Dava, ölüm aylığının kesilmesi ve kurum işleminin iptali ile aylığın yeniden bağlanması istemine ilişkindir.
Mahkemece, davacı Hazine'nin dayandığı tapu kaydının sınırlarının dava konusu taşınmaza uymadığı kabul edilmek suretiyle yazılı şekilde hüküm kurulmuş ise de; yapılan araştırma, inceleme ve uygulamanın karar için yeterli olmadığı, doğru sonuca varılabilmesi için mahkemece öncelikle davacı Hazine'nin tutunduğu tapu kaydının tedavülleriyle getirtilmesi, taşınmazın başında icra edilecek keşif sırasında tapu kayıtları uygulanıp kapsamının 3402 sayılı Kadastro Yasası'nın 20. maddesi gereğince belirlenmesi, tapu kaydının sınırları yerel bilirkişilere zeminde tek tek gösterilmesi, bilirkişilerin gösteremediği sınırların tespiti için taraflara tanık dinletme imkanının sağlanması, fen bilirkişisinden yerel bilirkişi ve tanıkların gösterdiği sınırları haritasında işaret etmesinin istenilmesi, dinlenecek yerel bilirkişi ve tanıklardan davaya konu edilen taşınmazın niteliği, intikali ve tasarrufu hususunda maddi olaylara dayalı ayrıntılı bilgi alınması, bilirkişi ve tanık sözlerinin komşu parsel tutanak ve dayanaklarıyla denetlenmesi, teknik bilirkişiye uygulanan tapu kaydının kapsadığı alanı gösterir ve keşfi takibe imkan verir kroki düzenlettirilmesi, bundan sonra toplanmış ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-
Doğru sonuca ulaşılabilmesi için mahkemece, dava konusu taşınmazların öncesini bilebilecek yaşta, tarafsız, davada yararı bulunmayan ve aynı köyde ikamet eden şahıslar arasından seçilecek 3 kişilik yerel bilirkişi kurulu ve tarafların bildirdikleri tüm tanıklar ile teknik bilirkişinin katılımıyla yeniden keşif yapılarak, tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde yerel bilirkişi ve tanıklara, dava konusu taşınmazların (her bir taşınmaz için ayrıntılı olarak), öncesinde kime ait olduğunun, hangi nedenle kime intikal ettiğinin, kimin hangi sıfatla zilyet olduğunun, taşınmazların kök muristen miras yoluyla mı intikal ettiğinin, yoksa davalılar tarafından 3. kişilerden satış yoluyla mı kazanıldığı sorulup, tarafların zilyetliklerinin miras yoluyla gelen hakka mı, yoksa satın almaya mı dayalı olarak devam ettiğinin belirlenmesi, dava konusu taşınmazların kök muristen kaldığının anlaşılması halinde ise bu kez murisin sağlığında paylaşım yapıp yapmadığının yahut mirasçılar arasında murisin ölümünden sonra taksim yapılıp yapılmadığının, yapılmış ise çekişmeli taşınmazların kime kaldığının araştırılması; bundan sonra tarafların tüm delilleri birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Uyuşmazlık, muris muvazaası hukuki nedenine dayalı tapu iptali ile tescili istemine ilişkindir... Davada temlikin mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu iddiasının Türk Medeni Kanunu'nun 6 ncı ve Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 190. maddeleri gereğince davacılar tarafından kanıtlanması gerekir. Dava dilekçesindeki iddialar bakımından ispat yükünün davalı tarafa yüklenmesinin hukuki bir dayanağının bulunmadığı ve temlikin muvazaalı olduğuna dair dosya içerisinde yeterli delil bulunmadığı, davacıların iddialarını ispatlayamadıkları anlaşılmaktadır. Ne var ki, davacıların delil listesinde yemin deliline de dayanmış oldukları görüldüğünden mahkemece davacılara yemin teklifi hakkı hatırlatılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir.
Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlal edilen mevcut ve beklenen menfaat dikkate alındığında kadın yararına takdir edilen maddî ve manevî tazminat az olup hakkaniyet ilkesi dikkate alınarak daha uygun miktarda maddî ve manevî tazminata takdir edilmesi gerektiği- Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre kadın yararına takdir edilen yoksulluk nafakasının az olup hakkaniyet ilkesi de dikkate alınarak daha uygun miktarda yoksulluk nafakasına hükmedilmesi gerektiği-
Hasımsız davalar hariç olmak üzere, dava dilekçesi ile duruşma gün ve saati karşı tarafa tebliğ edilmeden ve taraf teşkili sağlanmadan davaya bakılamayacağı ve yargılama yapılamayacağı- Yargılama sırasında yapılan tebligatlarla ilgili tebliğ mazbatalarının ve ilgili diğer belgelerin dosyaya konulması gerektiği- Bir davada yapılan tebligatların usulüne uygun olarak yapılıp yapılmadığını hâkim kendiliğinden denetlemesi gerektiği- Dava dilekçesi tebliğ edilmişse de her parselin ayrı ayrı dava konusu olduğunun gözden kaçırıldığı, tebligatın bilinen en sonra adrese yapılması gerektiği, yargılamanın başında “Bozca köyü” adresine tebligatın yapıldığı, taşınmazın değerinin görev sınırını geçmesi nedeniyle Sulh Hukuk Mahkemesince görevsizlik kararı verilerek bu kararın da “Bozca köyü” adresine tebliğ edildiği, ancak Asliye Hukuk Mahkemesince verilen karara ilişkin tebligatın bilinen en son adrese değil, doğrudan MERNİS adresi şerhi ile tebligatın muhtarlığa bırakıldığı, yine Yargıtay onama kararının ve karar düzeltme dilekçesinin de doğrudan MERNİS adresine yapıldığı dikkate alındığında davalıya yapılan bu tebliğlerin usulüne uygun olmadığı ve bu nedenle kararın davalı yönünden kesinleştiğinden söz edilemeyeceği-
Davacıya, tapu kayıt maliki olan davalıların veraset ilamını sunmak üzere süre ve imkan verilmesi gerektiği; davada yer almayan tüm tapu kayıt maliki mirasçıları davaya dahil edilerek taraf teşkilinin sağlanması gerektiği; dava konusu taşınmazda payı olan kişinin yargılama sırasında üçüncü kişiye devrettiği gözetilerek, davacıya seçimlik haklarından hangisini kullanmak istediğinin sorulması gerektiği; yeni malike karşı davaya devam etmek istemesi halinde, çekişmeli taşınmazın yani paydaşı olan kişiye husumet yöneltmesi için davacı tarafa süre ve imkan tanınması gerektiği, bundan sonra mahallinde yerel bilirkişiler, tespit bilirkişileri ve taraf tanıklarının katılımıyla keşif yapılarak, bilirkişi ve tanıklardan tapu kaydı kapsamında kalan taşınmazlar yönünden kayıt malikleri ya da mirasçıları arasında tapu dışı taksim yapılıp yapılmadığı, yapılmışsa hangi tarihte yapıldığı ve her bir parselin taksimde kime isabet ettiği, kim ya da kimlerin ne zamandan beridir bağımsız olarak taşınmazlara zilyet oldukları, özellikle davacıya pay satışı yapan ölü kayıt malikin çekişmeli taşınmazın taksim sonucu isabet edip etmediği hususları ayrı ayrı sorulup saptanmalı ve toplanacak tüm deliller ile birlikte sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği-
Davacı tarafından taşınmaza özgü olarak düzenlenen vekaletnamede açıkça “taşınmazda bulunan hak ve hisselerimin tamamını veya bir kısmını dilediği kişi veya kişilerce dilediği bedel ve şartlarla ipotekli (65.000. TL ipotek bedelli) olarak satmaya” ifadesine koyu renkli yazı ile yer verilmiş olup somut olayda satış işlemini gerçekleştiren tapu memurlarının vekaletnamenin okunması ve değerlendirilmesinde gerekli özeni göstermediği, bu ifadeyi ve verilen yetkinin kapsamını sorgulama ve açıklattırma yoluna gitmediği dikkate alındığında tapu memurlarınca işlemin yöntemine uygun olarak gerçekleştirildiği yönünde tespitlere katılmanın mümkün olmadığı, bu nedenle ilgili tapu memurlarının kusurlu davranışları nedeniyle davalı Hazine'nin de davacının zararından sorumlu tutulması gerektiğinin kabul edilmesi gerekeceği-
11. HD. 12.09.2022 T. E: 2021/3694, K: 5748
Davacıların payına isabet eden değer üzerinden davalının sorumlu olduğu miktar belirlenerek, bu miktar üzerinden, davalı taraf aleyhine yargılama gideri, harç ve vekalet ücretine hükmedilmiş olmasının isabetli olmadığı- Davalı tarafından açılmış tespit davası ya da muhdesatın aidiyetine yönelik bir dava bulunmadığı halde, sadece davalı tarafın dosyadaki savunması ve toplanan deliller doğrultusunda sanki bir tespit davası var gibi kabul edilerek tapu iptali ve tescil kararı ile birlikte taşınmaz üzerindeki ağaçlara yönelik davalıya aidiyatıyla ilgili beyanlar hanesine şerh verilmesinin doğru olmadığı-