İcra mahkemesince, borçlunun haline münasip meskeni temin etmesi için gerekli bedel bilirkişilere tespit ettirildikten sonra, haczedilen yerin değeri bundan fazla ise satılmasına karar verilmesinin ve satış bedelinden haline uygun mesken için gerekli olan miktarın borçluya bırakılmasının, kalanının alacaklıya ödenmesinin gerekeceği-
Hükme esas alınan bilirkişi raporunun hüküm kurmaya elverişli olmadığı, asıl olan borcun ödenmesi olup, borçlunun mutlaka meskeniyet şikayetinde bulunduğu semtte veya o yere yakın semtte meskeninin bulunması zorunlu olmadığı gibi, borçlunun sadece eşi ve çocuğu ile birlikte oturduğu gözetildiğinde üç oda, bir salondan ibaret taşınmazın haline münasip meskeni olarak kabulünün de mümkün olmadığı, bu nedenle borçlunun, birlikte oturduğu kişi sayısı da gözetilerek şehrin daha mütevazi semtlerinde daha küçük, haline münasip edinebileceği konutların değerleri göz önünde bulundurularak inceleme yaptırılmasının ve buna göre sonuca gidilmesinin gerekeceği-
Mahkemece, bilirkişiden ek rapor alınarak borçlunun görev ve sıfatı, eğitim durumu dikkate alınmadan bulunduğu yerden daha mütevazi koşullara sahip yerlerde haline münasip evi alabileceği değerin belirlenmesinin gerekeceği, bu tespitlerden sonra borçlunun haline münasip evi alabileceği miktar, mahcuzun değerinden az ise mahcuzun satılarak, borçlunun haline münasip ev alması için gerekli bedelin kendisine, artanın alacaklıya ödenmesine, satışın borçlunun haline münasip ev alabileceği miktardan az olmamak üzere yapılmasına karar verilmesinin gerekeceği-
Her ne kadar taşınmaz üzerine daha önce konulmuş haciz bulunmakta ise de her haciz yeni bir şikayet hakkı doğuracağından son hacze yönelik meskeniyet şikayeti İİK'nun 16/1. maddesinde öngörülen yasal sürede olup mahkemece esası incelenerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmesinin gerekeceği-
İdarece alınan teminatların haczedilemeyeceği-
Asıl olan borcun ödenmesi olup, borçlunun meskeniyet şikayetinde bulunduğu semtte veya o yere yakın semtte meskeninin bulunmasının zorunlu olmadığı, bu nedenle borçlunun İstanbul ilinin daha mütevazi semtlerinde haline münasip edinebileceği meskenin değerinin belirlenmemesinin doğru olmadığı-
Alacaklıları farklı iki ayrı icra dosyasında, borçlu belediyenin aynı hesaba ilişkin haczedilmezlik şikayetinin aynı dosya üzerinden hükme bağlanamayacağı, mahkemenin öncelikle tefrik kararı vermesi gerektiği-
Asıl olan borcun ödenmesi olup, borçlunun mutlaka meskeniyet şikayetinde bulunduğu semtte veya o yere yakın semtte meskeninin bulunmasının zorunlu olmadığı, bu nedenle borçlunun D.li ilinin daha mütevazi semtlerinde haline münasip edinebileceği meskenin değerinin belirlenmesinin gerekeceği-
6552 sayılı Yasa ile 5393 sayılı Belediye Kanunu 15. maddesine eklenen son fıkrasına göre, icra dairesince haciz kararı alınmadan önce belediyeden borca yeter miktarda haciz edilebilecek malın gösterilmesinin isteneceği ve haciz işleminin sadece gösterilen bu mal üzerine uygulanacağı, on gün içinde yeterli mal beyan edilmemesi durumunda yapılacak haciz işleminin alacak miktarını aşacak veya kamu hizmetini aksatacak şekilde yapılamayacağı, bu prosedür yerine getirilmeden icra mahkemesince haczin kaldırılmasına karar verilemeyeceği-
6552 sayılı Kanun'un 123. maddesi ile 5393 sayılı Kanun'a eklenen Geçici 8. maddesinin son cümlesinde hacizlerin kaldırılması usul ve yöntemini "söz konusu fıkra hükümleri dikkate alınarak kaldırılır.” şeklinde açıkça belirtildiğinden, bu durumda Mahkemece İcra Müdürlüğü'ne 6552 sayılı Kanun'un 121. maddesi ile 5393 sayılı Belediye Kanunu'nda 15. maddenin son fıkrasına eklenen hüküm gereğince işlem yapılması yönünde talimat vermekle yetinilmesi gerekirken anılan yasal prosedürün işletilmesi sağlanmadan mevcut hacizlerin kaldırılması şeklinde hüküm tesisinin isabetsiz olduğu-