Davacı yanın 01.12.1999 tarihinde Banka'ya yatırdığı parasının banka yetkilileri tarafından KKTC’de kurulan paravan Off Shore Bank Ltd. kıyı bankası hesabına aktarıldığı ve iş bu davanın ise 16.02.2015 tarihinde açılmış olduğu dikkate alındığında 10 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerekeceği-
Müteselsil sorumlu olabilecek kimselerin bir kısmından yada bir tanesinden de tüm zararın talep edilebilecek olduğu, kaza tarihine, paranın satın alma gücüne, davalı sürücünün tam kusurlu olduğu, kaza sırasında 14 yaşında olan kazazedenin boyun kırığı ve sol el kırığı yaşayıp, zorlu ameliyatlar geçirdiği, kazadan kaynaklı kimi psikolojik arazlara maruz kaldığı, takdir edilen manevi tazminat tutarının hukuka uygun olduğu-
Davalılar/2. karşı davacılar ............. ile ....... Gıda Paz. San. ve Tic. A.Ş.'nin açmış olduğu karşı davada mahkemece sigorta şirketinden karşılanan zararın tenzil edildiği dolayısı ile sigorta şirketi tarafından karşılanmayan aşan zararın istenmiş olmasına, davalı/2. karşı davacı ...........'in davacı/karşı davalı taşınmaz malikinin kiracısı ve .......... Gıda Paz. San. ve Tic. A.Ş.'nin yönetim kurulu başkanı olmasına dava açmasında menfaati bulunmasına, davacı tarafın mahkeme tarafından verilen ilk kararı temyiz etmediği, bu bağlamda HMK 172/2-son cümlesi gereğince bozma kararına uymakla ortaya çıkan hukuki durumların ıslahla ortadan kaldırılamayacağı, bu nedenlerle bozma ilamından sonra davacı tarafın ıslah ile avans faizi isteyemeyeceği mahkeme gerekçesinin isabetli olduğu- Müteselsil sorumluluk esaslarına göre; birden çok kişi birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri veya aynı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu oldukları takdirde, haklarında müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümlerin uygulanacağı, müteselsil sorumlulukta, kural olarak borçlulardan her birinin, 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 141 ve 142 inci maddelerine (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 162 ve 163 üncü maddeleri) göre, borcun tamamından sorumlu olduğu, 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 146 ıncı maddesi (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 167 inci madde) uyarınca, sorumluların iç ilişkide kusur oranına göre, birbirlerine rücu haklarının da mevcut olduğu, müteselsil sorumluluğun kanundan doğan bir sorumluluk türü olduğu, müteselsil sorumluluk ilkesi gereği zarar görenin zararın tamamını isterse sorumluların tamamından, isterse bir kısmından isteyebileceği-
Birden fazla kişi, birlikte bir zarara neden olmuşsa, sorumluluk derecelerine bakılmaksızın ve eylemlerinin türü yönünden bir ayrım yapılmaksızın, zarar görene karşı, her biri ayrı ayrı zararın tamamından ortaklaşa ve zincirleme olarak sorumlu olması gerektiği- Birden çok kimselerin, değişik nedenlerle aynı zarardan sorumlu olurlarsa, zarar görene karşı ortaklaşa zincirleme ile sorumlu olacağı- Olayın gelişim biçimi, olay tarihi, meydana gelen yaralanma ve maluliyetin derecesi, yaralanma ve maluliyetin yarattığı elem ve üzüntünün derecesi, tarafların kusur durumları gözetildiğinde; takdir edilen manevi tazminat tutarlarının da düşük olduğu-
Eldeki davanın davacı tarafından ödenen tazminatın rücuen tahsili istemiyle açılmış olması karşısında, bir iptal davası veya idari sözleşmeden kaynaklanan dava olmadığı ve “tam yargı davası” niteliği taşımadığında da kuşku bulunmadığı- Tam yargı davalarının; ancak, her hangi bir idari eylem ve işlemden dolayı kişisel hakkın doğrudan muhtel olması hâlinde ve o kişisel hakkın sahiplerince açılabileecği-Asıl davada istem konusu yapılan tazminat alacağı esasında idarenin hizmet kusurundan kaynaklasa bile bu borcun davalı idareye kamu borcu niteliği kazandırmayacağı- İdarenin, kendi kusur oranına isabet eden tazminat miktarının davacı tarafından ödenmiş olması nedeniyle üçüncü şahıs olarak borçlu durumunda olduğu- Asıl davada kendi kusur oranına karşılık gelen tazminat miktarından daha fazla ödeme yapmak suretiyle davacı ile davalı arasında konusu para borcu olan bir alacak-borç ilişkisi söz konusu olduğu, belirtilen hususlara göre; tam yargı davası niteliği taşımayan ve konusu bir kamu alacağı olmayan eldeki rücu davasının Borçlar Kanunu hükümlerine göre adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği-
Mahkemece; davalı Hazine yönünden tapu sicilinin yanlış tutulmasından kaynaklanan sorumluluk şartları oluştuğundan 4721 sayılı TMK'nın 1007. maddesi uyarınca ve davalı yönünden tespite itiraz davasında davacı olan davalının oğlu olduğu da gözetilerek sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca davanın kabulüne karar verilerek davalıların müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulmalarında bir isabetsizliğin olmadığı- Bir sözleşmenin başlangıçta geçerli olarak kurulmasına rağmen daha sonra ortaya çıkan nedenler dolayısı ile imkansız hale gelmesi durumunda, davacının gerçek ve güncel müspet zararını talep edebileceği, gerçek zararın hesabında ilkenin; zarar doğurucu eylem, zarar görenin malvarlığında ne miktarda bir azalmaya neden olmuş ise, zarar verenin tazminat borcunun da, o miktarda olacağı, öyle ise, oluşan gerçek zarar ne kadarsa, tazminatın da o kadar olacağı, tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğundan ve tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan, bu kayıtlarda yapılan hatalardan TMK'nın 1007. maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğu, burada Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, davanın niteliğine göre tazminat miktarı belirlenirken, öncelikle dava tarihi itibarıyla tapusu iptal edilen gayrimenkulün niteliği belirlenip, arazi niteliğindeki taşınmazlarda net gelir esas alınarak, arsa niteliğindeki taşınmazlar için ise emsal karşılaştırması yapılarak değer biçilmesi gerekeceği-
Trafik kazasından kaynaklanan 3. kişiye sigortalı tarafından ödenen manevi tazminatın davalı kasko şirketinden rücuen tahsili istemi-
Genel hayat tecrübelerine göre ürünün reklamının nasıl yapılacağı hususuna özellikle üreticinin karar verdiği, ürünlerin toptan satışını yapan şirket ile davalı arasında organik bağ bulunduğu, internetten satış yapan şirketin ürün tanıtımını üretici ve dağıtıcı şirketlerin bilgisi dışında yapamayacağı hususları gözetildiğinde, davalı içerik veya yer sağlayıcı olamasa da, davacıya yönelik eylem nedeniyle diğer faillerle birlikte müteselsil sorumlu olduğu- Dava konusu eylem nedeniyle FSEK’in 80. maddesi gereğince eser sahiplerinin haklarına bağlantılı hak sahibi olan icracı sanatçı tarafından eldeki davanın davalısı aleyhine açılan tazminat davası neticesinde verilen karar ile genel hayat tecrübelerine göre bir ürünün reklamının nasıl yapılacağı hususuna üreticinin karar verdiği ve davanın kısmen kabulüne ilişkin kararın da kesinleşmiş olduğu-
Davalı tarafından koruma ve güvenlik hizmeti verilen sitede bulunan konutta meydana gelen hırsızlık olayı- Tazminat istemi- Birden çok kişinin zarardan aynı sebeple ya da çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu olabileceği- İki veya daha çok kişinin şahsında sorumluluğun ya da herhangi bir tazminat yükümlülüğü şartlarının gerçekleşmesi halinde sorumlular hakkında müteselsil sorumluluk hükümlerinin uygulanacağı- Müteselsil sorumluların birinden talepte bulunan hak sahibinin, tüm ilgililer bakımından müteselsil sorumluluğa dayandığını ifade etmesine gerek olmadığı, müteselsil sorumluluk ilkesi gereği, davacının, zararın tamamını, isterse sorumluların tamamından isterse bir kısmından isteyebileceği-
Davalılardan ikisi yönünden davanın kabulüne, diğer davalılar yönünden ise davanın reddine karar verilen sahte imza ve zimmete para geçirme suçuna ilişkin davada, haklarında davanın reddine karar verilen davalılar yönünden banka zararının tespiti ve sorumluluklarının belirlenmesi-