Mahkemece, hüküm altına alınan taşınmazda davacı murisin kızının payı bulunmadığı gibi dava konusu bir başka taşınmazlarda davacı murisinin kızının hissesi üzerinde "1062 sayılı Kanun gereğince Hazinece el konulmuştur Verdi hissesine" şerhinin bulunmamasına rağmen bu parseller yönünden davanın kabulüne karar verilmesinin doğru olmadığı-
İhale konusu aracın takyidat bilgisinde birden çok haciz bulunduğundan ve satış bedeli bütün alacaklıların alacağının karşılanmasına yetmediğinden İİK’nın 140. maddesi gereğince sıra cetveli yapılmasının zorunlu olduğu- Takip alacaklısının yediemin alacağının mı yoksa motorlu taşıtlar vergisinin mi öncelikle ödenmesi gereken bir alacak olduğu hususları ise sıra cetveli yapılmasından sonra tartışılabilecek hususlar olduğu-O hâlde üçüncü kişinin icra mahkemesine başvurusu İİK’nın 16. maddesi kapsamında şikâyet olup, mahkemece İİK’nın 17. maddesinin 2. fıkrası uyarınca icra müdürlüğünce İİK’nın 140. maddesine göre sıra cetveli yapılmasının emredilmesine karar verilmesi gerekirken, HMK’nın 26. maddesine aykırı şekilde talep aşılarak ve ayrıca yukarıda belirtilen ilke ve kurallara uygun şekilde sıra cetveli düzenlenmeden şikâyetçinin alacağının öncelikle ödenmesine karar verilmesinin yerinde olmadığı-
Dava konusu kıdem ve ihbar tazminatları ile asgari geçim indirimi ve yıllık izin ücreti alacaklarının belirsiz alacak olup olmadığı, burada varılacak sonuca göre davacının belirsiz alacak davası olarak eldeki davayı açmakta hukuki yararının bulunup bulunmadığı- Fazla çalışma ücreti alacağının, davacının haftanın altı günü ve günde sekiz saat, pazar günü ise beş saat çalıştığı kabul edilerek haftada sekiz saat olarak belirlenen fazla çalışma süresi üzerinden mi yahut haftanın altı günü ve günde sekiz saat çalıştığı kabul edilerek haftada üç saat olarak belirlenen fazla çalışma süresi üzerinden mi hesaplanması gerektiği-
İflas erteleme davası kapsamında alınan 4/02/2016 tarihli tedbir ara kararı ile borçlu hakkında yeni icra takibi başlatılmasının ihtiyati tedbir yoluyla önlenmesine karar verildiği, tedbir devam ederken alacaklı tarafından 11.02.2019 tarihinde kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla icra takibi başlatıldığı, alacaklının talebi üzerine borçluya ait taşınmazlara haciz konulması için 25.02.2019 tarihinde ve borçlunun davacı olduğu dava dosyasındaki gider avansına haciz konulması için 11.04.2019 tarihinde haciz müzekkereleri yazıldığı, borçlunun mahkemeye başvurusu yedi adet taşınmazdaki haczin kaldırılmasına ilişkin olduğu- Şikayetin kabulü ile yedi adet taşınmazdaki haczin kaldırılmasına karar verilmesi ile yetinilmesi gerekirken talep aşılarak yazılı şekilde hüküm tesisi ve alacaklının buna yönelik istinaf başvurusunun Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddedilmesinin isabetsiz olduğu-
Davacı tarafından taşınmazın kira bedelinin dava tarihinden itibaren aylık ......... TL olarak tespit edilmesini talep ve dava edilmesine karşın, mahkemece kendiliğinden, HMK’nin 26. madde hükmüne aykırı olarak talep aşılarak, talep tarihinden önceki dönemi de kapsayacak şekilde karar verilmesinin doğru olmadığı-
Davacının talebi, davalı tarafından izinsiz olarak yaptırılan müştemilatların kaldırılarak davaya konu tarla olan taşınmazın eski hale getirilmesi ve bu sebeple yapılacak masrafların davalı tarafından karşılanması olmasına karşın, HMK.'nun 26. maddesine aykırı olarak, davacının mülkiyet hakkı ortadan kaldırılacak şekilde, eski hale getirme bedelinin elatılan alanın değerinden yüksek olduğundan bahisle tescil kararı verilmesinin yerinde olmadığı-
Dosya içindeki bilgi ve belgelerden, tecavüzlü taşınmazın kayıt maliki davalı ...'in cevap dilekçesi sunmadığı, yargılamaya katılmadığı ve temliken tescil talebinde bulunmadığı anlaşıldığından, mahkemece davalının talebi bulunmamasına rağmen temliken tescil hükmü kurmasının doğru olmadığı- Davalının usulüne uygun temliken tescil talebi bulunması halinde dahi, iyiniyet olgusu tartışılıp, tecavüzlü alanın davacıya ait taşınmazdan ifrazının mümkün olup olmadığı hususunda araştırma yapılıp sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-
Davacı dava dilekçesinde mirasçılık belgesinin iptaline karar verilmesini talep etmesine rağmen, mahkemece, HMK 26. maddesi hükmüne aykırı olacak şekilde, davacının talebine konu olmayan yeni mirasçılık belgesi verilmesinin doğru olmadığı-
Davacının imzası bulunmayan bordrolarda belirtilen fazla çalışma ücreti tahakkuk miktarlarının "banka kanalıyla davacıya ödendiği" davalı işveren tarafından ispatlandığından, ödenen miktarların, fazla çalışma ücreti alacağı tutarından mahsup edilmesi gerektiği- "Kısmi dava" olarak açılan davanın, ıslah dilekçesi ile "belirsiz alacak davası" olarak değiştirilemeyeceği- Fazla çalışma, hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacakları "ücret" niteliği taşıdığından, bu alacaklara mevduata uygulanan en yüksek faiz oranın uygulanması gerektiği- Islah dilekçesinde talep edilen "yasal faiz" ifadesinin 3095 s. K. m. 1'de düzenlenen yasal faiz olduğunun kabul edilmesi gerektiği, bu ifadenin "yasadan kaynaklı faiz" olarak geniş yorumlanamayacağı- Davacı vekili dava dilekçesinde talep edilen alacaklara ilişkin mevduat faiz talep etmişken, ıslah dilekçesinde yasal faiz talebinde bulunarak ıslah edilen alacaklar bakımından faiz türüne ilişkin talebini değiştirme iradesini ortaya koymuş olup taleple bağlılık ilkesi uyarınca, ıslah dilekçesiyle artırılan miktarlar için ıslah tarihinden itibaren yasal faiz uygulanması, ancak, (4857 s. İş K. m. 34) gereğince ödenmeyen ücret alacaklarına mevduata uygulanan en yüksek faiz oranın uygulanacağı hüküm altına alındığından, hükmolunan yasal faiz oranının en yüksek mevduat faiz oranını da aşmaması gerektiği- Fazla çalışma, hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil ücretlerine dair ıslah dilekçesiyle artırılan miktarlar için ıslah tarihinden itibaren en yüksek mevduat faiz oranını aşmamak kaydıyla yasal faize hükmedilmesi gerektiği- "Davacı tarafın, 'kısmi dava' olarak açtığı eldeki davada fazla çalışma, hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacakları için en yüksek mevduat faizinin uygulanmasını talep ettiği, anılan alacakların İş Kanunu hükümleri kapsamında kaldığı, genel kanun niteliğinde olan TBK ve 3095 s. K.’da açıkça özel kanun veya sözleşme ile kararlaştırılmamışsa, yasal faiz uygulanacağının belirtildiği, 3095 s. K. kapsamına TBK ve TTK.'ya göre faiz ödemelerinin alındığı, İş Kanundaki faiz ödemelerinin kapsam dışı olduğu, dava konusu alacakların İş Kanunundan kaynaklandığı ve anılan Kanunla faiz türünün düzenlendiği, bu faizin İş Kanunundan yani yasadan kaynaklandığı, dolayısıyla istenilen alacakların niteliğine göre en yüksek mevduat faiz oranının uygulanması gerektiği, ıslah ile yasal faiz istenilmesinin bu talebi sınırlamadığı, taleple bağlılık ilkesine aykırı bir durumun söz konusu olmadığı" şeklindeki görüşün kabul edilmediği-
Davacının imzası bulunmayan bordrolarda belirtilen fazla çalışma ücreti tahakkuk miktarlarının, "banka kanalıyla davacıya ödendiği" davalı işveren tarafından ispatlandığından, ödenen miktarların, fazla çalışma ücreti alacağı tutarından mahsup edilmesi gerektiği- Islah dilekçesi ile de davanın türünün değiştirilemeyeceği- Islah dilekçesinde talep edilen “yasal faiz” ifadesinin, 3095 s. K. m.1'de düzenlenen "yasal faiz" olduğunun kabul edilmesi gerektiği, bu ifadenin "yasadan kaynaklı faiz" olarak geniş yorumlanmasının, diğer faiz türlerinin yorumlanması yolunu da açarak kavram kargaşasına neden olacağı-Davacı, dava dilekçesinde talep edilen alacaklara ilişkin mevduat faiz talep etmişken, ıslah dilekçesinde yasal faiz talebinde bulunarak ıslah edilen alacaklar bakımından faiz türüne ilişkin talebini değiştirme iradesini ortaya koyduğundan, ıslah dilekçesiyle artırılan miktarlar için ıslah tarihinden yasal faiz uygulanması, ancak 4857 s. İş K. mad. 34 gereğince, ödenmeyen ücret alacaklarına mevduata uygulanan en yüksek faiz oranın uygulanacağı hüküm altına alındığından, hükmolunan yasal faiz oranının en yüksek mevduat faiz oranını da aşmaması gerektiği- "Dava konusu alacakların İş Kanunundan kaynaklandığı ve anılan Kanunla faiz türünün düzenlendiği, bu faizin 4857 sayılı İş Kanunundan yani yasadan kaynaklandığı, dolayısıyla istenilen alacakların niteliğine göre en yüksek mevduat faiz oranının uygulanması gerektiği, ıslah ile yasal faiz istenilmesinin bu talebi sınırlamadığı" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğu tarafından benimsenmediği-