Mahkemece asıl davada davalı ... tarafından davacının taşınmazına yapılan müdahalenin önlenmesine, birleştirilen davada ise dava konusu aynı yerle ilgili olarak maliki ... olan ..... ada ....... numaralı parsel lehine geçit hakkı kurulmasına karar verilmiş olup her iki hükmün birbiriyle çelişki oluşturduğundan infaza elverişli olmadığı- Lehine geçit hakkı kurulan ...... ada ......... numaralı parsel maliki ... geçit hakkı kurulması talebinde bulunmamasına rağmen mahkemece talep aşılarak re'sen davacı aleyhine geçit hakkı tesisine karar verilmesinin doğru olmadığı-
Temliken tescil talepli davalarda kayıt maliki olan arsa sahipleri ile davacının âkidi olan yüklenici arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmakta olduğundan, davalıların hukuki durumlarının birlikte değerlendirilmesi ve haklarında tek hüküm kurulması gerekirken, arsa sahipleri ile yüklenici hakkında ayrı ayrı hüküm kurulmasının hatalı olduğu-
Bozma ilamına uyan mahkemece bozma doğrultusunda yeniden oluşturulan bilirkişi heyetinden mahallinde yapılan keşif sonucu asıl rapor ve ek rapor alınmış ve bu asıl ve ek rapor hükme dayanak alınarak karar verilmiş ise de, düzenlenen asıl ve ek raporun ve verilen kararın bozmaya uygun olduğu söylenemeyeceği- Taleple bağlılık ilkesi gereği davacının ileri sürdüğü alacak bedelinden fazlasına hükmedilemeyeceği- Mahkemece faiz başlangıcı ikmal inşaatı yönünden idarenin işi teslim aldığı tarih, güçlendirme işi için ise güçlendirme sonrası binanın teslim alındığı tarihten itibaren alınmış ise de, bu işlemler hüküm altına alınan alacak bakımından borçluyu temerrüde düşüren işlemler niteliğinde olmadığından faiz başlangıcına esas olamayacağı- Sözleşme tarihinde yürürlükte bulunan Borçlar Kanunu'nun 101/2 maddesine göre borçlunun temerrüde düşürülebilmesi için alacaklı tarafından borçluya ihtar veya yazı gönderilerek ve açıkça alacak miktarı gösterilerek ödemenin talep edilmesi gerektiği, davacının dava tarihinden önce faiz başlangıcına esas olacak açıklanan nitelikte temerrüt ihtarnamesi bulunmadığından, mahkemece kabul edilen alacağa asıl ve birleşen dava tarihlerinden itibaren faiz işletilmek suretiyle davalıdan tahsiline karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesinin de doğru olmadığı-
İcra müdürlüğünce yapılan maaş hacizlerinin ve yapılması gereken kesintilerin İİK. mad. 355 uyarınca bildirilmesi üzerine, yine bu maddeye uygun düzenlendiği anlaşılan ve maaş hacizleri ile ilgili yapılan sıralamanın İİK. mad. 140/1 maddesinde tanımlanan sıra cetveli niteliğinde olduğundan söz edilemeyeceği- Hakim, tarafların ileri sürdükleri maddi vakıalar ve bunlara bağlı netice-i taleplerle bağlı ve fakat hukuki tavsiflerle bağlı olmayıp, kanunları re'sen uygulamakla ve neticeye vardırmakla yükümlü olduğundan, mahkemece, davanın (TBK. 19) muvazaa iddiasına dayalı iptal istemine ilişkin olduğunun kabulü ile ispat yükü yönünden genel ilkelere uygun olarak uyuşmazlığın çözümlenmesi gerektiği; bunun yerine davanın muvazaa nedenine dayalı sıra cetveline itiraz davalarında olduğu gibi ispat yükünün davalıda olduğunun kabulü ile çözümlenmesinin hatalı olduğu-
Davacılar vekili tarafından dava dilekçesinde dönemsel faiz istenmesine rağmen Mahkemece faizin bir kısmının dava tarihi, bir kısmının da ıslah tarihinden itibaren başlatılmasına hükmedilmesinin isabetli olmadığı-
Ecrimisil hesabında taşınmazın ilk dönemde mevcut haliyle serbest şartlarda getirebileceği kira parasının emsal kira sözleşmeleri ile karşılaştırılarak, taşınmazın büyüklüğü, niteliği ve çevre özellikleri de nazara alınarak yöredeki rayice göre belirlenmesi gerekeceği, o halde, mahkemece, alanında uzman bilirkişilerden teşekkül ettirilecek uzman bilirkişi heyeti aracılığı ile, emsal araştırması yapılmak suretiyle bilimsel verilere uygun, hüküm vermeye ve denetime elverişli bilirkişi raporu alınarak hüküm tesis edilmesi gerekeceği- Dava dosyasının incelenmesinden, davacı taraf kira sözleşmesine istinaden yer tesliminin yapıldığı tarihten itibaren ecrimisil talebinde bulunmasına rağmen, mahkeme tarafından dava tarihi ile sözleşmenin sona erdiği tarih arası dönem için hesaplanan ecrimisilin hüküm altına alındığının anlaşıldığı, bu haliyle mahkeme hükmünün HMK'nin 26. maddesindeki taleple bağlılık ilkesine aykırı olduğu-
167 sayılı Yeraltı Suları Kanunu ile 08.08.1961 tarihli tüzükte yeraltı sularından kişilerin faydalanma koşullarının gösterildiği, buna göre dava konusu kuyunun yasal hale getirilmesi ve kullanılabilmesi amacıyla ilgili makama başvuru için davacılara süre verilerek sonucuna göre işlem yapılması gerekeceği- Mahkemece hüküm altına alınan mecra irtifakı ............ tarihli fen bilirkişisi ek-2 raporundan da anlaşılacağı üzere yoldan geçmekte olup Hazine'ye husumet yöneltilmeden ve kesintisizlik ilkesine aykırı şekilde karar verilmesinin doğru olmadığı- Mahkemece dava konusu olmadığı ............ tarihli krokili raporda gösterilen yasal olmayan kuyunun iptaline dair hüküm kurulmasının doğru olmadığı- Mahkemece hükmün ikinci bendine "Yeraltı Suları Tüzüğü madde 16 uyarınca içme suyu hattının yasal kuyuya bağlanması için gerekli tüm işlem ve başvuruların davacılar tarafından yapılmasına, masrafların davacılar tarafından karşılanmasına, yasal kuyunun işletme masraflarının da kullandığı su miktarı nispetinde davacılar tarafından karşılanmasına," şeklinde karar verilerek şarta bağlı ve infaza elverişli olmayan şekilde hüküm kurulmasının doğru olmadığı-
Davacı vekilince verilen ıslah dilekçesi ile davanın talep kısmı değiştirildiğinden davanın tamamen ıslah edildiğinin anlaşıldığı, bu durumda, bildirimden itibaren bir hafta içinde yeni bir dava dilekçesi verilmesinin zorunlu olduğu- Ancak davacının bir haftalık sürenin geçmesine rağmen davanın tamamen ıslah edilmesi için yeni dava dilekçesini vermediği bu halde, davacının ıslah hakkını kullanmış sayması ve ıslah hiç yapılmamış gibi davaya devam edilmesi ve taleple bağlılık ilkesi de gözetilerek karar verilmesi gerektiği-
Harici sözleşme ile yükleniciden bağımsız bölüm satın alan davacı tarafından yüklenici ile birlikte arsa sahibi tapu kayıt malikine karşı açılan tapu iptali ve tescil ile satıcı/yükleniciye karşı kira alacağı taleplerine ilişkin davada, Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda sözleşmeye göre teslimi gereken tarih olan 01/01/2013 tarihinden 14/06/2017 tarihine kadar mahalli piyasa rayiçlerine göre saptanan kira bedeli üzerinden hesap yapılmış ise de; dava tarihi sehven 14/06/2017 olarak alınmış olup, doğru dava tarihi 14/06/2016 olmakla birlikte davacı tarafça dava tarihine kadar 42 aylık kira talebinde bulunulmuş olmasına karşın mahkemece 01/01/2013-14/06/2017 tarihleri arasında 54 aylık dönem için hesaplama yapıldığı; oysa, taleple bağlılık ilkesi gereğince hakim tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez, bu açıklamalar doğrultusunda talep edilemeyen aylar hakkında karar verilmesinin hatalı olduğu-
Davacının dava dilekçesi ile iki katlı yapının 1 katının kendisine aidiyetinin tespiti yanında yapı bedelinin belirlenmesi ve tahsili isteminde bulunduğu, bu şekli ile dava, niteliği itibariyle salt muhdesatın tespiti davası olmayıp, davacı (hak iddiası yanında) sebepsiz zenginleşmeye dayalı alacak talebinde de bulunduğuna göre, mahkemece, alacak davası hakkında da işin esasına girilerek olumlu veya olumsuz bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde sadece muhdesatın tespiti yönünden hüküm tesis edilmesinin kanuna aykırı olduğu-