Davalı bankanın internet bankacılığı üzerinden davacının izni dışında gerçekleştirilen işlemler nedeniyle uğradığı zararın tazmini ve kredi borçlarının iptali istemi- Davacının, bankanın müvekkilinin bilgisi ve rızası dışında yaptığı işlemler sonucu zarar ettiğini ve buna bağlı olarak rızası dışında çekilen krediden dolayı bankaya borçlanmadığını iddia ederek tazminat talep ettiği- Bölge Adliye Mahkemesince, eksik ve hatalı gördüğü hususlara yönelik olarak yeni bir bilirkişi heyetinden rapor alınması, dosyadaki delillere göre davaya konu olayın gerçekleşmesi ve zararın doğmasında hangi tarafın kusurlu olduğunun veya kusurun paylaştırılıp paylaştırılamayacağının tespit edilmesi gerekirken, re'sen kusur oranlarının yeniden belirlenmesi ve bilirkişi raporlarının aksine tüm kusurun yetersiz gerekçelerle davalı bankaya yüklenmesinin doğru olmadığı-
İcra Müdürlüğü tarafından oluşturulan icra emrinde ise takip talebinde yazılı miktarlardan bahsedilmeyip takip talebinde olmayan ............... TL alacağın belirtildiği anlaşılmakla icra emrinin bu hali ile asıl alacak, işlemiş faiz ve toplam alacak miktarları bakımından takip talebine uygun olmadığının, ayrıca takip talebinde ve icra emrinde, yapılan tahsilâtların hangi alacaktan ne şekilde mahsup edildiğinin belirtilmediğinin, öte yandan, alacaklının da ifade ettiği üzere, yapılan mahsup noktasında da netliğin bulunmadığının ve icra emrinde hangi aylara ilişkin, hangi tarihler arasında ne miktarda nafaka alacağı talebinde bulunulduğunun kesin ve açıkça ortaya konulmadığının görüldüğü, dolayısıyla bu belirsizliklerin tek başına icra emrinin iptali suretiyle düzeltilemeyeceği, o halde, İlk Derece Mahkemesi kararı yerinde olup, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekeceği-
Davalının katılmadığı ve mazereti hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmediği halde daha önce aldırılan rapora itirazları kabul edilip yeniden rapor alınması yoluna gidildiği ancak aldırılan son raporun davalıya tebliğ edilmeden yokluğunda karar verildiğinin anlaşıldığı, 6100 sayılı Kanun'un 280 inci maddesi gereğince verilen bilirkişi raporunun birer örneğinin taraflara tebliğ edilmesi gerekeceği, 6100 sayılı Kanun'un 27 nci maddesi gereğince davanın tarafları kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına da sahip olduğundan, mahkemece anılan usul hükümleri gözardı edilerek karar verilmiş olmasının doğru olmadığı- Davacının talebi davalı tarafın "502" ibaresini 2004/30072 no.lu marka için 1 ve 17. sınıf emtialarda kullanmasının marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğunun tespiti, önlenmesi, tecavüzlü ürünlere el konulması ve tecavüzün giderilmesi ile ilgili olup, İlk Derece Mahkemesince 2004/30072 no.lu marka için 1. ve 10. sınıflar açısından karar verilmiş olmasının talep aşımı niteliğinde olduğu, 6100 sayılı Kanun'un 26 ncı maddesi gereğince, hakimin, tarafların talep sonuçlarıyla bağlı olduğu; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremeyeceğinden mahkemece talep aşımı niteliğinde karar verilmiş olmasının bozmayı gerektirdiği-
Ortaklardan birinin ortaklık işleri için yaptığı giderlerden veya üstlendiği borçlardan dolayı diğer ortakların, ona karşı sorumlu olduğu; bu ortağın, yönetim işleri yüzünden doğrudan doğruya uğradığı zararlar ile ortaklığın yönetiminden kaynaklanan tehlikeler sonucunda doğan zararları, diğer ortakların gidermekle zorunlu olduğu- Davacı ortak, ortaklık adına yaptığını iddia ettiği tadilat masrafları talep etmekte olup ; davacı ortağın ortaklık adına yaptığını iddia ettiği ödemeyi ispat ettiği oranda davalıdan talep edebileceği, Mahkemece hükme esas alınan tasfiye raporunda; davacının, ortaklık adına yaptığını ileri sürdüğü harcamaların, davacı tarafından yapıldığının ispatlanamadığının kabulüyle bilanço hesabı yapılmış ise de; davacının yaptığını iddia ettiği masraflar arasındaki 12.000,00 TL duble yatak masrafına ilişkin dinlettiği tanık R. E.'in beyanı, ayrıca 25.06.2014 tarihinde sunduğu belgeler ile desteklediği, bu masraf yönünden davacının iddiasını ispatladığının kabulü ile bu yönden ek rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, davacının iddiasının tamamının ispatlanamadığının kabulünün yerinde görülmediği- Dosya kapsamında, davalının karşı davası bulunmadığı halde davacının davalıya borçlu olduğunun tespitinin hüküm altına alınmasının, taleple bağlılık ilkesine aykırı olduğu-
Temyize konu kararda dava tarihinden itibaren faize hükmedilmişse de, gerekçede de belirtildiği üzere zararlandırıcı işlem tarihleri satış tarihleri olarak değerlendirildiğinden, faiz başlangıcı ile ilgili olarak satış tarihleri dikkate alınarak karar verilmesi gerekeceği- Bilirkişi tarafından 85 adet taşınmaza ilişkin toptan belirlenen değer üzerinden yapılan hesaplamaya göre karar verilmişse de, 85 adet taşınmazın her birinin kim tarafından hangi tarihte satışının yapıldığı, ne kadar bedelle satıldığı ve bankalara ne kadar ödeme yapıldığı konusunda bilirkişi raporu alınarak, davalının satışını yaptığı taşınmazlardan elde edilen miktardan davacı şirkete ödenmeyen kısım belirlenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde tüm taşınmazların satışının davalı tarafından yapıldığının kabulüne göre karar verilmesinin doğru olmadığı- Dava dilekçesinde, kum ocağının satışı ile ilgili olarak, kum ocağının satışından alınan bedelin davacıya ödenmesi talep edildiği halde, talep aşımı yapılmak suretiyle kum ocağının satış bedeli dışında bilirkişi tarafından belirlen yoksun kalınan kâr ve zarar toplamına göre karar verilmesinin doğru olmadığı-
Uyuşmazlık, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun'un (6183 sayılı Kanun) 79 uncu maddesi uyarınca vergi alacağının davalı üçüncü kişiden tahsili istemine ilişkindir...
Alacak miktarı konusunda gerekçeli ve denetime elverişli rapor alınıp bu raporun ilk rapordan farklı olması halinde aynı şekilde çelişkiyi giderilecek şekilde 3. bilirkişi heyetinden rapor alınıp değerlendirilmek suretiyle sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekeceği- İtirazın iptâli davalarında icra inkâr tazminatına hükmedilebilmesi için İİK'nın 67/II. maddesi gereğince alacağın likid ve borçlunun itirazında haksız olması gerekeceği, eldeki davada alınan teknik bilirkişi raporuna mahkemece itibar edilmemiş olsa dahi borçlunun itirazında haklı olduğu belirtilip iş bedeli hesaplanmamış olduğu gibi mahkemece kabul edilen alacağın varlığı ile miktarı konusunda uzman olmayan mali müşavir bilirkişi raporu ile ve yargılama sonucu belirlendiğinden alacağın likid olmadığı, bu halde davacının koşulları oluşmayan icra inkâr tazminatı isteminin reddi yerine kabulünün usul ve yasaya aykırı olduğu-
Vekilin hesap verme yükümlülüğüne aykırı davrandığı iddiasıyla cezai şart ve faiz alacağı istemi- Hükme esas alınan bilirkişi raporundan davalının yaptığı tahsilatları çok uzun süre sonra davacıya teslim ettiğinin ve herhangi bir cezai şart ile faiz ödemesinde bulunmadığının anlaşıldığı, bilirkişi tarafından geç ödeme nedeniyle cezai şart miktarı hesaplandığı gibi, tahsilatlara işletilecek faiz yönünden de olasılıklı hesaplama yapılıp takdirinin mahkemeye bırakıldığı, taraflar arasında yapılan sözleşmedefaiz oranının belirlendiği, TBK 120 ve 88 gözetilerek taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine göre gecikme faizinin hesaplanması gerektiği, ayrıca davacının sözleşmede yer alan cezai şartı talep etme hakkı bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerektiği, karar gerekçesinde davacının hangi taleplerinin, ne miktar üzerinden kabul veya reddedildiğinin tek tek gösterilmesi gerektiği- Dava; 10.000,00 TL dava değeri üzerinden fazlaya dair haklar saklı tutularak kısmi dava niteliğinde açılmış, davacı vekili talep açıklama dilekçesi ile talep edilen 10.000,00 TL'nin 8.900,00 TL'lik kısmının tahsilat alacağının akdi faiz bakiyesine, 100,00 TL'lik kısmının avans alacağına ilişkin akdi faiz bakiyesine, 1.000,00 TL'lik kısmının ise cezai şart alacağına ilişkin olduğunu ifade ederek bu talepleri kapsamında davanın kabulünü dilemiş olup, mahkemece bozma ilamına uyulmasına rağmen bozma gerekleri yerine getirilmemiş olduğu, davacının talep ettiği alacak kalemleri bakımından alacağı olup olmadığı toplam alacağın ne kadar olduğu belirlenmemiş ve gerekçelendirilmemiş, talep edilen alacaklar bakımından denetime elverişli şekilde hukuki değerlendirme yapılmayarak HMK 297'ye aykırı hüküm tesis edildiği- Talep edilen alacaklar; tahsilat alacağına ilişkin faiz bakiyesi, avans alacağına ilişkin faiz bakiyesi ve cezai şart alacağı olmasına rağmen, talep aşılarak doğrudan tahsilat alacağı ve avans alacağı yönünden hüküm kurulmuş olduğu- Mahkemece; bozma ilamı uyarınca davacının yukarıda açıklanan talepleri değerlendirilerek gerekirse alanında uzman bilirkişiden de rapor alınarak ulaşılan sonuca göre, davacının talep edebileceği bir alacağının olup olmadığı, varsa ne kadar olduğu belirlenip taleple bağlı kalınarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Davalı arsa sahiplerinin bir kısım temyiz itirazlarının incelenmesi neticesinde; davacı vekili dava dilekçesinde terditli talepte bulunarak tapu iptali ve tescil mümkün değilse bedelin yükleniciden tahsili isteminde bulunmasına rağmen HMK m.26 uyarınca taleple bağlılık ilkesi aşılarak terditli talep olan bedelin, yüklenici ve arsa sahiplerinden müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesi ve yargılama gideri ile vekalet ücretinin de arsa sahiplerine yükletilmesi doğru olmadığı gibi kabule göre de yüklenici ile davacı arasındaki sözleşme ilişkisinden kaynaklanan tazminatın arsa sahiplerinden tahsiline karar verilmesinin doğru olmadığı-
Dava, genel kredi sözleşmesine kefil olduğu ileri sürülen davalılar hakkında alacağın tahsili için başlatılan ilamsız icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir...