«Muris muvazaası» nedenine dayalı «tapu iptali ve tescil» dava-larında, tüm kayıt malikleri ya da onların mirasçılarına husumet yönetilmesi gerektiği -
Miras bırakan tarafından «kendi adına ancak belirli sürede hayatta kalması halinde kendisi, ölmesi halinde çocukları lehine yaptırdığı» si-gortanın «üçüncü kişi lehine hayat sigortası» niteliğinde olmayıp, «ölüm koşuluna bağlı lehtar çocuklara yapılan teberru» niteliğinde olduğu, vasiyet hükmünde bulunduğu, satın alma kıymetleri nisbetinde tenkise tâbi olduğu -
Mutlak olarak tenkise tabi tasarruflarda (ölüme bağlı tasarruflar veya Medeni Kanunun 507. maddesinin 1,2 ve 3 fıkrasında gösterilenler) veya mahfuz hisseyi ihlal kastının varlığı kesin olarak anlaşılan diğerlerinde özellikle muayyen mal hakkında tenkis uygulanırken Medeni Kanunun 512. maddesindeki sıralamaya dikkat etmek davalı mahfuz hisseli mirasçılardan ise aynı kanunun 503. maddesinde yer alan mahfuz hisseden fazla olarak alınanla sorumluluk ilkesini gözetmek, dava konusu olup olmadığına bakılmayarak önce ölüme bağlı tasarruflarla davacının saklı payını tamamlamak, sonra sağlar arası tasarrufları dikkate almak gerekeceği, bu işlem sırasında dava edilmeyen kişi veya tasarrufların tenkisi gerekeceği sonucu çıkarsa davacının onlardaki hakkını dava etmemesinin davalıyı etkilemeyeceği ve birden çok kişiye yapılan teberru tenkise tabi olursa 505. madde de yer alan, alınanla mütenasip sorumluluk kuralının gözetilmesi gerekeceği-
«Miras bırakanın çok varlıklı olduğu, dava konusu taşınmazları satmaya ihtiyacı bulunmadığı, öldüğü zaman bile çok sayıda mali varlığı ve nakit parasının bulunduğu, yaşlı ve bakıma muhtaç olduğu, davalının murisin doktoru olup onunla yakın ilişki kurduğu ayrıca taşınmazın satış bedeli ile gerçek bedeli arasında fahiş fark bulunduğu» anlaşıldığından; murisin davalıya yaptığı satışın «gerçek olmadığının» ve «mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla para alınmadığı halde taşınmazların satış gösterilerek davalıya devredildiğinin» kabul edilmesi gerekeceği–
Miras bırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaalı olarak yapılmış olup olmadığını belirlemek için, sözleşme tarihinde miras bırakanın yaşının, sağlık durumunun, aile ilişkilerinin, elinde bulunan malvarlığı miktarının, temlik edilen malın tüm malvarlığına oranının, bunun mâkul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların birlikte gözönünde bulundurulması gerekeceği–
Temyiz kudreti bulunmayan kişinin yaptığı işlemlerin hukuki sonuç doğurmayacağı,karşı tarafın iyiniyetli olmasının o işlemi geçerli kılmayacağı, temyiz kudretinin nisbi bir kavram olduğu, kişiye, işlem ve eyleme göre değişeceği, (miras bırakanın vekalet verdiği tarihte hukuki ehliyete sahip olmadığının saptanması halinde,vekil aracılığı ile yaptığı temliklerin -ya da doğrudan doğruya kendisinin yaptığı akitlerin- hükümsüz olacağı)–
Sabit tenkis oranı belirlenmeden, «tercih hakkı» kullanılamayacağı -Tercih hakkı davalı tarafından kullanılmadan, tenkis sonunda para olarak ödenecek karşılık miktarının belirlenemeyeceği -
Ölünceye kadar bakma akdi, «ivazlı» bir akit olduğundan, «mahfuz hisse kurallarını ihlal amacıyla yapılmış olduğu» kesin biçimde kanıtlanmadıkça, bu akdin tenkisine karar verilemeyeceği -
Muris muvazaası iddialarında ülke ve yörenin gelenekleri, toplumsal eğilimler, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı bir sebebinin olup olmadığı, satış bedeli ile gerçek değer arasındaki fark ve taraflar arasındaki beşeri ilişkilerin dikkate alınmasının gerekeceği-