çürümüş sayılacağı, bunun sonucu olarak da, iddiası paralelinde ispat yükünü de üstleneceği, buna senedin talili dendiği, bu anlamda talilin senet metninde açıklanan düzenleme (ihdas) nedenine aykırı beyanda bulunma anlamına geldiği, dava konusu bonoda; davalı keşideci-borçlu, davacı ise lehtar-alacaklı olduğu, ihdas nedeni olarak “nakten” kaydı bulunduğu, bu durumda ‘senedin, hizmet nedeniyle verildiğini’ beyan eden, senet üzerindeki ihdas nedenini talil eden davalı tarafın ispat yükünü üzerine aldığı, davalı tarafça ‘senedin nakden değil, hizmet karşılığı verildiği’nin ispatlanması gerektiği-
İşçi ve işveren arasındaki uyuşmazlıklardan kaynaklanan menfi tespit davalarında, dava açılmadan önce arabuluculuğa gidilmesinin zorunlu olmadığı-
"Senedin tanziminden 12 yıl sonrasına vade tarihi yazılmasının hayatın olağan akışına uygun düşmediğini" iddia ederek bedelsizlik ve sahtelik sebeplerine dayalı açılan menfi tespit davasının reddi gerekeceği-