Tarafların 5 yıldan beri ayrı yaşadıkları davacı-davalı kadının terke dayalı boşanma davasına ilişkin ihtar kararı kendisine tebliğ edildikten yaklaşık 1 ay sonra Medeni Kanunun 166/1. maddesine dayanarak boşanma isteğinde bulunmasının, terke dayalı boşanma davasını sonuçsuz bırakmaya yönelik olduğu ve dürüstlük kuralı ile bağdaşmayacağı-
Terk hukuki sebebine dayalı olarak açılan boşanma davasında, davalının mahkemece çağrılan konuta geri dönmemekte haklılığını ispat edememesi ve sonucunda boşanma kararı verilmesinin davalıyı kusurlu duruma düşüreceği-
Taraflar arasında ciddi bir suçlamaya dayalı ceza soruşturması devam ederken kocanın ihtar davetiyesi göndermesi hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olup; ihtar muhatabının böyle bir durumda ihtar davetine uyması beklenemeyeceğinden davalı kadına bir kusur yüklenemeyeceği-
İhtarın hukuki sonuç doğurabilmesi için; ihtar isteğinden önceki dört ay içerisinde davet edilen eşin, haklı bir sebep olmaksızın birlik dışında yaşadığının gerçekleşmesi gerekeceği; ihtar kararının davalıya tebliğinden sonra iki aylık süre geçmedikçe de boşanma davası açılamayacağı, davalıya çekilen ihtar 26.08.2010 tarihinde tebliğ edildiği halde, davanın iki aylık süre dolmadan 18.10.2010 tarihinde açıldığından bu hukuki duruma göre davacının terke dayalı davasının reddi gerekeceği-
Terk ihtarı çekenin, eşinin ihtar tarihinden önceki kusurlu davranışlarını affetmiş en azından hoşgörmüş sayılacağı; affedilen veya hoşgörüyle karşılanan olaylar boşanma nedeni olamayacağı gibi, kusur tespitine de esas alınamayacağı-
Koca, eşine ihtarda bulunmakla, ihtardan önceki olayları affetmiş veya en azından hoşgörüyle karşılamış, böylece ortak hayatın çekilebilir olduğunu, aile birliğinin temelli sarsıntıya uğramadığını kabul etmiş sayılacağı; ihtardan sonra taraflar arasında herhangi bir olayın varlığı da ispatlanmadığından gerçekleşen bu duruma göre davalının “kusurlu” kabul edilmesine olanak olmadığı-
İhtarın Medeni Kanunun 164.maddesine uygun bulunmasına, davanın süresinde açılmış olmasına, davalının kanunen korumaya değer bir sebep olmadığı halde ortak konuta dönmemesine ve uzman doktordan alınan rapora göre; davacı kocanın cinsel yönden yeterli olduğunun belirlendiğinin anlaşılmasına göre Türk Medeni Kanununun 164.maddesi koşullarının oluştuğu-
Terk ve evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebeplerinin aynı davada birleşemeyeceği, çünkü davacının ihtar isteğinde bulunmakla, o tarihten önce gerçekleşmiş eşinin kusurlu davranışlarını affetmiş, en azından hoşgörüyle karşılamış sayılacağı, affedilen veya hoşgörüyle karşılan olaylara dayalı olarak boşanma kararı verilmeyeceği gibi, bunların kusur da oluşturmayacağı, diğer yandan, eşinden gerçekte boşanmak istediği halde salt boşanmayı gerçekleştirebilmek için eşe terk ihtarı (TMK.md.164) gönderilmesinin de iyiniyetle bağdaşmayacağı, hakların iyiniyetle kullanılmadıkça sonuç doğurmayacağı (TMK.md.2), bu bakımdan davacının hem terk (TMK.md. 164.) hem de evlilik birliğinin temelinden sarsılması (TMK.md.166/1-2.) nedenlerine dayalı boşanma davalarının reddine karar verilmesinin gerekeceği-
Temyize konu edilen somut olayda kocanın ilk ihtar kararının, kadına 13.08.2008 tarihinde tebliğ edildiği, bu karar karşısında davalı kadının tebliğ tarihinden itibaren iki ay içerisinde dilediği gün ortak konuta dönme hakkını kazandığı, ilk ihtarın davalı kadına tebliğ tarihinden başlayarak belirtilen iki aylık ayrı yaşama hakkının sona erdiği tarihten sonraki dört aylık süre geçtikten sonra istenen yeni ihtarın hukuki sonuç doğuracağı-
Karşılıklı Boşanma - Ziynet ve Eşya Alacağı