Bankanın kesinleşmiş bir takibi bulunmadan ihtiyati haciz kararına değer verilemeyeceğinden şikayetin tekrar reddine karar verilmişse de, şikayet edilen banka tarafından açılan itirazın iptali davasının banka lehine sonuçlandığı ve kararın kesinleştiği, ayrıca bedeli paylaşıma konu taşınmaz üzerine ihtiyati haciz konulduğu tasarrufun iptali davasının da banka lehine sonuçlanarak kesinleştiği anlaşıldığından, kararı kesinleşen bir mahkemece verilen ihtiyati haciz kararına değer verilmemesinin isabetsiz olacağı- İİK. mad. 281/2 uyarınca verilen ihtiyati haciz kararının davanın kabulle sonuçlandığından kesinleşmiş olacağı ve ihtiyati hacze değer verilerek şikayetin bu kesinleşme tarihine göre çözümlenmesi gerektiği- Şikayet edilenin ihtiyati haczinin, şikayetçinin ihtiyati haczinden daha önce kesin hacze dönüştüğü gözetilerek şikayetin reddine karar verilmesi gerektiği-
Muvazaaya dayalı davalarda davacının icra takibine geçmesi ve aciz belgesi almasına gerek bulunmadığı- Davacının iddiasını kanıtlaması halinde iddianın taşınmazın aynına ilişkin olmadığı, alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek İİK. mad. 283/1, 2 kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacının taşınmazların haciz ve satışını isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerekeceği-  Davacı, davasını davalı Y. aleyhine açılan boşanma ve nafaka davası ile katkı payı alacağı davaları sonucu hükmedilmesi muhtemel nafaka ve tazminat alacağının tahsiline yönelik açtığından, ve boşanma davacı ile katkı payı davalarının derdest olduğu anlaşıldığından, mahkemece bu dosyaların sonucunun beklenmesi, davalar sonucu davacının nafaka, katkı payı alacağı belirlendiği takdirde, TBK'nun 19. maddesi gereğince değerlendirme yapılarak karar verilmesi gerekeceği-
TBK'nun 19. maddesine dayalı olarak açılan muvazaa nedeni ile işlem iptaline ilişkin davada, İİK. mad. 283/1 kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacıya haciz ve satış isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerektiği- Davalıların aynı gün 3 adet taşınmazı çok düşük bedellerle satın alması ve tanık beyanlarına göre satışın muvazaalı olduğunun anlaşılmış bulunmasına göre davanın kabulü gerektiği- Mahkemece satışlarının iptaline karar verilen parsellerin, imar uygulaması sonucu, artık bir başka parselin parçası haline gelmesi halinde, kararın bu hali ile infaz kabiliyeti olamayacağından, mahkemece kadastro bilirkişisinden alınan rapor ekindeki şemaya göre yeni oluşan parseller içerisinde kalan dava konusu parsellerin miktarı belirlenerek ve ilgili şema eklenerek satışların bu miktar ve bölümle sınırlı olarak iptali ile davacıya satış yetkisi verilmesi gerekeceği-
Dava konusu taşınmazlarını çok düşük bedel ile satın alındığı, davalı üçüncü kişinin borçlu hastanenin kurucusu olduğu ve aynı zamandan  dördüncü kişi şirketin ortağı olan şirketin de ortağı olduğu anlaşıldığından, satışların mal kaçırma amacı ile yapıldığının anlaşıldığından bahisle davanın kabulüne karar verilmesinin isabetli olduğu- Mahkemece, dava konusu taşınmaz üzerinde takip konusu alacak ve ferileri ile sınırlı olarak cebri icra yetkisi verilmesi gerekirken, sadece "tasarrufun iptaline karar verilmesi"nin usul ve yasaya aykırı olduğu-
TBK'nun 19. maddesine dayalı olarak açılan muvazaalı işlemin iptaline ilişkin davada, aciz belgesine gerek bulunmadığı- Davacının davalıdan zimmetine geçirdiği para nedeni ile alacağı olduğu iş mahkemesi ilamı ile belirlenmiş olup, taleple bağlı kalınarak kesinleştiği, davalı eyleminin gerçekleştiği tarihin ceza dosyası kapsamı ile sabit olduğu, dava konusu taşınmazın satın alındığı tarih ve 1/2 hissenin davalının eşi adına yapılmasının nam-ı müstear niteliğinde olması karşısında ve önceden akraba olan daha sonrada avukatı olan kişi ve eşinin borçlunun durumunu bilmemesi mümkün bulunmadığından davanın kabulü gerektiği- TBK'nun 19. maddesine dayalı olarak açılan muvazaalı işlemin iptaline ilişkin davada, İİK. mad. 283/1 kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın alacaklının alacak ve ferileri ile sınırlı olarak davacıya haciz ve satış isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerektiği- 
Dava konusu taşınmazın dava dışı kişiye satıldığı ihalenin kesinleştiği, ipotek alacaklısı bankaya ödeme yapıldığı, ihale bedelinden arta kalanın üçüncü kişi davalıya yatırıldığı anlaşıldığından, bu miktar çelişkili olduğundan, icra müdürlüğüne yazılarak dava konusu taşınmazın takip dosyasındaki satış nedeniyle ödenen miktar sorularak ödenen bu miktarın eldeki davanın davacısının alacak ve fer'ileriyle sınırlı olarak (faiz uygulanmadan) davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmesi gerektiği-
İİK. mad. 278/2 uyarınca, edimler arasındaki aşırı farkın bağışlama hükmünde sayılıp yapılan tasarrufun iptale tabi olduğu ve bu durumda 3.kişinin iyi niyet iddiasının dinlenemeyeceği-  Adi şekilde düzenlenmiş ve her zaman temini mümkün olan belgeyle gerçek değerinin ödendiğinin ispatlanamayacağı-
Takip konusu borcun tasarruftan önce olması, borçlu hakkındaki takibin kesinleşmesine, haciz tutanaklarının geçici aciz belgesi niteliğinde olması ve davanın beş yıllık hakdüşürücü süre içinde açılmış bulunması, davalı borçlu ile diğer şirketler ve dahili davalı arasında organik ve hukuki bağ bulunması nedeniyle dava konusu satışların İİK'nun 280/1-3 maddesi gereğince iptale tabi olduğu- Davalı 4. kişi şirketin kurulduğu tarihten önce dava konusu satışların davalı 3.kişi tarafından yurtdışına satıldığı, davalı 3.kişi şirket tarafından davalı 4. kişi şirkete devredilen kumaş, makina ve demirbaş bulunmadığı anlaşıldığından davalı 4. kişi hakkındaki davanın reddi ve davalı 3.kişi tarafından borçludan alınarak yurtdışına ihraç edilen kumaş satışına ilişkin tasarrufun iptaline, dava konusu menkuller davalı 3.kişi tarafından yurtdışına satılarak elden çıkarıldığından davanın bedele dönüşmesi nedeniyle anılan kumaşların elden çıktığı tarihlerindeki değerinin bilirkişi aracılığıyla tesbit edilerek bulunacak meblağının davacının alacak ve fer'ileriyle sınırlı olarak davalı 3. kişi şirketten tahsiline karar verilmesi gerektiği- Bir kısım demirbaş ve makinalar davalı 3. kişi tarafından dava dışı bir başka kişiye satıldığından davacıya seçimlik hakkı hatırlatılarak dava dışı bu kişinin davaya dahil edip etmeyeceği sorulması ve sonucunda göre yargılama yapılarak karar verilmesi gerektiği- Dava konusu tesisine ilişkin tasarruflar İİK. mad. 280/1 madde gereğince iptale tabi olup anılan tesis halen davalı elinde olduğundan davacının dava konusu alacak ve ferileriyle sınırlı olarak dava konusu tesisinin devrine ilişkin tasarrufların davacının alacak ve fer'ileriyle sınırlı olarak iptaline karar verilmesi gerekirken elden çıkmış gibi düşünülerek davalıların tazminatla sorumlu tutulmasının hatalı olduğu-
Davalı borçlu şirket ile sigortalı işçisi, daha sonra borçlu şirket yetkilisinin damadı olan diğer davalıya yapılan temlik işlemi ile davalının aralarında hiçbir ticari ilişkisi bulunmayan dahili davalılardan şirketlere yapılan temlik işlemlerinin “muvazaalı” olduğu- Davalı borçlu şirketin işçisi ve daha sonra şirket yetkilisin damadı olan kişinin üzerinden dahili davalı şirketlere borcunu ödediği dolayısıyla davalı şirket yetkilisinin (damadın) dahili davalılara yaptığı temlik tasarrufunun da muvazaa olduğu anlaşıldığından, hakkındaki dava duruşmada takipsiz bırakılan davalı hakkındaki davanın açılmamış sayılmasına, borçlu ile davalı (şirket yetkilisi/damat) arasındaki ile diğer dahili davalılar (şirketler) arasındaki arasındaki dava konusu temlik tasarruflarının davacının dava konusu alacak ve fer'ileriyle iptaline, davalı (şirket yetkilisi/damat) ve dahili davalılar şirketlere anılan temlikler nedeniyle yapılan ödemelerin davacının alacak ve ferileriyle sınırlı olarak adı geçen davalı ve dahili davalılardan tahsiline karar verilmesi gerektiği- Dava konusu alacak miktarı iptali istenen temlik değerinden daha fazla olduğundan her davalı yönünden iptali istenen temlik tutarı esas alınarak ve ayrı ayrı vekalet ücreti takdiri gerektiği-
Dava konusu taşınmazın tapudaki satış bedeli ile bilirkişi tarafından belirlenen rayiç değeri arasında misli fark bulunması, davalıların kardeş olması nedeniyle dava konusu tasarrufun 6183 s.K. mad. 28/1,2 ve 30 gereğince iptale tabi olduğu- Takip konusu borcun 2009 yılı 1 aydan 2010 yılı 12 aya kadar olan döneme ilişkin olup 2009 yılı 5 aya kadar olan borcun, iptali istenen tasarruftan önce doğmuş olduğu, dava konusu 26.5.2009 tarihli tasarrufun, 26.5.2009 tarihine kadar olan davacının alacak ve ferileriyle sınırlı olarak iptaline karar verilmesi, ayrıca 6183 s. K. uyarınca açılan iptal davasında davacı yararına maktu vekalet ücreti takdiri gerektiği-