İmza sahteliği yanında faize itiraz nedeniyle de menfi tespit isteminde bulunan davacının faize ilişkin itirazlarının da değerlendirilmesi gerektiği-
Dava dilekçesinde ipoteğin terkini talebinin dayanağı olarak "borcun ödendiği" vakıasına değil, "baştan itibaren ipotek tesisinin geçersiz olduğu" vakıasına dayanıldığı gözetildiğinde, davanın TMK 883 uyarınca "ipoteğin terkini" davası olarak değil, "İİK. 150 uyarınca borçlu bulunmadığının tespiti davası olarak nitelendirilmesi" ve buna göre çözüme kavuşturulması gerektiği- İİK’nın 150. maddesinin eldeki davaya uygulanmasının, taleple bağlılık ilkesine aykırılık oluşturmayacağı- İpotek, "muris ile davalı şirket arasındaki ticari ilişkinin teminatı" olarak tesis edildiğinden, murisin ölüm tarihi itibariyle davalı şirkete borcu olup olmadığı araştırılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekmekte ise de, davalı vekilinin "ipoteğin, dava dışı üçüncü bir kişinin borcu için tesis edildiğine" ilişkin beyanı da gözetilerek, ipotek tesisine ilişkin vekâletnamede vekile tanınan yetkiler de gözetilmek suretiyle varılacak sonuca göre bir hüküm kurulması gerektiği- Mahkemece ipotek tesisinin hukuken geçerli olup olmadığı tartışıldıktan sonra, bu ipoteğe bağlı olarak yapılan icra takibi nedeniyle davacıların borçlu olup olmadıklarının hakkında bir karar verileceği- "Davalı vekilinin beyanı karşısında bozma kararında belirtildiği gibi bir araştırma yapılmasına gerek olmadığı, davalı tarafça sunulan cari hesap ekstrelerine göre ipoteğin üçüncü bir kişinin borcu için tesis edildiği, ikrar kesin delil olduğundan davanın kabulünün gerektiği" görüşünün HGK çoğunluğu tarafından benimsenmediği-
Alacaklının kira alacağının tahsili amacıyla tahliye talepli başlattığı ilamsız icra takibinde -05.07.2014 tarihli 900,00TL, 05.08.2014 tarihli 900,00TL ile ekli kira sözleşmesi içeriğine göre bakiye kalan 1.456,00TL- kira alacağının ve borçlunun tahliyesinin talep ettiği, borçlunun ödeme emrine itiraz etmediği, alacaklı vekilinin icra mahkemesine başvurarak borçlunun 1800 TL ödediğini, bakiye kalan kira alacağının ödemediğini ve borçlunun temerrüde düştüğünü ileri sürerek kiralanandan tahliyesini talep ettiği uyuşmazlıkta, borçlu kiracının, süresi içinde ödeme emrine itiraz etmediği için, ödeme emri ile istenen kira borcu kesinleştiğinden, İİK. 269/a uyarınca, icra mahkemesince 30 günlük ihtar müddeti içinde takipte kesinleşen kira borcunun ödenip ödenmediğinin incelenmesi gerektiği- "Borçlu ödeme emrine itiraz etmese bile, icra mahkemesinde ödeme emri tebliğinden önceki ödemeleri ileri sürebileceği, icra mahkemesinin ihtarın haklı olup olmadığını inceleyebileceği, bu nedenle ödeme emri tebliğinden önce kira borcunun ödenip ödenmediğinin araştırılması gerektiği" gerekçesiyle direnme kararının ilave gerekçeler ile bozulması gerektiği şeklindeki görüşün HGK çoğunluğu tarafından benimsenmediği-
İstirdat davasına konu bir yıllık hak düşürücü sürenin cebri icra tehdidi altındaki ödemenin tamamen yapılması ile birlikte başlayacağı, kısmi ödeme halinde ise hak düşürücü sürenin işlemeye başlamayacağı-
HMK. m. 389/1'e göre mevcut durumda meydana gelebilecek değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebileceği- HMK. m. 390/3'e göre, tedbir talep edenin, öncelikle tedbir istemine ilişkin dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak, yasal delillerle ispat etmek zorunda olduğu, buradaki ispatın ölçüsünün, “yaklaşık ispat” kuralına göre belirleneceği- Yaklaşık ispat kuralı uygulanırken, iddianın doğruluğunu kabul etmekle birlikte, aksinin mümkün olduğu ihtimalinin de gözetilmesi gerektiği, bu nedenle, ihtiyati tedbire karar verilirken, talebin haksız olma ihtimali de dikkate alınarak talepte bulunandan kural olarak teminat alındığı- Geçici hukuki koruma kapsamında olan ihtiyati tedbir kararı verirken hakimin, asıl uyuşmazlığı çözecek içerikte bir karar vermemesi gerektiği, bununla birlikte, ihtiyati tedbire karar verilirken tarafların çıkar dengesinin ve ihtiyati tedbirin amacının hakim tarafından gözetilmesinin gerekli ve zorunlu olduğu- İİK 72.m. uyarınca açılan menfi tespit davalarında da ihtiyati tedbir koşulları değerlendirilirken HMK 389 vd. m. hükümlerinin dikkate alınması gerektiği-
6102 sayılı TTK'nun 778/3 maddesi uyarınca poliçe hakkındaki avale ilişkin hükümlerin bonolar hakkında da uygulanmasına, 701/2.maddesi gereğince aval şerhinin aval veren kişi tarafından imzalanmasının gerekmesine, bu anlamda aval şerhinin aval veren tarafından mutlaka el ile imzalanmış olmasının aranmasına göre, yerel mahkeme kararında yasaya aykırılık bulunmadığı-
Menfi tespit davalarında alacak ve tazminat talebi değil, kural olarak bir tespit talebi bulunduğundan, arabuluculuğa tabi olmadığı- Dava, doğrudan istirdat şeklinde açılıyorsa, davada alacak talebi olduğundan arabuluculuğa tabi olduğu- Bununla birlikte, davanın menfi tespit olarak açılıp, dava devam ederken -ödeme nedeniyle- istirdata dönüşen davalarda da arabuluculuğa tabi olmadığı-
Lehine aval verilenin borcu geçersiz olsa bile, aval verenin bu geçersizliği ileri süremeyeceği- Aval verenin "dava konusu bononun dava dışı şirkete işe girerken teminat olarak verildiğini" ileri sürerek "borçlu olmadığının tespitine" karar verilmesini kendi adına talep edemeyeceği-
. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; taraflar arasındaki sağlık hizmeti alımı sözleşmesi çerçevesinde Kurum sigortalısı olmayan kişilere verilen hizmetin Kuruma fatura edildiği gerekçesiyle tesis edilen cezai işlemin hukuka ve sözleşme hükümlerine aykırı bulunup bulunmadığı, buradan varılacak sonuca göre davacının menfi tespit talebinin kabul edilmesinin yerinde olup olmadığı-
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda, dava konusu bononun teminat amacıyla verilip verilmediği buradan varılacak sonuca göre davalıya, meydana gelen kazadan doğan alacağını ve miktarını yasal delillerle ispat etme olanağının tanınmasının gerekip gerekmediği-