Bonoda birden fazla vade bulunması halinde senet kambiyo senedi vasfını yitireceği- İlk cironun senet lehtarınca yapılmaması halinde, ciro silsilesinde kopukluk olduğundan senedi takibe koyan davalı şirketin yetkili hamil olduğunun kabul edilemeyeceği-
Resmi senette, ipoteğin davacı tarafından müşterek müteselsil borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla verildiğinin düzenlendiği, kefalet miktarının, kefalet tarihi ve müteselsil kefil olunduğunun davacılardan tarafından el yazısıyla yazılı olmadığı, davacılardan birinin diğer davacının eşi olduğu dava konusu ipoteğin, şirket ortağının şirket lehine imzalayacağı kefalet sözleşmesinde eşin rızasının gerekli olmadığına ilişkin TBK'nun 584/3. maddesindeki değişiklikten önce tesis edilmiş olması nedeniyle, kefalet sözleşmesi niteliği de taşıyan ipotek akdinde davacı eşin kefalete ilişkin rızası bulunması gerekirken bulunmadığı anlaşıldığından, kefalet sözleşmesinin geçerlilik şartlarını taşımadığı gözetilerek kefalet sözleşmesi nedeniyle davacının borçlu olmadığının tespitine karar verilmesi gerektiği-
Senede karşı ileri sürülebilecek her türlü def'i ve itirazların yazılı delille ispatı gerektiği (HMK. mad. 201) tanık dinlenmesinin hatalı olduğu- Keşideci ve aval veren durumundaki davacıların, lehdar konumundaki kooperatifin cirosu yönünden yetkililerin iki kişi olmasına rağmen geçerli cironun bulunmadığı yönündeki itirazlarının da kambiyo senetlerinde imzaların istiklali ilkesi nedeniyle kabul edilemeyeceği- Davalı kooperatif yetkilileri hazırlık soruşturmasında verdiği ifadelerinde "dava konusu senedin, davacıların davalı kooperatifte hisse devrine ilişkin düzenlenen protokol kapsamında verildiğini" belirterek davacıların "teminat" yönündeki iddialarını benimsediklerinden ve bilirkişi raporunda da "senedin teminat amacıyla verildiği" yönünde görüş bildirilmiş olduğundan, ancak teminatın kapsamı ve teminat altına alınan hususların ne kadarının yerine getirildiği ve senede ciro yoluyla hamil olan kişinin senedi iktisabında kötüniyetli olup olmadığı araştırılmadığından, mahkemece belirtilen hususlar ile ilgili olarak araştırma ve inceleme yapılarak karar verilmesi gerektiği- Davadan tefrik edilen hakkında hüküm kurulamayacağı-
Davalı tarafından uzun süre takibe ara verilmesi üzerine kefilin kefaleti sona erdiğinden davacı tarafından açılan menfi tespit davasının kabulüne karar verilmesi gerekeceği-
Davaya dayanak oluşturan icra takibi sırasında, davacı borçlunun huzurunda düzenlenen haciz tutanağında davacının imzalı beyanıyla borcu kabul ederek "ödeme taahhüdünde" bulunması karşısında, menfi tespit davasının kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğu-